Dış Köşe

Adaleti sizden öğrenecek değiliz – Leyla Alp

0

Aylar önce üzülebileceğimi düşündüğü bir şeyi benimle paylaşan bir arkadaş “sen bu dünyada fazla naif kaldın” demişti. “Öyle mi acaba” diye düşünmüştüm o vakitler “gerçekten naif miyim?” Sonra aynı arkadaş beni başkalarından daha fazla üzdü. Hayat…

Evet biz bu dünyada biraz naif kaldık. Bunun için çok gerilere gitmeye gerek yok. Kişisel tarihimiz de toplumsal tarihimiz de bunun çokça örnekleriyle dolu.

Çok değil bir yıl kadar önce Eskişehir’de 19 yaşında bir genci adı Ali İsmail Korkmaz olan bir genci döve döve öldürdüler.

Sonra 14 yaşında Berkin’i başından vurdular. 14 yaşında Berkin 269 gün komada kaldı. Berkin komadayken adalet isteyen ailesine polis biber gazı ve TOMA’yla saldırdı. 15 yaşında 16 kilo bir çocuğu yani tabutu kendinden ağır bir çocuğu milyonlarla toprağa verirken dilimizde adalet sözü vardı. İstiyorduk ki katilleri cezalandırılsın. Mezarına atılan bilyelerin masumiyeti gibi naifti beklentimiz. Ve ona ve diğerlerine “talimatı ben verdim” diyen Başbakan’ın annesini meydanlarda yuhalatması da, meydanların 14 yaşında evladını yitiren bir anneyi yuhalamasını da anlamadık.

Polis Ethem’i kalabalığı yarıp başından vurdu. Ethem’in annesi aylar boyu gözünden yaşı düşürmeden ama başını da hiç eğmeden adalet istedi. Çünkü naifti…

Biz bu dünyada naif kaldık.

Berkin’in ölümünü protesto eden çocuklara ateş açılmasını anlayamadık. Cemevi önünde bekleyen Uğur Kurt’u öldürdü polis. Başbakan “polis nasıl sabrediyor anlamıyorum” dedi. Biz de onu anlamadık… Biz bu dünyada naif kalmıştık. Herhangi bir insanın yol ortasında öldürülmesini anlayamayacak buna hak veremeyecek kadar naif. Demokrasiden bahsederek aynı dakikalarda birini öldürülmesini serinkanlı ve hatta anlayışlı karşılayacak bir kalbimiz yoktu.

Roboski’de öldürülen 34 kişi için özür dahi dilemeyen dosyayı kapatmaya çalışan adalet bizim anladığımız bir şey değildi.

Evlatlarının kemiklerini arayan annelere hor bakmak, onları aşağılamak bizim mezhebimizde yoktu.

Öfke biriktirdik… Tüm bunlar yaşanırken öfke biriktirdik. Ama bu öfkeyi Başbakan’ın çokça söz ettiği gibi bir yıkıcılıkla değil, adaletsizliği yıkıp adaleti inşa etmek üzerinden biriktirdik. Katiller cezası kalmasın derken aklımızdan herhangi birini parçalara ayırmak, çocuğunu “terörist” diye öldürmek, üzerine bomba yağdırmak, döve döve öldürmek, işkence yapmak geçmedi. Aynı zamanda bu ülkede 12 yaşında bir çocuk olan Uğur Kaymaz’ın 13 kurşunla öldürülmesine üzüldüğümüz isyan ettiğimiz kadar dünyanın herhangi bir yerinde öldürülen çocuklar için de isyan ettik, üzüldük.

Ve geldik bu günlere…

Gazze ateş altında..

Onlarca polis gözaltında, aileleri de emniyet kapısı önünde…

Şimdi döve döve öldürülen Ali İsmail ,15 yaşındaki Berkin, Roboski’de parçalanan köylüler, 12 yaşında 13 kurşunla öldürülen Uğur kaymaz ve işkenceyle öldürülen Engin Çeber için kılını kıpırdatmayı bırakın tek bir kelam etmeyenler insan hakları savunuculuğuna soyundu.

Gazze’de öldürülenler için isyan çağrısı yapıyor, ters kelepçe takılan polis müdürü için “adalet” istememizi, dışarıda beklerken fenalık geçiren aileleri için de gözyaşı dökmemizi istiyorlar. Yıllar boyu hayatında tek bir gün bile bizimle empati yapmayanlar, şimdi bizden empati yapmamızı bekliyor.

Adalet herkese lazım olur. Burada bir kez anlaşalım. Ve yıllar önce bir şair size demişti ki; Hapishaneleri iyi yapın efendiler…

Burası bir… İkincisi yok bayım biz ya da ben o kadar da naif değiliz…

Yıllar boyu işkence yapmış, haksız gözaltı ve tutuklamaların yetkisini vermiş, hatta katliam yapmış polisler “neden kelepçeleniyor” diye sormadım sormayacağım. Çünkü 80 yaşındaki analarımızın yerlerde sürüklenerek gözaltına alınması hala aklımda.

Bir polisin ensesinden tutulmasına üzülmeyeceğim. Çünkü yıllar evvel meclisten apar topar götürülen Orhan Doğan’ın polis aracına nasıl bindirildiğini hiç unutmadım.

“İçerde kötü muamele var” diye duyup fenalık geçiren polis yakınları için iç geçirmeyeceğim. Şimdi içerde kötü muamele yapılıyorsa onlar da eşlerinin yıllardır başkalarına “kötü muamele” yaptığını biliyorlardı.

Hayatında tek bir an bile Cumartesi annelerini gördüğünde içi burkulmayan biri için empati yapmayı reddediyorum

Engin Ceber’in, Birtan Altunbaş’ın ve gözaltında kaybedilen onlarca gencin annesinin yerine kendini hiç koymamış herhangi bir kadının yerine kendimi koyamıyorum.

15 yaşındaki Berkin Elvan için “elinde sapan vardı” diye açıklama yapan birine sempati besleyemiyorum.

O kadar naif değilim belki o kadar vicdanlı değilim. Ve hiç olmayacağım…

Evet adalet bir gün herkese lazım olur. Şimdi kirli bir oyunun parçası olarak gözaltına alınan o polisler yüzlerce insanın canını yaktı, ailesinin evine gerçekten ateşler düşürdü. Ve hiç biri “biz bunları neden yapıyoruz” diye sormadı. İtiraz etmedi, isyan etmedi. Hak hukuk adalet arayışına girmedi. Ve şimdi onların aradığı, istediği adalet için binlerce insan işkence gördü, hapis yattı ve öldü.

Şimdi 22 Temmuz’da gözaltına alınan polislerden herhangi biri gözaltında kaybedilemiyorsa, Filistin askılarına alınmıyor, elektrik verilmiyorsa bu polis copuna, gazına, gözaltısına rağmen Galatasaray meydanından ayrılmayan Cumartesi analarının sayesindedir.

Gazze’ye gelince… Gazze’de öldürülen çocuklar için bizim vicdanımızı sorgulamak size kalmadı. İlla bir yerden sorgulamaya başlayacaksanız önce o çok sevdiğiniz hükümetinizin İsrail’le yaptığı anlaşmaları sorgulayın. Bu ülkede hiç kimse Filistin için parmağını dahi oynatmazken bu ülkenin devrimcileri Filistin’de savaşıyordu. Bir kere tarihi ezber edin.

Demem o ki; biz adaletin, vicdanın ne olduğunu sizden öğrenecek değiliz ama sizin bizden öğrenebileceğiniz çok şey var. Sadece kafanızı kaldırın ve bakın… Emin olun bizden öğreneceğiniz onurlu bir yaşam var…

 

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.