Köşe Yazıları

Tohum yaşamdır, yaşam patentlenemez- Ahmet Atalık

0

1980’lerin öncesinde ülkemizde tohumluk üretim, denetim, ithalat ve ihracatı tümüyle kamunun tekelindeydi ve tohum fiyatı devletçe belirleniyordu. Neoliberal politikaların uygulamaya konmasıyla önce özel sektöre alan açıldı, sonra da ürettikleri tohumun fiyatını belirleme yetkisi kendilerine verildi. İlerleyen süreçte Dünya Bankası’nın etkisiyle tohumluk ithalatı serbest bırakıldı; ithalat için sübvansiyonlar verildi. Bu alanda özel sektöre rakip konumda bir kamu kuruluşu olan TİGEM’in yetkileri aşındırılmaya ve çokuluslu tekellerin güdümündeki tohum şirketlerine devredilmeye başlandı. Türkiye çok kısa sürede çokuluslu tohum tekellerinin açık pazarı haline geldi. 2000’li yıllarla birlikte TİGEM’in birçok işletmesi özel sektöre kiralandı. 2006 yılında uygulamaya giren Tohumculuk Yasası’nda ise çiftçinin kendi geliştireceği çeşitlerle sadece takas yapabileceği, ihtiyacının üzerinde tohumluk bulunduranların 10 bin TL para cezasına çarptırılacağı hükmü yer aldı. Çiftçi özel sektöre daha da bağımlı hale getirildi. Devlet ile çiftçinin arasındaki mesafe daha da açıldı. Alan çokuluslu şirketlerin talepleri doğrultusunda şekillendirildi, yaşam patent altına alındı.

Tohumculuk Yasası’nın yürürlüğe girmesinden tam bir yıl sonra 18 Kasım 2007’de Türkiye, Uluslararası Yeni Bitki Çeşitlerini Korunma Birliği’ne (UPOV) üye oldu. Bundan önce Türkiye, UPOV’un 1991’de gözden geçirilmiş sözleşmesi ve AB’nin 2100/94 ve 1768/95 sayılı Direktifleri esas alınarak hazırladığı 5042 sayılı Yeni Bitki Çeşitlerine Ait Islahçı Haklarının Korunmasına İlişkin Yasa 2004’te yürürlüğe girmişti. UPOV’a üyelikle birlikte bu yasanın uygulanmasında önemli bir adım daha atılmış oldu.

UPOV 1961’de tohum endüstrisinin geliştirilmesi amacıyla kurulmuş bir birliktir. Şirketlerin amacı tohumlar üzerinde endüstriyel patentlere sahip olmaktı. Patent şirkete tohumların tüm kullanımını kontrol altına alma hakkı tanıyordu. O tarihlerde hükümetler bu uygulamayla şirketlerin çiftçiler üzerindeki etkilerini son derece artıracağını gördüler. Çözüm yolu olarak UPOV-PVP (Bitki Çeşidi Koruma) sistemini oluşturuldu. Bu sistemde çiftçiler tohumları sonraki üretim yıllarında da özgürce kullanamadı. 1991 yılında PVP’nin genişletilmesiyle şirket tohumuyla üretilen üründen elde edilerek sonraki yıllarda kullanılacak tohumlar için de şirketlere telif hakkı ödenmesi şartı getirildi. Şirketlerin gelecekteki en önemli hedeflerden biri de şirketlerin çiftçinin kendi çeşitlerine ve ürettiği ürüne el koymak olacaktır. Şirketlerin en önemli taleplerinden biri de korunan çeşitlerin geliştirilmesi özgürlüğünün ortadan kaldırılmasıdır. Korumanın 20-30 yıllık süreçleri kapsadığını düşündüğümüzde aynı çeşidin bu süre zarfında kullanılması yeni çeşitler geliştirilememesi anlamına gelmektedir. En basit anlatımla rekabetin bitirilmesidir. Büyüyen tekel haklarıyla kimi şirketler diğer tohum şirketlerini de satın alarak dev şirketlere dönüştüler.

Bugün küresel tohum pazarında %35 payla ilk sırada il sırada olan Monsanto 1996 yılında ilk 10 şirket arasında yoktu. Zamanla pek çok tohum firmasını bünyesine katarak günümüzde tohum alanında tekel konumuna geldi. 1996 yılında ilk 10 şirketin pazar payı %18 iken günümüzde %50 oranına ulaşarak tohum alanında tekelleşme son derece net bir şekilde ortaya çıktı.

 Ekran Resmi 2014-04-16 16.54.49.png

Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre genetik kaynakların başka ülkelerce patentlenmesi hukuki değildir. Ancak pek çok çokuluslu şirket bu zenginlikleri ıslah yoluyla biraz değişiklik yaparak patent altına almakta ve tüm dünyada pazarlayarak sahibi konumuna gelmektedir. Özellikle 2000’li yılların ortalarından itibaren çıkarttırılan tohumculuk yasalarıyla da çiftçiler tamamıyla bu şirketlerin tohumlarına ve tarım ilaçlarına bağımlı hale getirilmektedir. Bu durum tarımda biyoçeşitliliği engellemekte, değişik türler yerine şirketlerin aynı türlerini kapsayan monokültür tarımın ürünleri tüketilmekte, çeşitli türlerden alınabilecek farklı mineral ve vitaminlerin önüne geçilmektedir. Geniş ölçekte düşünüldüğünde tohumun patentlenmesi insan sağlığını da doğrudan ilgilendiren bir durumdur. O nedenle de “tohum yaşamdır, yaşam patentlenemez’ diyoruz. Alanda devletler kesinlikle olmalı, denetim de ellerinde olmalıdır.

7b91d19d72fab0d3c1871e30ebe50470

Ahmet Atalık 

You may also like

Comments

Comments are closed.