Ekolojik YaşamManşet

Ballıkayalar’a dokunma, su samurları da özgürce yaşasın!

0

“Doğa sevgisi ile yola çıkan her dağcı, gittiği yerin sonraki nesillere, kendisinin ilk kez gördüğü andaki gibi kalması için gerekli tüm çabayı gösterecektir.”

Bu sözlerin sahibi dağcı Özgür Kayacık. Ballıkayalar Tabiat Parkı’nın ev sahipliği yaptığı onlarca dağcıdan biri. İstanbul’a kırk dakika uzaklıktaki bu doğa harikası bölge, Türkiye’de sportif amaçlı kaya tırmanışının doğduğu yer, Türkiye’nin ilk kaya tırmanış bahçesi; birçok milli tırmanış sporcusu ve Türkiye’nin en önemli kaya tırmanışçıları yetiştiren bir okul.

Foto: Haldun Aydıngün)

Foto: Haldun Aydıngün

 

Tabiat parkına baraj, 3. köprü otoyolu, seyir terasları 

İlk olarak İstanbullu dağcı Mustafa Aktar ve üç arkadaşı 1972 senesinde kaya tırmanmak amacıyla gelmiş ve ip teknikleri çalışmışlar bölgede. Ardından hem Türkiye’nin hem de dünyanın farklı bölgelerinden pek çok dağcı, kaya tırmanışçısı gelmiş, gelenlerin bir  kısmı yeni rotalar açmış; Doğan Palut’un “Derin Çatlak”ı, Öztürk Kayıkçı’nın “Medya’dan Sonrası”… Bugünlerde Ballıkayalar bambaşka yolların tehdidi altında. İki tehlikeden birincisi: Orman ve Su İşleri Bakanlığı Kocaeli Şube Müdürlüğü’nün ihaleye çıkardığı “yürüyüş yolu” projesi. Bu proje, Kuzey Ormanları Savunması’nın iddiasına göre, kuzey ormanlarını biçmeye devam eden 3. Köprü projesini İstanbul-İzmir Otoyolu’na bağlayan otoyollardan birisi; yani otoban tabiat parkının tam ortasından geçecek. İkinci tehlike ise Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün vadide yapmak istediği baraj.

Yukarıda bahsettiğimiz iki proje Ballıkayalar’ın geleceğinin belirsiz olduğu  anlamına gelse de, 1995 yılında birinci dereceden sit alanı ilan edilmiş bu bölge aslında yıllardır devam eden doğa tahribatının etkilerini taşıyor. 1995’te korunmaya alınmadan önce taş ocağı işletmecilerinin gözünü diktiği tabiat parkının içinden akan dere Gebze organize sanayi sitesinin atıkları yüzünden zehirleniyor, civardaki ağaçlar etraftaki yapılaşmanın artmasıyla günden güne azalıyor. Bir yandan da bölgeye, mutlak koruma alanının taşıyamayacağı kadar çok sayıda insanı bölgeye çekecek seyir teraslar, yollar ve köprüler yapılması gündemde. 9 Aralık’ta Orman ve Su İşleri Kocaeli Şube Müdürü Nevzat Alğan, senede 5 bin ziyaretçinin geldiği Ballıkayalar Tabiat Parkı’na ayda 15 bin kişinin gelmesi için yapılması gerekenlerden bahsediyor örneğin.

ballı-5

Ballıkayalar’ın yerlileri dağcılar park için kolları sıvayınca..

Ballıkayalar Tabiat Parkı’nı olduğu gibi koruyabilmek ve son dönemde görünür olan tehlikeleri engellemek için dağcılar bir araya gelerek change.org’da bir imza kampanyası başlattı. “Ballıkayalar Tabiat Parkı’nda Her Türlü İnsan Tahribatını Azaltın ve Ballıkayalar’ı Koruyun!” başlığıyla yayınlanan kampanyanın örgütleyicisi Özgür Kayacık’a kampanyayı sorduk.

Kayacık, özellikle son 20 senedir, hemen her hafta sonu kaya tırmanıcılarının antrenman için, doğa yürüyüşçülerinin tabiat parkının güzelliğini yaşamak için ve birçok üniversite dağcılık kulübünün kaya tırmanışı eğitimi yapmak için buraya geldiğini söylüyor. “Özellikle dağcılar, İstanbul ve Kocaeli’nin tam arasında Gebze – Tavşanlı Köyü’nde yer alan bu tabiat parkının yerlisi sayılır” diye ekliyor.

Vadiyle ilk tanışmasını ise şöyle anlatıyor Kayacık:

“Ballıkayalar’a ilk 2005 senesinde İstanbul’a taşındıktan sonra gittim. Ününü duyduğum kadar vardı. İstanbul’dan 40 dakikalık mesafede böyle el değmemiş bir güzelliğin olabileceği insanın aklına gelmiyor. Amacımız kaya tırmanmaktı, ama ilk gittiğimizde zamanımızın çoğunu vadide dere boyunca yürüyüş yaparak geçirdik. Bir bahar günüydü ve doğa yeni canlanıyordu. Ben de işten eve, evden işe, kapalı yerlerde yaşamaktan usanmıştım. Güzel bir havada, canlanan doğaya çıkmanın bana ne kadar iyi geldiğini tahmin edersiniz. Kayalara elektriğimizi boşaltıp akşam göl kenarında güzel bir yemek yedikten sonra Ballıkayalar Tabiat Parkı ile tanışmış olduk. Bundan sonra da defalarca kez gittim. Aşık olmamak mümkün değildi. Aradan geçen yıllarda tabiat parkının girişi o ilk günlerdeki el değmemişliğini yitirmişse de vadi içerisi hala ilk günkü güzelliğini koruyor.”

“Gebze sanayi bölgesinin atıkları halen dereyi kirletiyor”

Kayacık, yasal koruma olsa da Gebze sanayi bölgesindeki işletmelerin atık vanalarını dönemsel olarak açtıklarını, onbinlerce yıl içerisinde vadinin oluşmasını sağlayan, vadiyi yaşatan derenin kirlenmesine, içindeki yaşamın ölmesine neden olduğunu söylüyor. “Geceleri Ballıkayalar’da kamp yapan dağcılar, sabah erken saatlerde gölette doğal olmayan köpüklere denk geliyor. Bu saatlerde göletin sakinleri olan ördekler yemek saatleri olmasına karşın gölete girmeyip kenarda bekliyor”

ballıkayalar

Resmi kurumlar sessiz kalırken, doğa savunucuları eylemde

Şimdiye kadar devletin planladığı kuzey otobanı, baraj ve seyir terasları dahil vadiye yapılacak insan müdahaleleriyle ilgili olarak yaptıkları bilgilendirme başvuruları cevapsız kalmış. Yasal hak olan bilgi edinme sürecinin yavaşlığı ve genel olarak sürecin belirsizliği  nedeniyle kasım itibariyle dağcılar somut adımlar atmak üzere harekete geçti, gerisini Kayacık’tan dinleyelim :

“24 Kasım tarihinde bir grup arkadaşım, Ballıkayalar Tabiat Parkı’nda vadi içerisinde, sabahın erken saatlerinde yani yalnızca dağcıların orada olduğu saatlerde ölçüm yapan birileri olduğunu fark etmiş. Ölçümler bütün gün sürmüş, tüm vadi ölçülmüş ve sprey boyalarla işaretlenmişti. Birilerinin tabiat parkı içerisinde, insan etkisini arttıracak birşeyler planladığı açıktı.

Acil tepki koyulması gerektiğine karar verdik. 20 Kasım 2013 tarihinde Ballıkayalar Tabiat Parkı’nın yönetiminin Orman ve Su İşleri’nden Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne geçtiğini biliyorduk. Önce Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne dilekçe kampanyası düzenledik. Ancak çalışmalar iktidarın taşeronu olarak gördüğümüz belediye tarafından değil, devletin doğayı korumayla görevli örgütü olan Orman ve Su İşleri Kocaeli Şube Müdürlüğü tarafından yapılmaktaymış.

8 Aralık tarihinde Ballıkayalar’da yaklaşık 100 kişilik bir grup olarak toplandık. Forum havasında geçen toplantımızda doğayı koruma amaçlı STK’ların sözcüleri de bulunmaktaydı. Amacımız idareye, burada yapmayı planladıklarını istemediğimizi duyurabilmekti.

ballı 6

Kampanyanın hedefi Ballıkayalar’ın bir yıllık ziyaretçi sayısı 

İmza kampanyası 8 Aralık tarihli bu toplantıda ortaya atıldı.  Amacımız, Ballıkayalar Tabiat Parkı’nı bizden öncekilerden nasıl teslim aldıysa, aynı şekilde bizden sonrakilere teslim etmek istediğimizi idari otoriteye duyurmaktır. İmza kampanyamızın hedefi olan 5000 kişi de Ballıkayalar Tabiat Parkı’nın bir yıllık ziyaretçi sayısı kadardır. Şu anda imza kampanyamız umduğumuzdan biraz daha yavaş gidiyor olmasına karşın bu sayıya çok yaklaşılmış, doğayı koruma adına Ballıkayalar’ın bir yıllık ziyaretçisi kadar insanın bir araya gelebileceği görülmüştür. “

 

Kayacık’ın verdiği bir bilgi Ballıkayalar’ın tüm canlı türleri için ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gösteriyor; “Geçen hafta içerisinde fotokapan yöntemiyle Ballıkayalar’da bir su samurunun yaşadığı görüntülendi. Bu 2002 yılındaki son görsel temastan beri ilkmiş. Elbette bizleri de çok heyecanlandırdı ve kararlılığımızı, umudumuzu perçinledi. Unutulmamalıdır ki Ballıkayalar var olan güzelliğini koruduğu sürece insanlar gelmeyi sürdürecektir.”

su_samuru

Ballıkayalar’da görülmüş olan su samuru
Fotoğraf: Ümit Malkoçoğlu

Su samurunun bir bölgede yaşamasını, doğal dengenin o bölgede sağlıklı işlediğini gösteren bir işaret olduğunu aktarıyor Özgür Kayacık; bu yüzden Ballıkayalar Tabiat Parkı’nı koruma çabasının simgesinin su samuru olması kararını almış dağcılar.

change.org’daki kampanyaya halen imza atabilirsiniz, 4 bin 949 kişinin imzaladığı kampanyanın tamamlanması için 505 kişi daha gerekiyor. İmza kampanyasının bitişiyle birlikte vadi içinde başlatılacak çalışmaları durdurmak için izin iptali davasi açılması öngörülüyor. Yani şubat sonu itibariyle mücadele hukuki zeminde de devam edecek.

Dağcıların gözünden Ballıkayalar

Son sözü dağcılara bırakalım, “Tırmanış” internet sitesinde 7 Ocak’ta yayınlanmış haberde, Türkiye’de dağcılığın önemli isimleri Ballıkayalar’la olan ilişkilerini anlatıyor:

Emre Altoparlak, oğlu Kaan Altoparlak ile beraber vadide (Foto: Emre Altoparlak Arşivi)

Emre Altoparlak, oğlu Kaan Altoparlak ile beraber vadide
(Foto: Emre Altoparlak Arşivi)

Emre Altoparlak: “Ballıkayalar, tabiat parkı olmanın ötesinde, dağcılık ve spor tırmanış tarihimizin kültürel mabedi ve mirasıdır. Son30 sene içerisinde, dağcılık ve spor tırmanış tarihimizde iz bırakmış olanların birçoğu, Ballı ekolünden gelmektedir. İstanbul’lu doğa severler olarak, çoğumuzun ilk kampı veya ilk iple teması mutlaka Ballı’da olmuştur. Artık kültleşen geleneksel ve spor tırmanış rotaları ile dağcılık kültürümüzde Ballı ekolü doğmuş, ilk ve tek olmak üzere bir tırmanış bölgesi kendini okul haline getirmiş ve kendi stili ile anılır olmuştur.”

doğan palut

Doğan Palut, Ballıkalayalar’da açtığı önemli klasik rotalarıdan birisi olan Derin Çatlak rotasını tırmanırken.
(Foto: Doğan Palut Arşivi)

Haldun Aydıngün: “Ballıkayalar’a ilk kez 1978 yılının 29 Ekim’inde geldiğimde, yazın güneyde kurduğum birkaç çadırı saymazsam, doğada ilk kampımı yapıyordum. Benim için, yeni başladığım üniversite yaşamı kadar, aynı gün üyesi olduğum Dağcılık kulübü de, soğuk bir sonbahar gecesinde ince bir bez parçasının altında, yeni edindiğim dostlarla şarap içmenin keyfi de yaşamın unutulmaz deneyimleri arasındaydı. Ertesi gün, yağmur bir ara durduğunda, kayalarda tırmanış yürüyüş arası bir şeyler de yaptık ama benim için Ballıkayalar hep gizemli bir vadi ve inanılmaz güzel bir kamp yeri olarak kaldı. (…)92 yılında ise ilk partnerim İskender Erbil ile Acemi rotasını lider çıktığım bir hafta sonunda, aşağıdaki kalabalığın cayırtısından birbirimizi zor duyar hale gelmiştik. (…)90’ların sonunda ise vadide kurallar tamamen değişmiş, yepyeni ortaya çıkan bir tırmanış camiası müthiş işler yapmaya başlamıştı. Uzun aralıklarla gitmeye, ara sırada tırmanmaya devam ettim. Her gidişimde, birkaç eskiyi saymazsak, neredeyse tüm tırmananların yenilendiğini görüp hayretlere düşüyordum.”

Doğan Palut: “En az on beş yıl oldu; gene tek gitmiştim Ballı’ya, solo; “Daha iyi bir bivak yeri olabilir mi?” diye düşünmüştüm. İki kayanın ortasında korunaklı, tulumu açıp kalıbı dinlendireceğim harika bir yer. (…)

Daima şunu düşünmüşümdür: beni buraya, Ballıkayalar’a bağlayan acaba tırmanış, ya da yeni rotalar açıp tırmanmak mı? Ya da bağımlısı olduğum, sadece buraya has o koku! Doğanın, her sezon, değişik ıtırlarla başımı döndüren o kokusu… Karadeniz, Akdeniz… Ballıkayalar işte! Eşi benzeri olmayan, dünyada tek!

Betonunuz sizin olsun, bu küçük vadi de bizim, yerinizde kalın! Mutluluğumuz, tırmanıcı-kampçı-yürüyüşçü-doğasever nice dostumuzla ortak paydamız, yaşamımız burası, yıllardır. Dokunmayın!”

(Yeşil Gazete)

 

You may also like

Comments

Comments are closed.