ManşetRöportaj

[20 Eylül] Bütün dünyada 2700 iklim eylemi

0

Dünya, önümüzdeki hafta sonu (20-21 Eylül) eşi benzeri görülmemiş bir iklim hareketine sahne olacak. Sadece New York’da yüzbinlerce insanın yürümesi, dünya çapında milyonların sokağa dökülmesi bekleniyor. Savaş Çömlek bu kadar insanın neden harekete geçtiğini ve nasıl katılım sağlanabileceğini 350.org’dan Eduardo Santaela ve Mahir Ilgaz’a sordu.

DSC_4983

BM’nin çağrısıyla New York’ta yapılmaya çalışılan nedir? Bu işin arkasında kimler var?

Öncelikle çok basit olarak sorunun tanımını yapalım: Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin, yani konusunda yetkin binlerce bilim insanının, iklim konusunda yayınlanmış binlerce makale ve araştırmayı tarayarak vardığı sonuçlara göre insan faaliyetlerinden dolayı atmosferdeki karbon dioksit, metan ve nitroz oksit oranı son 800 bin senede görülmemiş seviyelere ulaştı. Yani başta kömür, petrol ve gaz gibi fosil yakıtları tükettiğimiz için gezegeni giderek ısıtıyoruz. Bu ısınma sınırlanamazsa eğer gezegenin büyük bölümü insan yaşamına uygunsuz hale gelecek ve bu, bugünün genç yetişkinlerinin yaşam süresi içinde olacak.

Buna karşılık, yaklaşık 20 yıldır Birleşmiş Milletler çatısı altında iklim değişikliğine yönelik uluslararası çözüm bulma süreci devam ediyor. Sorun bu kadar yaşamsal ve ciddi olunca, görüşmeler de 20 küsur senedir devam edince bir ilerleme beklersiniz. Ancak, maalesef iklim değişikliğine neden olan gazları atmosfere salmaya devam ediyoruz. Kyoto Anlaşması’yla açılan kısa parantez dışında elimizde beylik laflardan ötesi yok.

New York’ta BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon bu kısırdöngüyü kırmayı amaçlayan bir toplantı yapmak istiyor. Ama iklim konusunda bugüne kadar ulus devletlerin temsilcileri sayısız zirvede bağlayıcı adımlar atmayı başaramadılar. Bu zirvenin de diğerlerinden farklı olmasını beklemek biraz naiflik olur. Bu nedenle, binlerce sivil toplum kuruluşu ve toplumsal hareket bir araya gelerek hem zirvenin yapılacağı New York’ta hem de küresel olarak 170’ten fazla sayıda ülkede BM zirvesinin başlamasından önceki hafta sonu olan 20-21 Eylül’de binlerce eylem yaparak siyasi irade gösterecek. Bu eylemlerden en büyüğü New York’ta olacak. New York sokaklarında 200 ila 500 bin kişinin yürümesi ve dünya halkları olarak artık Laf Değil Eylem istediğimizi söylemesi bekleniyor. Aynı hafta sonu tüm dünyada 2700’den fazla eylem gerçekleştirilecek.

Bu kolektif bir girişim. Küresel olarak çağrıyı yapanlar 350.org ve Avaaz oldu ama bu küresel eylem hafta sonu kimsenin tekelinde değil. Elbette eylem gerçekleştirilecek her ülke, bölge veya şehirde, organizasyonda daha fazla görev alan veya öncülük yapan kurum, kuruluş ve hareketler var ama bunlardan herhangi birinin işin arkasında olduğunu veya düzenleyeni olduğunu söylemek yanlış olur. ABD’deki harekete katılan örgütlerin listesi ve küresel ortakların listesi sürekli güncelleniyor.

Global_Stats-TRy

Tüm dünyadan iklim çağrısı

 

New York’ta iklim değişikliğine ilişkin yapılan bu organizasyonun diğer iklim zirvelerinden farkı nedir?

BM Zirvesi’nin kendisi her yıl yapılan iklim görüşmelerinin dışında, hatta bu yıllık zirvelerdeki kısırdöngüyü kırmaya yönelik olduğu söylenebilir (en azından Ban Ki-moon ve ekibi bunu hedeflediklerini söylüyorlar). Ama eğer gerçekten bir fark olacaksa, bunu küresel eylemler yaratacak. 20-21 Eylül’de tüm dünyadan epey kuvvetli bir iklim adaleti çağrısı yükselecek. Daha önce eşine rastlanmadık bir ses olacak bu. Kısırdöngüyü kırma konusunda başarılı olur mu bunu şimdiden kestirmek zor. Ancak, kesin olarak söylenebilecek olan tek bir şey var o da sesimizi çıkarmadan oturmaya devam edersek, sevdiğimiz hemen her şeyi kaybedeceğimiz. Yani, kısaca eğer bir fark olacaksa bunu dünya halkları yaratacak.

İklim değişikliği bizi etkiliyor, ama nasıl?

Türkiye birkaç yıldır çok ciddi bir kuraklık yaşıyor. Bu kuraklığın etkisiyle büyüme rakamları aşağı doğru revize ediliyor. Ülkenin başkentinde ve en büyük şehrinde susuzluk tehlikesi baş gösteriyor. Susuzluktan Fırat havzasında elektrik üretimi %30 düşüyor, Dicle nehri kuruyor. Tarımda hasat ya beklenmedik yağmurla çürüyor, ya kuraklıktan yanıyor. Ani yağmurlar, seller, hortumlar vb…

İklim değişikliği soyut bir olgu değil. Hayatlarımız şimdiden eskisine oranla daha zorlu. Biz de bir soruyla karşılık verelim, daha nereye kadar şansımızı zorlamak istiyoruz?

Dünyayı 1 derece ısıttık bile

Bu zirveyi önemli kılan nedir? İklim değişikliğinin önlenmesinde umut hala var mı?

Daha önce de dediğimiz gibi zirvenin kendi başına hiçbir önemi yok. Siyasetçiler uzun süredir iklim değişikliğinin başlıca sebebi olan fosil yakıt (kömür, petrol, gaz) sektörüyle sağlıksız bir ilişki içindeler. İş, daha geçen yıl yapılan iklim zirvesinin ortasına kömür propagandası yapan konferans koymaya kadar vardı. Avrupa Komisyonu’nun iklimden sorumlu olacak üyesinin petrol şirketlerinde hissesi olduğu biliniyor. Açık konuşalım, bu ayrıcalıklı kesim ya mahvolan bir gezegende dahi kendini sağlama alabileceğini düşünüyor ve gerisini umursamıyor ya da kar hırsıyla önünü göremeyecek kadar körleşmiş durumda. Hangisi olursa olsun, şu an karar verici konumda olan kesime, tabiri caizse, “Tanrı korkusunun” hatırlatılması gerekiyor. Bunu da gerçekten etkileyici ve devamlılığı olan bir küresel hareket başarabilir.

İklim değişikliğinin mevcut etkilerini yok etmemiz mümkün değil. Maalesef, dünyayı yaklaşık 1 santigrat derece ısıttık bile ve bunun etkilerini çekeceğiz. Ancak, iklim değişikliğini sınırlamak için hala umut var. Daha önce de dediğimiz gibi küresel ve uzun soluklu bir mücadele gerekiyor. Fosil yakıt bağımlılığını kırmak öyle kolay iş değil ama istenirse oluyor. Dünyada son yıllarda doğa dostu enerjiler konusunda ciddi bir atılım oldu. Enerjide örneğin geçen yıl yapılan yeni kapasite yatırımlarının %58’i yenilenebilir enerji alanında oldu. Bu ivmeyi artırarak sürdürmek ve fosil yakıt sektörüne bitirici hamleyi yapmamız gerek. Fosil yakıtlara yapılan yatırımlar tekrar düşünülmeli. Bu yatırımlar hem ahlaki olarak yoz hem de ekonomik olarak ölü sayılabilir çünkü eğer hayatta kalmak istiyorsak fosil enerjiden vazgeçmemiz gerekiyor.

İklim değişikliği mücadelesinde son yıllarda yaşanan bir ivme kaybı var bunun nedeni nedir?

2009’da Kopenhag’da yapılan ve büyük beklentiler yüklenen zirveden kelimenin tam anlamıyla koca bir boşluk çıkması (zirvenin sonucunda içi boş bırakılan bir mutabakat çıkmıştı) sonucunda iklim hareketi ciddi bir moral bozukluğu yaşamıştı. Belki ivme kaybı olarak adlandırdığınız şey bununla ilgili olabilir. Ancak, son yıllarda gerek fosil yakıtlardan yatırımını çek hareketi, gerek yenilenebilir enerji alanında kaydedilen ilerlemeler harekete tekrar ivme kazandırdı. Kendi gündemine odaklanan Türkiye bunu henüz hissetmiyor olabilir ama iklim değişikliği mücadelesinde dünyada ivme artışından bahsetmek şu an için daha doğru olur.

Türkiye’de hedef kömür ve kayagazı

Türkiye’nin iklim ve enerji konusundaki pozisyonları nedir?

Türkiye enerji konusunda fosil yakıtlara veya anti-insan projelere dayanan enerji politikasında maalesef ısrarcı. Halen inşaat veya lisans aşamasında olan ve sayıları 80’e ulaşan yeni kömürlü termik santralden bahsediliyor (gerçi alınan her lisans hayata geçmiyor ne mutlu ki!). Mevcut kömürlü termik santral sayısının 20 civarında olduğunu düşündüğümüzde bu santrallerin hepsi yapılırsa Türkiye kişi başına sera gazı salımında dünyanın en büyük kirleticilerinden biri haline gelebilir. Bunun yanı sıra yeraltında hidrolik yöntemlerle kayagazı veya kayapetrolü çıkarılması çalışmaları var. Yani enerji konusunda vahimin vahimi durumdayız. İşin ilginç yanı, Türkiye’nin enerji ihtiyacına ilişkin öngörülerle gerçekler arasında ciddi fark var. Sanıldığı kadar büyük bir enerji ihtiyacı yok. İki soru akla geliyor: 1. bu projeler neye hizmet ediyor? 2. Destek ve teşvikler neden yenilenebilir altyapı yatırımlarına yönlendirilmiyor?

Bu soruları nasıl cevaplarsak cevaplayalım, iklim değişikliği açısından son derece tutarsız bir politikayla karşı karşıya olduğumuz kesin. Tutarsız çünkü Türkiye iklim değişikliğini reddetmiyor. Bundan yaklaşık on yıl önce Türkiye hala gelişmekte olan bir ülke olduğunu söyleyip iklim müzakerelerinde geri planda durmayı başarabiliyordu. Ama bugün gelinen noktada kişi başına emisyon oranları, bu artış hızıyla, birkaç seneye AB ortalamasını yakalayacak ve hatta geçecek. Dolayısıyla, Türkiye’nin bu savı artık sadece tepki topluyor.

Bir ikinci mantıksızlık ise şu: Türkiye eğer iklim değişikliğinden nispeten daha az etkilenecek ülkeler (ki artık böyle bir ayrımın sanıldığı kadar keskin olmadığı da ortaya çıkıyor) arasında olsaydı bu hani bir derece anlaşılabilirdi. Ancak, Akdeniz havzasında iklim değişikliğinden en kötü etkilenecek ülkeler arasında olup bu enerji ve iklim politikalarını sürdürmek gerçekten rasyonel bir zihnin kolay anlayabileceği bir şey değil.

Türkiye’den zirveye kim katılıyor?

BM’ye yapılan bildirime göre Türkiye zirveye devlet başkanı (Cumhurbaşkanı) seviyesinde katılıyormuş.

Neden/Nasıl katılmalıyız?

Küresel Eylem Günleri’ne katılmak aslında yaşama, kendi yaşamımıza ne kadar değer verdiğimizle ilgili bir seçim. Maalesef, birkaç yıl önce söylendiği gibi iklim değişikliği çocuklarımızın veya torunlarımızın meselesi değil. Yani, 20 Eylül’de yürüyecek olanlar çocuklarını veya torunlarını düşünerek hareket edeceklerse biraz kendilerini kandırıyorlar. Yukarıda da bahsettik, iklim değişikliğini bugün yaşıyoruz. Hayatlarımız doğrudan etkileniyor. Eğer sorunun önüne geçemezsek bugünün lise öğrencileri 30’lu yaşlarına geldiklerinde çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaklar. Bugün 30’lu, 40’lı yaşlarını sürenler emeklilik dönemlerini huzur içinde yaşayamayacaklar. Belki de emeklilik kavramı tedavülden kalkacak. Bu sebeplerle, önce kendimiz için küresel eylem günlerinde katılmak önemli. Tamam, işimiz zor ama hiçbir şey yapmazsak her şey olduğu gibi devam etmeyecek, onu söyleyelim.

Dolayısıyla, 20 Eylül’de, eğer İsanbul’daysanız İklim Adaleti Yürüyüşü’ne, Ankara’daysanız İklim için Liderler Buluşuyor etkinliğine katılabilirsiniz. Her iki şehirde de olamıyorsanız kendi etkinliğinizi düzenleyebilirsiniz.

Tamam yürüyüşe katıldık, sonra ne yapacağız?

Çektiğimiz eylem fotoğraflarını #peoplesclimate etiketiyle daha o gün sosyal medyada paylaşacağız. Bu fotoğraflar New York’taki yürüyüş sırasında dev ekranlardan yansıtılacak. Orada bulunanlara iklim krizini çözmeden size hiçbir yerde rahat yok mesajı verilecek. Elbette spesifik talepler üreteceğiz. Ama daha da önemlisi zirve bittikten sonra takip etmeye devam edeceğiz. Her ülkenin kendi içinde iklim ve insan dostu bir ekonomiye geçmesi için çalışacağız. Zaten gelinen noktada iklim krizini çözmeden ne yapsak boş. Ya da enerjimizi insan yaşamına elverişli başka bir gezegene gitmek için harcayabiliriz. Artık hangisi daha gerçekçi geliyorsa.

Röportaj: Savaş Çömlek – Yeşil Gazete

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.