Hafta SonuManşet

Bol ödüllü, Oscar’ın favorisi, 12 Yıllık Esaret

0

86. Akademi Ödülleri’nde (Oscar) 9 dalda Oscar’a aday gösterilen Steve McQueen imzalı “12 Years a Slave / 12 Yıllık Esaret” filmi hakkında bir eleştiri yazısı yazıp yazmamak konusunda büyük bir ikilemde kaldım. Fakat Steve McQueen imzalı “12 Years a Slave/12 Yıllık Esaret” yapımı Oscar’ın habercisi olarak bilinen Altın Küre ve Bafta ödül törenlerinden “En İyi Film” ödüllerine layık görülünce, yazı yazmak kaçınılmaz oldu.

12-yillik-esaret

Siyahi yönetmen Steve McQueen yönetmenlik kariyerine 2008 yılında “Hunger/ Açlık” gibi hafızalardan silinmeyecek bir filme başladıktan sonra 2011 yılında ise “Shame / Utanç” yapımı ile nasıl bir sinema anlayışına sahip olduğunu sinemaseverlere gösterdi. Yönetmen McQueen, ilk iki filminde toplumun içinden tercihleriyle farklılaşan insanların hayatlarından bir kesiti, köşeli laflar ve cesaret isteyen bir sinema diliyle anlatarak son birkaç yılda adından fazlaca söz ettirmeyi başardı.

“12 Years a Slave / 12 Yıllık Esaret”, siyah ile beyazın eşit olmadığı, yan yana oturamadıkları dönem olan olan 19.yüzyıl Amerika’sında geçiyor. Solomon Northup’un gerçek hayat hikayesinden uyarlanan filmde, keman virtüözü ve aile babası Northup, köle tüccarları tarafından kandırılıp kaçırıldıktan sonra köle olarak satılmasını konu ediniyor. 12 yıl boyunca köle olarak çalıştırılan Solomon Northup’un özgürlük mücadelesini, kendisine biçilen kölelik rolüne karşı verdiği mücadeleyi özgün bir dille anlatmayı başarıyor.

Bugüne kadar kölelik üzerine yapılmış filmlerden her sahnesiyle farklı durmayı başaran yapım, yaşanılan dramın toplumsal boyutundan çok,  kişisel bir varoluş mücadelesinin içinde gerçekleşiyor. Northup’ın özgürlüğüne tekrar kavuşma çabaları hep beyaz bir duvara çarpıp geri dönüyor.

Yönetmen, dönemsel bir filme imza atarak, geçmişte beyaz sahipler, siyahi köleler, bedenin metalaştığı, parası olana satılan siyah bedenlerin mücadelesini çok dramatize etmeden, kendine özgü sinemasal anlatımla, meseleye tanıklık etmemizi sağlıyor. Steve McQueen diğer filmlerin aksine, üzerinde çok film çekilmiş bir konu hakkında yeni şeyler söylemenin zorluğunu yaşadığını film içerisindeki bazı sahnelerden anlayabiliyoruz. Fakat yönetmenin sinema öngörüsü etkileyici sahnelerde, izleyicinin nefeslerini tutmasını başarıyor.

Filmin oyuncu kadrosundan ve dikkat çeken performanslarından bahsetmemek olmaz. Filmde “sahip” beyazı canlandıran, Steve Mcqueen’in “aşina” oyuncusu Michael Fassbender kötü adam olma konusundaki performansı alkışı hak ediyor. Solomon Northup karakterine hayat veren Chiwetel Ejiofor ise rolünün hakkını verdiğini söylemek gerek. Fakat filmde en başarılı bulduğum oyuncu ise Patsey karakterini canlandıran Lupita Nyong’o oldu. Film kariyerine bu filme başlayan oyuncunun, ilerleyen zamanlarda sıkça göreceğimiz bir oyuncu olacağını düşünüyorum.

Steve McQueen’in neden bu filminden bu kadar ünlü ile dirsek temasında olduğunu ve filmin kadrosunda yer verdiğini anlamış değilim. Brad Pitt, Chiwetel Ejiofor, Paul Giamatti, Michael Fassbender Paul Dano, Benedict Cumberbatch’ın yanı sıra filmin müziklerinde Hans Zimmer’in imzasının olmasını garip karşıladım. Umarım bu tercih sadece bu film içindir. Sinema anlayışı farklı olan bir yönetmenin düzene yenik düşmesini ve Hollywood’un büyüsüne kapılmamasını umut ediyorum.

“12 Years a Slave / 12 Yıllık Esaret” filmi bir baş yapıt ya da koleksiyon filmi niteliğinde olmasa da, kölelik üzerine etkileyici bir film izlemek isteyenlere tavsiye edilebilecek 3 filmden bir tanesi.  Bir dönem filmi çekmek konusunda Steve McQueen’in başarılı bir iş çıkardığını söylemek gerek. Yönetmenin mutlu sonla biten filmlerine alışık olmadığımız için biraz garip gelebilir ama baş yapıt diye nitelendirdiğimiz filmler sonrası  “12 Years a Slave / 12 Yıllık Esaret” filmi yönetmenin hanesinde “ eh idare eder” kategorisinde yer almayı hak ediyor.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.