Dünya

Kıbrıs’tan bir portre bir görüş

0
Okan Dağlı

Yelda Çubukçu’nun üç bölüm halinde yayınladığımız “Kıbrıs Sorunu Tarihi” yazı dizisinin hemen ardından son durumu aktarmak adına kendisinin 2013’te kurulan “Magusa İnsiyatifi“nden Okan Dağlı ile yaptığı röportajı sunuyoruz

* * *

Konuğumuz Sayın Okan Dağlı. Söyleşimize geçmeden önce kendisi hakkında kısa bir bilgi vermek istiyorum.

Okan Dağlı, Mağusa doğumludur. Yaşamının 11 yılını tıp eğitimi için gittiği İstanbul’da geçirdi.

2003-2009 yılları arasında şu anda iktidar ortağı olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP)’nin milletvekilliğini yaptı.

1998-2002 yılları arasında ise G.Mağusa Belediyesi meclis üyeliğinde bulundu.

Kuzey Kıbrıs’ta yayınlanmakta olan “Yeni Düzen” gazetesinde yazdığı sağlık politikaları üzerine makaleler yanında Havadis gazetesinin eki olan Poli dergisinde de futbol ve popüler tarih konularında yazılar yazmaktadır.

Okan Dağlı, Kıbrıs’ta Federal bir çözümü savunduğu halde masa başında 50 yıla yakındır yürütülen müzakerelerle bir sonuca ulaşılamayacağından yola çıkarak Mağusalı bir grup arkadaşı ile 2013 yılında Mağusa İnisiyatifi’ni kurdu. (www.magusainsiyatifi.org)

Okan Dağlı’nın, “İki Toplumlu Futbolcular”, “Kıbrıs’ta Çözümün Şifresi” ve “Sokak Sokak Mağusa” isimli yayınlanmış üç kitabı bulunmaktadır.

* * *

Yelda Çubukçu: Okan Bey, uzun bir aradan sonra Kıbrıs’ta çözüm konusunda uluslararası arenada bir hareketlilik görüyoruz. Yeşil Gazete olarak Kıbrıs Sorununu ve çözüm sürecini gündemimize aldık.

Öncelikle bize Kuzey Kıbrıs’ta gerçekleşen 2013 yılı erken seçimini yorumlar mısınız?

Okan Dağlı: Kıbrıs, yaklaşık 50 yıldır süren “Kıbrıs Sorunu” girdabında dönüp durmaktadır. Ülkedeki her konu, her politik olgu neredeyse Kıbrıs sorununun çözümü ile ilşkilendirilmektedir.

Okan Dağlı

Okan Dağlı

Fakat ilk kez 2013 Genel Seçimleri, Kıbrıs Sorunu’nun en az konuşulduğu seçimler olmuştur. Ve yine ilk defa iç politika ve iç sorunlar öne çıkmıştır. Bir önceki seçimlerde tek başına iktidara gelen ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Genel Başkanı Dr.Derviş Eroğlu’nu ilk turda Cumhurbaşkanlığı makamına oturtan UBP Hükümetinin yolsuzlukları ve parti içinde yaşadıkları ‘iktidar sorunu’ öne çıkmıştır. Yaklaşık bir yıl süren UBP içindeki iç çekişmeler, ülke sorunlarının önüne çıkmış, parti içi Başkanlık yarışı mahkemelere düşmüştür. UBP Kurultayı hukuktan geri dönmüş ve başkanlık yarışı ikinci kez tekrarlanmıştır. Bu arada UBP’den ciddi bir kopuş yaşanmış ve birçok milletvekili partiden ihraç edilmiştir. Partide Cumhurbaşkanı Eroğlu’na yakın olan isimlerin tasfiye edilmesi dikkat çekmiştir. İhraç edilen milletvekilleri Serdar Denktaş’ın Demokrat Partisi (DP)’sinde kendilerine yer bulmuşlardır.

Bu ortamda yapılan genel seçimlerde temiz bir siyaset ve yolsuzlukların üzerine gideceği mesajı veren siyasi yelpazenin solundaki Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP-BG) seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştır.

Ulusal Birlik Partisi’nden (UBP) kopan milletvekillerini de listelerine dahil edip DP-UG (Ulusal Güçler) konsepti ile seçimlere giren Serdar Denktaş ciddi bir oy artışı ile UBP’nin hemen arkasında  üçüncü parti olarak palamentoya girmiştir. Bu artışı biraz da Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun desteğine bağlayanlar da olmuştur. UBP ile iplerini koparmayan ama kendine yakın milletvekillerine DP-UG çatısı altında destek veren Eroğlu seçim sonuçlarını belirleyen bir diğer etken olmuştur.

Sosyal Demokrat Toplumcu Demokrat Parti (TDP) ise seçimlerde UBP ile oy kaybeden bir diğer parti olmuştur.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Meclisi yine 4 partili pozisyonunu korumuş ve koalisyon 1993 ve 2013 yıllarında olduğu gibi CTP-BG ile DP-UG arasında kurulmuştur.

Şu anda 50 sandelyeli KKTC Meclisinde CTP-BG 21, UBP 14, DP-UG 12, TDP de 3 milletvekili ile temsil edilmektedir.

 

Y. Ç.: Kıbrıs Sorununun çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

O. D.: Kıbrıs sorunu 50 yıllık çözümsüzlük girdabında dönüp dururken BM’nin benzer yöntemlerle soruna çözüm araması devam etmektedir. Liderler arasında sürdürülen toplumlararası müzakereler, 2014 yılı itibarı ile 50. yılını dolduracaktır. Bu süreçte toplumlar çatışmış, savaşlar yaşanmış ve iki toplum birbirinden daha da uzaklaşmıştır. Her müzakere süreci iki toplum liderinin birbirini suçlamasıyla sonuçlanmıştır.

Bu yılın ortalarında yine BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un çağrısı ve Kıbrıs Özel Danışmanı Downer’in aracılığyla başlatılmaya çalışılan görüşmeler henüz bir ortak zemin bulunamadığından başlayamadı. Görüşme sürecinin başlaması için temel prensiplerin Ortak Metin’le açıklanacağı bir uzlaşma metninin 4 aya yakındır oluşturulamaması tarafların birbirine çok yakın olmadığına işaret ediyor.

Egemenlik konusunda tarafların derin görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Kıbrıs Rum tarafı tek egemenliğin sulandırılmaması ve güçlü bir federal yapıda ısrar ederken, Kıbrıs Türk tarafı egemenliğin federe devletler tarafından oluşturulmasından yana olup parça devletlere vurgu yapmaya çalışmaktadır.

Sonuçta iki toplumun devre dışında olduğu, liderlere teknik olarak katkı yapacak ekiplerin sürece dahil olmadığı bir noktada süreçte olumlu bir ivme kaydedilemiyor.

Bulunacak çözümün, iki toplum tarafından referandumda onaylanması sonucu hayata geçeceğini düşünürsek toplumları hesaba katmadan ve iki toplumu yakınlaştıracak önlemleri hayata geçirmeden böyle bir anlaşmanın olacağı ya da sürdürülebileceği hep bir tartışma konusu olacaktır.

Y.Ç: Çok teşekkür ederiz.

(Kıbrıs Sorunu Tarihi yazı dizisi 1, 2, 3)

Röportaj: Yelda Çubukçu

(Yeşil Gazete)

More in Dünya

You may also like

Comments

Comments are closed.