EkolojiManşet

(Özel Haber) Bilgi tohumları Datça’da yayılıyor

0
Görsel: Aykut İnce / UNDP SGP Arşivi Datça-Bozburun , 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edildi, bölge için ilk çevre düzeni planı 1994'te onaylandı.

Görsel: Aykut İnce / UNDP SGP Arşivi
Datça-Bozburun , 1990 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB) ilan edildi, bölge için ilk çevre düzeni planı 1994’te onaylandı.

Datça – Bozburun Yarımadası’nı nasıl bilirsiniz? Knidos’uyla, bademiyle, hiç dinmeyen rüzgarı ya da inadına yapılaşmamış koylarıyla mı? Yarımada bir süredir başka bir konuyla bağlantılı olarak anılıyor: Yukarıda saydıklarımızı ve daha nice yerel özgünlüğünü tehlikeye atacak bir çevre düzeni planıyla.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan, Datça-Bozburun Özel Çevre Koruma Bölgesi’ne (ÖÇKB) ait 1/25.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı 1 Nisan’da askıya çıktı. Yapılaşma yasağı olan kıyı bandını imara açtığı, turizm dolayısıyla yapılaşmayı arttıracağı, arkeolojik, kentsel ve doğal Sit alanlarına göre düzenlenmediği yazıldı, çizildi, tartışıldı.

TMMOB’un açtığı dava devam ederken Datçalıların internette başlattığı imza kampanyası da 27 binden fazla katılımcıya ulaştı. TBMM Başkanlığı, Muğla Valiliği, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Datça Kaymakamlığı ve Datça Belediye Başkanlığı’na gönderilen imza dilekçelerinden gelecek sonucu beklerken Datça’ya merkezi yönetimin uygulamak istediklerinin yerelle nasıl ilişki kurduğu/kuramadığı ve yerel inisiyatifin aslında Datça’da neleri başardığını konuşmanın tam sırası.

Datça-Bozburun  Yarımadası, bir süredir uluslararası öneme sahip bir doğa koruma programınına uygulama alanı. Satoyama İnisiyatifi’nin, Birleşmiş Milletler’in Küresel Çevre Fonu (GEF) kapsamında yürütülen Küçük Destek Programı (SGP) ile işbirliği içinde COMDEKS adıyla yürüttüğü programda sadece Datça değil, biyoçeşitlilik unsurlarıyla öne çıkan Brezilya, Hindistan, Gana gibi 11 ülkeden bölgeler yer alıyor.

Program kapsamına devam eden dokuz farklı projede Datça’nın ekolojik özellikleri ve sosyo-ekonomik durumunu tespit eden ve yerel inisiyatifle işbirliği içinde bu yerel dokuyu koruyan yaklaşımlar uygulamaya konuyor.

COMDEKS'in Datça'da desteklediği projelerden biri de Sorumlu Balıkçılığa Geçiş Projesi. Proje'de Datça-Bozburun'daki deniz koruma alanlarını gösteren posterler alanda çeşitli noktalara yerleştirildi

COMDEKS’in Datça’da desteklediği projelerden biri de Sorumlu Balıkçılığa Geçiş Projesi. Proje’de Datça-Bozburun’daki deniz koruma alanlarını gösteren posterler alanda çeşitli noktalara yerleştirildi

Daha önce 8 Mart Emekçi kadınlar günü vesilesiyle Yeşil Gazete’de yayımlana kadın balıkçılar projesi gibi, Hızırşah Köyü, yerli bademlerin, memeli hayvanlar ve bitki örtüsünün korunması gibi farklı çalışmaları içeren projeleri bu sitede önümüzdeki günlerde okuyacaksınız. Fakat öncesinde Küçük Destek Programı’nın ne olduğunu Gökmen Argun aktarıyor.

Neden Datça-Bozburun?

COMDEKS Programı’nın uygulama ülkelerinden biri olan Türkiye’de neden Datça-Bozburun Yarımadası’nın seçildiğini, “programın temel yaklaşımını oluşturan peyzaj korumanın ne olduğunu, programı Türkiye’de yürüten ve UNDP SGP Ulusal Koordinatörü Gökmen Argun şöyle cevaplıyor:

“Peyzaj koruma  yaklaşım; geleneksel kullanımlarla şekillenmiş insan ve doğanın kurduğu dengeleri peyzajı gözeterek, ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliğini hesaba katarak koruma adına atılan bir dizi toplu ve paralel yönetim anlayışı demek.

Ayırıcı özelliklerinden biri ekosistemin bir parçası olarak insan faaliyetlerini ve doğayla kurduğu ilişkileri anketler aracılığıyla ortaya koymak ve “mapping exercise” yani haritalama çalışması ile bunları görünür ve erişilebilir ve gerektiğinde de dönüştürülebilir hale getirmek.

Bu uygulama için Datça-Bozburun Yarımadaları, Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları Kitabı referans alınarak ön değerlendirmede belirlenen 14 Özel Çevre Koruma Alanı (ÖDA) arasından seçildi. Seçimde, alanın olması, kara ve deniz ekosistemleri arasındaki çarpıcı geçişler, yerel sivil toplum kurumlarının potansiyeli ve nesli tehlike altındaki türler öncelikli olarak dikkate alındı.

Haritalandırma sürecini Argun şöyle anlatıyor:

Antik tarım terasları, Datça bademi, deniz turziminin getirdiği baskılar, deniz diplerinde hayalet ağların deniz ekosistemine ve balıkçılığa verdiği zararlar, makiler üzerindeki yapılaşma baskıları vb pek çok sorun,haritamıza yansıtıldı. Yapılan anketlerde ise ağırlıklı olarak geleneksel kullanımların ve yerel bilginin kaybolmaya yüz tuttuğu, bu bilginin alanı nasıl yaşayan sağlıklı bir peyzaj olabileceğine dair rehberlik edebilecek özellikleri olduğu vurgusu yakalandı.

Görsel: DAÇEV Arşivi COMDEKS'in desteklediği projelerden biri olan uzun adıyla Hızırşah Köyü Ekosistem Sürdürülebilirlik, Rehabilitasyon ve Ekoturizm Başlangıç yani Hacetevi Projesi'nde antik teraslara bölgenin doğal bitki örtüsüne uygun bitkiler dikildi

Görsel: DAÇEV Arşivi
Hacetevi Projesi’nde antik teraslara bölgenin doğal bitki örtüsüne uygun bitkiler dikildi

Tümü yerelde yürütülen ve özellikle saha çalışmalarını içeren projelerin sahipleri  çoğu Datça-Bozburun yöresinde faaliyet gösteren yerel sivil toplum örgütleri. Yerel STÖlerin çözümdeki rolleri ve önemlerine dair sorumuzu Gökmen Argun şu şekilde yanıtlıyor:

“Datça-Bozburun Yarımadası, özellikle yerel sivil kurumları -kooperatifler ve birliklerin tümünü de kastediyorum- açısından çok şanslı bir yöremiz. Sivil toplumun sesi ve o alanda doğal yaşamla dengeyi kuran ortak çalışmalar gerçekte tüm çözümlerin anahtarlarını taşıyor. Yerel sivil toplum kurumlarımız kendi projelerini geliştirme ve yürütme yanında bir yandan da derleyici ve destekleyici bir çalışmanın güvencesi oldular. Alanla ilgili her aşamada bizleri yönlendirdiler ve bazen içerikleri yeniden düşünmek ve yeni yöntemler geliştirmekte bize yol gösterdiler.”

Datça’da DAÇEV, DYTD gibi sivil toplum örgütleri için gönüllü çalışmış ve program kapsamında hazırlanan “Bilgi Paylaştıkça Çoğalır Projesi” belgesel projesinin koordinatörü Sabah Tuzcu’ya göre STKlar günümüz dünyasında çok önemli fikir ve baskı grupları ve başarılı olmaları için mutlaka siyaset üstü olmaları gerekiyor. Tuzcu, “Yerel STK lar benim görüşümde amatör ruhlu olmaları nedeniyle  gerçek manada STK’lardır. Ulusal veya uluslararası profesyonelleşmiş STKlar maalesef organizasyon hantallığına , yönetimsel ve fikirsel iç  çatışmalarına yenik düşebiliyorlar. Yerelde ise iyi organize olmuş bir STK , seçilmiş veya atanmış yöneticiler üzerinde yapıcı etkilere sahip olabiliyor. Yerel STKların, ulusal veya uluslararası STK ların aktivite paydaşları olmak yerine , yerel sorunlara odaklanmaları; söylem ve aktivitelerini bilimsel ve evrensel standartlara oturtmaları gerekiyor.”

COMDEKS Programı, Datça-Bozburun'da yürütülen 9 yerel projeyi destekledi

COMDEKS Programı, Datça-Bozburun’da yürütülen 9 yerel projeyi destekledi

Datça-Bozburun ÖÇKB Çevre Düzeni Planı Revizyonu ne getiriyor, ne götürüyor?

Uzun zamandır doğa koruma alanında çalışan bir plancı olarak Gökmen Argun’un gündemdeki Datça-Bozburun ÖÇKB Çevre Düzeni Planı Revizyonu ile ilgili olarak söze “Gerçekte planlama faaliyeti, uygulanacağı alanın sahip olduğu değerleri dikkate alan ortak bir gelecek için bir tür güvence” diyerek başlıyor; “Ancak planlama süreci aynı zamanda gelecekle ilgili talepleri de düzenlemeyi hedeflediği için alandan beklentisi olanların da önünü açan bir işleve sahip. Beklentileri karşılamaya çalışırken ortak faydadan sapan olumsuz sonuçları da beraberinde getirebiliyor.”

Argun’a göre plansız yapılaşma eğilimlerinin olduğu bazı noktalarda sınırlamalar getirilmesi sınır belirlenmesi olumlu. Ancak dönüşüm gerektiren önerilerinde kaygı yaratan unsurlar var; Örneğin tarım turizmi için bazı standartlar getirilmiş, bu olumlu ancak bu dönüşümü o alanda bulunan gişimlerin ihtyiacı olan finansal destek de düşünülmeli, alanda yaşayanlara ağır gelecek ve el değiştirmeyi tetikleyecek bir sıkıştırma olmaması için tedbirler gerekli. Bu stratejiler plan notlarına alınabilir.”

Bir de gerçekte hiç yapılaşma olmayan ancak örneğin günübirlik kullanım için adı geçen Akçabük, Akvaryum gibi alanlar hakkında endişeye kapılmamak mümkün değil. Çünkü bu alanlar ekosistemin güçlü noktaları. Bir koruma alanında yeni liman ve çekek yerleri oluşturmak ölçekler küçük bile olsa deniz koruma açısından ciddi sakıncalar doğuracak. Alanın deniz koruma açısından öne çıkan özelliklerini planın incelikle koruması beklenir.

Biyoçeşitlilik önceliği olan bu alanda, her adım -örneğin desteklediğimiz yerel tür eylem planlarına göre- gözden geçirilebilir. Sorumlu balıkçılıkla ilgili uygulamalar planın kararlarına yansıtılabilir. Tabi bir de Kargı Koyu gibi alanlara daha sıkı koruma olması yerel sivil kurumların önemli bir beklentisiydi, alanın tek sulakalanı ve bu elbette hayal kırıklığı yarattı”

Fotoğraf: UNDP SGP Arşivi 25 dakika süren belgesel, alanda yapılan 100 saatlik çekim sonunda tamamlandı.

Fotoğraf: UNDP SGP Arşivi
25 dakika süren belgesel, alanda yapılan 100 saatlik çekim sonunda tamamlandı.

Argun, yeni düzenlemeyle tehlikeye girebilecek olan belli alanları özellikle işaret ediyor; “Knidosun hemen dibinde Bağlarözü’ne yapılacak liman, duyduğum kadarıyla meşhur Knidos Aslanı’nın bulunduğu yer. Knidos’tan kuzeye doğru ilerlediğinizde Değirmenbükü halihazırda el değmemiş alanlar. Değirmenbükü’nde yerleşim yok,  doğal sit alanı, ancak planda balıkçı barınağı düşünülmüş. Kargı Koyu’na tekrar gelirsek, ki orası da arkeolojik sit alanı ama bir yandan da yarımadanın tek sulakalanı denilebilecek bir sazlık. Bu alanlar planla mutlak olarak koruma altında alınmalıydı, bunlar ciddi bir miras

Bir Datça sakini olarak Sabah Tuzcu’ya göre Datça-Bozburun Yarımadaları’nın bugüne kadar doğal olarak korunabilmesini Özel Çevre Koruma statüsüne borçluyuz ama aynı ÖÇKların yerel halkı ve toprak (arsa) sahibini mağdur ettiği de inkar edilemez; “Dolayısı ile bu plan , mağduriyeti kısmen giderdiği için bir yönüyle ihtiyacı gidermektedir ama diğer yönüyle kamu arazilerini spekülasyona ve dolayısı ile doğal felakete maruz bırakabileceğinin endişelerini de çokça hissediyorum.

Bence ülkemizde imar sorunu izinle veya sadece planlama ile değil , bunlarla birlikte estetik ve çevre duyarlılığı ile çözülebilecek bir konu; mesela yapılaşmanın izinli ve planlı olduğu Datça merkezi son derece çirkin bir yapılaşmaya maruz kalmış, kalıyor.

Bu nedenle ,özellikle bugüne kadar başarı ile korunabilmiş Datça Yarımadası doğal yapısı mevzubahis olduğunda her türlü imar değişikliği sadece şehir plancılarını değil ülkemizin konu ile ilgili tüm kamu ve sivil kuruluşlarını  hatta uluslararası paydaşları da ilgilendiren bir konu olmalı

Yerel inisiyatifin çabalarıyla devam eden sekiz proje, bir belgesel vasıtasıyla da ilgilenenlere ulaşıyor. “Bilgi Paylaştıkça Çoğalır Projesi” belgeleme projesi kapsamında hazırlanan belgeselle ilgili proje koordinatörü Sabah Tuzcu  “Datça Yerel Tarih Derneği’nin amacı ve ilkeleri doğrultusunda gündeme geldiğini ama UNDP açısından tamamen yeni bir yaklaşım olduğunu söylüyor; “8 adet projenin hem arka planını hem de çalışma şeklini göstermesi açısından bir ilk oldu.Kanımca bu yaklaşım bundan sonraki tüm projelerde örnek teşkil edecektir.”

Videoyu burada izleyebilirsiniz:

Sharing the Seeds of Knowledge VimeoHD from ADC Yapim on Vimeo.

(Özlem Katısöz/Gözde Kazaz/Yeşil Gazete)

More in Ekoloji

You may also like

Comments

Comments are closed.