EkolojiManşet

Hukukçular da ‘doğanın hakları var’ diyor

0

Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, geçtiğimiz haftasonu düzenlenen 2. Çevre ve Kent Kurultayı’nın sonuç bildirgesini yayımlandı. Doğa hakkına vurgu yapılan metinde “hukukçular olarak, doğa varlıklarının kendi yaşamlarını devam ettirme hakkını tanımayan bir hukuk sisteminin en temel insan haklarının kullanılmasına da olanak sağlayamayacağını kabul ediyoruz” denildi.

çevre kurultayı

Geçtiğimiz haftasonu Ankara’da gerçekleşen çevre ve kent kurultayının bildirgesinde, Bergama Altın Madeni Karşıtı Hareketiyle başlayan süreçte idarelerin yargı kararlarını uygulamadığı ve bunun sonucunda Türkiye’de hukuk güvence sisteminin aşıldığı belirtildi.

Doğayı korumak artık sorumluluk değil zorunluluk

“Doğadan, insanlardan, kültürel ve biyolojik çeşitlilikten korkmayan bir toplumsal, siyasal, ekonomik sisteme ihtiyaç var. Bu sistemin kurucu unsuru olacak hukuk kurallarını oluşturmak için yol yürüyen biz hukukçular, adalet, eşitlik ve ekolojik iyileştirme kurallarına göre hareket edildiği zaman bu ülkede hepimize yetecek toplumsal zenginlik olduğunu biliyoruz” diyen hukukçular, doğanın haklarını korumanın artık sorumluluk ya da ödev değil zorunluluk olduğunun altını çizdi, doğa haklarını korumayan bir hukuk sisteminin insan haklarının da korunmasına olanak sağlayamayacağını vurguladı.

“Bu dünyada sadece zenginler yaşamıyor”

“Bu dünyada sadece sadece zenginler ve sadece hükümetler yaşamıyor. Bu dünyada tütün, pamuk, buğday, üzüm üreticileri, maden işçileri yaşıyor. Bu dünyada İkizdere’nin yamacında bir çınar yaşıyor. Duble yollarımızdan karşıya geçemeyen kör bir tilki yaşıyor. Suyu yatağından koparılmış dereler yaşıyor” denilen açıklamada doğanın hakkının korunması için atılacak adımları şöyle sıraladı:

– Yurttaşların devletin karar alma süreçlerinde etkin olmasının önü ivedi olarak açılmalıdır. Yargı yoluyla karar alma süreçlerine katılma iradesini sergileyen yurttaşların doğa ve insan hakları pratiklerinin toplumsal kamusal düzenin kuruluşu için gerekli olduğu görülmelidir.

– Adalet duygusunu inşa etmek için doğanın korunması, doğa varlıklarının haklarının tanınmasında üstün kamu yararı olduğu kabul edilmelidir. İklim değişikliği, kuraklık, sellerle perçinlenen yeni yoksulluk düzenine karşı ekolojik ilkelere bağlı olarak, toplumsal adaletsizlik ve eşitsizliklerin daha fazla derinleşmesini önleyici demokratik, sosyal yönetim politikaları geliştirilmesi gerekmektedir.

– Doğanın ve emeğin eşgüdümlü biçimde yoksullaşmasına, kültürel ve biyolojik çeşitliliği büyük ölçekli etkilenmesine yol açan ve açacak olan her türlü idari karar alma süreci öncesinde ve karar alma sürecinde yurttaşların da karar verici kılınmasının idari ilkeleri geliştirilmelidir.

– Hızlı büyümeye odaklanmış şirketlerin yatırımlarının ekolojik tahribata yol açmaması için idari, cezai ve toplumsal denetim mekanizmaları etkin hale getirilmeli, şirketlerin yatırımlarının doğa ve insan haklarını ihlal etmeyeceğinin yazılı taahhütleri alınmalıdır.

– Kirlilik ortaya çıkmadan önce, ön tedbirci yaklaşım (ihtiyatilik ilkesi) işletilmeli ve kamu yararı açısından kültür ve doğa varlıklarının kamusal yönetimi esas alınmalıdır.

(Yeşil Gazete)

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.