Köşe Yazıları

Kadermiş ! – Nagihan Bulduk

0

Davutpaşa – 29 Ocak 2008 – 21 işçi öldü 117 işçi yaralandı

Odaköy – 23 Şubat 2010 – 30 madenci öldü.

Ostim -3 Şubat 2011 -20 işçi öldü 53 kişi yaralandı

Esenyurt -11 Mart 2012 – 11 işçi öldü

Kozlu – 8 Ocak 2013 – 8 madenci öldü (1992’de de 263 madenci ölmüştü)

Soma – 13 Mayıs 2014 – yetkililerin gerçek sayıyı açıklamadıklarını biliyoruz, açıklanan 284 madencinin öldüğü…

2008 yılından bu yana her sene için bir tane “iş kazası”!

(Her sene yaşanan bu iş cinayetlerinin sayısı yüzleri hatta binleri buluyor.)

Peki bunlar gerçekten kaza mı?

Hepimiz iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin kağıt üzerinde kaldığını, hatta başta taşeronlar olmak üzere çok sayıda işverenin iş sağlığı ve güvenliği eğitimini hiç vermediklerini biliyoruz, yaşıyoruz, görüyoruz. Mevzuata göre verilmesi zorunlu bu eğitimler verilmediği gibi gerekli koruyucu malzemenin temin edilmediğine de çokça şahit oluyoruz.

Bu o kadar yaygın ki, adeta olağan sayılıyor!

Başbakan da çıkıyor ‘bu işin fıtratında var’ diyor. ‘İşkazası diye bir kavram var’ diyor…

Diğeri ‘hayretler’ içinde susuyor.

“Kaza” olunca ne oluyor?

İşçi yaralandıysa, (sigortasızsa) hemen sigortaya bildiriliyor, hastanede baygın halde, kan revan içindeyken ‘eğitim aldım’ formları imzalatılıyor, olay yerine gerekli malzeme götürülüyor ‘işçi bu kurallara uymadı’ deniyor; öldüyse ‘buraya bir yakını/arkadaşını ziyarete gelmiş, yardım etmeye kalmış, bizim haberimiz yok’ minvalinde senaryo yazılıp oynanıyor.

İş yargıya taşınınca devletlülere zaten dokunulmuyor; “soruşturma izni verilmemesi” kararları birbiri ardına geliyor. İşverenler hakkında da dava açılmıyor, şef/usta/amir kim varsa onlar yani diğer işçiler yargılanıyor.

Bu “tuhaflık” işkazası nedeniyle açılan tazminat davalarında da devam ediyor, neye göre kime göre bilinmez işçinin yaşına dikkat çekilerek X yaşında ve aklıselim sahibi bir kişi olduğu anlaşılan kazalı işçinin kendisine gerekli eğitim verilmemiş olunsa da, tehlikeden her ne olursa olsun kaçınması gerekeceğini bilecek ve kavrayacak vasıfta olduğu; ancak bu hususa riayet etmeyerek özen yükümlülüğünü  ihlal ettiği gerekçesiyle  en az % 10’dan başlayan oranlarda kusurlu olduğu bilirkişilerce tespit ediliyor(!)

Şimdi Soma’ya bakalım.

Kurtulanlar kağıt üzerinde kendilerine “eğitim” verildiğini, yaşam odası olmadığını, yerin bilmem kaç metre altından kurtulabilmek için kendilerine sadece 45 dakika kullanabilecekleri maskelerin verildiğini, denetim(sizliğin)lerin nasıl yapıl(ama)dığını ve daha nicesini aktardılar, aktarmaya devam ediyorlar.

Daha ilk anda bizzat yetkililerden duyduk“orada işçi olmayanlar da var” cümlesini; “ölenin 15 değil de 19 yaşında olmasının ne denli sevindirici” olduğunu!!!!

Sonra Başbakan’ı karşılayan, ilk iki gün boyunca ‘bakanlarla konuşamadan açıklama yapamam’ diyen işveren konuştu: Kesinlikle ihmalimiz yok. Sadece şimdilik yaşam odalarımız yok, yaşam kaçış noktalarımız var!

Zaten ilk gün ilan edilmişti işverenin kusursuz olduğu!!!

Bakın daha öncekilerle aynı. Peki, yargı?

Davutpaşa’da Esenyurt’ta davrandığından farklı mı davranacak?! Anlayacaklar mı;

Soma’daki madencinin “bir daha inmek istemem ama kredi borcum var” demesindeki çaresizliği…

Başbakan’dan yumruk yedikten sonra “Sayın Başbakan’ımızdan şikayetçi olmayacağım, Soma Kömür İşletmesi’nde çalışıyorsam onun sayesinde çalışıyorum, onun özelleştirmesi sayesinde” diyen işçinin aslında ne demek istediğini!!!

Kısmet!!!

Nagihan Bulduk

 

Nagihan Bulduk

twitter.com/nagihanbulduk

You may also like

Comments

Comments are closed.