Hafta SonuManşet

Toprak ve koyun, gerisi oyun – Alin Taşçıyan

0

Derviş Zaim‘in ekoloji döngüsüne  atıf yapan uzun metrajlı son filmi “Devir“, Her Cuma Yeni Sinema etkinliği kapsamında 24 Ocak Cuma günü Levent Kültür Merkezi’nde vizyona girdi. Alin Taşçıyan‘ın “Devir” Mayıs ayında vizyona girdiği sırada kaleme aldığı film eleştirisini kendisinin de onayını alarak sizlerle paylaşıyoruz. 

* * *

Derviş Zaim’in sinemasında yeni bir açılım sayılabilir, Devir. Yönetmen ilk kez amatör oyuncularla çalıştığı bir doküdrama gerçekleştirdi. Devir gerçek mekan, kişi ve olayların belgesel görüntülerinin kullanıldığı, fantastik öğelerin de bulunduğu bir kurmaca öykü anlatıyor. Buna rağmen görsel açıdan Zaim’in önceki filmlerine kıyasla çok daha yalın… Yine de yönetmenin alamet-i farikası olan çok katmanlı yapı bu filme de egemen. Zaim her ne yaparsa yapsın tarihi, mitolojiyi, dini, felsefeyi, sanatı, siyaseti harmanlayarak yapar…

Devir’in çokanlamlılığı daha adından başlıyor: Dönem, periyot, döngü, çevrim, dönüş, görev değişimi, aktarma, dolaşma… Bu anlamların hepsi filmde hayret verici biçimde yerini buluyor!

Olay, Burdur’da bir dağ köyü olan Hasanpaşa’da eski çağlardan bu yana düzenlenen bir yarışmaya çevresinde gelişiyor: Çobanlar, dağdan topladıkları bir taşı döverek elde ettikleri kırmızı tozla boyadıkları koyunları hızlı ve etkin biçimde sudan geçirmeliler… Bu yarışma sakin taşra hayatına heyecan ve rekabet katan yıllık bir şenlik. Derviş Zaim gibi bir entelektüel bu şenliği keşfettiğinde altında yatan inanılmaz birikimi görmüş.

16 devir...

Deneyimli çoban Takmaz yıllardır birinciliği kimseye kaptırmıyor, ama kazanma hırsından ziyade koyunlarını sevip koruyarak onların güvenini kazanmış olmanın getirdiği bir başarı bu. Hakem “Toprak ve koyun, gerisi oyun” dese de genç çoban Ali birinci gelemeyecek olmanın sıkıntısını yaşıyor ve şansını başka işlerde aramaya başlıyor… Peki bir çobanın yüreği mezbahada çalışmayı kaldırabilir mi?

Zaim’in filmi İstanbul Boğazı misali biri yüzeyden biri dipten iki ters yönde akıntıya sahip. Yüzeyde, gelenekleri korumaya çalışan küçük bir pastoral toplumun varoluş sıkıntılarını görüyoruz. İşsizlik ve asırlardır dolaştıkları dağları parselleyen şirketler aracılığıyla kapitalizmin uzun eli bu ücra köşeye kadar ulaşıyor. Kırmızı boyayı elde edecekleri kayaları toplamak için dağa çıkan çobanların önüne bir maden şirketinin özel güvenliği ve sınırı çıkıyor! Gelecek metropollerde yaşayanların bitmek bilmeyen ihtiyaçları uğruna doğanın tüketimini öngörüyor… Doğa artık “kayıp cennet”… Toprak ve koyun dışında her şeyin önemsenmeye başladığı kıyıcı bir modernite egemen oluyor Arcadia’ya. Kötü kurt sürüye saldırıyor…

Doğaya özlem taa Antik Yunan’dan beri var. Sitelerini deniz kıyısında kuran Yunanlılar yeşil ve sulak iç bölgeleri, yani Arcadia’yı bir ütopya olarak görürdü. Çobanların ve sürülerin tanrısı Pan’ın bereketli topraklarıydı orası. Yarı insan yarı keçi olan Pan aynı zamanda avcıydı, zevk, sefa ve şehvetle özdeşleştirilmesi de bundandır! Derviş Zaim filmde Ali’ye de bu ikilemi yaşatıyor: Maden şirketinin müdürüne şoförlük yapmaya başladığında onunla ava çıkan Ali, vurdukları geyiğin boynuzlarının kesilmesinden vicdan azabı duyuyor. Ruhunun yeniden dünyaya gelebilmesi için kemiklerinin eksiksiz gömülmesi gerektiğinden, ona tahtadan boynuz yapıyor!

Latin şairler ise Arcadia’yı ölünce gidilmek istenen cennet bahçesi olarak hayal etti. Mezar taşlarına ölümün orada olduğunu ima eden Et in Arcadia ego deyişini yazdılar. Nicolas Poussin’in Louvre’daki ünlü tablosu böyle bir mezartaşına bakan üç çobanı resmeder. Rönesans ile birlikte kentler büyüdükçe doğaya ve doğal hayata duyulan özlem başgösterdi Avrupa’da ve bu tema resimden İngiliz romantiklerine kadar uzandı. İngiliz yazarlar Sidney “Arcadia”yı, Spenser “The Shepherds Calendar”ı kaleme aldı. Devir’in dip akıntısı işte bu yöne doğru…

Koyun sürülerini güden çoban yerleşik insan uygarlığının kadim arketiplerinden biri. Sürüleri koruyup çoğaltarak insan topluluklarının beslenme ve giyinmesini sağlayan kişi olmasının yanı sıra lider simgesi olarak da önemli. Eski Ahit’teki bütün ilk peygamberler Davut, İbrahim, Yakup çobandır, Musa elinde asasıyla kavmini Mısır’dan çıkarır… Koyunun canlısı da kurban edilmişi de koruyucu kabul edilir: Atina’da bir genç sırtına koçu alıp koşarak kentten uzaklaşırsa veba salgınını uzak tutacağına inanılırdı. Mısır’daki salgından Yahudiler kapılarına kurban kanı sürerek kurtuldu.

Antik Yunan’da Tanrıların habercisi Hermes’i çoğu zaman Krioforos / Koç Taşıyan olarak görürüz. Sırtına aldığı koçla tasvir edilen Hermes Krioforos ikonografisi Hristiyanlıkta İyi Çoban’a yani İsa’ya dönüşür. Öte yandan, insanların günahları uğruna kurban edildiği için Latince Agnus Dei yani Tanrı’nın Kuzusu olarak da nitelenir İsa Peygamber… Onun Mesih olarak gelişini haber veren Vaftizci Yahya da çobandır ve elinde asası, ayaklarının dibinde kuzularla tasvir edilir. (Filmdeki bir duvar halısına dikkat!) Vaftizci Yahya, İsa’yı ilk gördüğünde müritlerine “Dünyayı günahlarından arındıracak olan Tanrı’nın kuzusuna bakın,” der. Yuhanna İncil’inin “İyi Çoban” bölümünde İsa “Ben iyi çobanım! Ben koyunlarımı tanırım. Koyunlarım da beni tanır. Ebedi Baba beni tanır. Ben de ebedi Baba’yı tanırım. Ben koyunlarım için canımı veririm,” der. Hermes Krioforos da koyunları meradan indirdikten sonra onları çobanların yarışının simgelediği bir yıkama – temizleme – arındırma töreninden geçirirdi. Suyla vaftiz edilme de bir arındırma, saflaştırma ritüelidir.

Devir’de Ali’nin geyiğe tahta boynuz yapmasına neden olan, koyun kemiklerinin eksiksiz gömülmesinin gerektiren pagan geleneği sürdüren yemek sahnesi de ilginç: İsa’nın Son Yemek’i Yahudi geleneklerindeki Passah bayramı yemeğidir. Kurban edilen kuzular yenmiştir. Ki sonradan Hristiyanlıkta İsa’nin göğe yükseldiği Paskalya bayramı olarak kutlanacaktır… Devir değiştikçe inanışlar ve gelenekler de devredecektir geleceğe ve başka biçimlere dönüşerek, döngüyü sürdürecek, çevrimi tamamlayacaktır…
Bu yalın doküdramanın katmanlarındaki saymakla bitmeyen zengin referanslar Derviş Zaim’in dahiyane yönetmenliği için referans değilse nedir bilmiyorum…

DevirYönetmen / Senaryo: Derviş Zaim / Görüntü: Taner Tokgöz, Engin Örsel, Osman Nuri İyem, Ali Tansu Turhan, Alican Muhittin Dilege, Çağdaş Yıldırım / Oyuncular: Ali Özel, Mustafa Salman, Ramazan “Takmaz” Bayar

15 Alin Taşçıyan

 

 

Alin Taşçıyan

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.