Yeşeriyorum

Ahmetler Kanyonu ıssızlığına insan eli değdiğinde (I) – Bülent Şık

0
Bülent Şık


Antalya Manavgat İlçesi Ahmetler Kanyonu’nda yapılmakta olan HES inşaatını durdurmak için son bir aydır şantiye alanına yerleşerek gece gündüz eylem yapan yöre sakinlerinin mücadelesi kararlılıkla

Bülent Şık

sürüyor. Köylüler şantiye alanında iş makinalarının çalışmasına engel olmak için sürekli nöbet tutuyor. İnşa faaliyeti ne zaman başlasa telefon trafiği ile birbirine ulaşan köylüler kısa sürede alana gelerek faaliyeti durduruyor. Geçtiğimiz cumartesi günü sabah erkenden Ahmetler Kanyonu’na yapılacak HES inşaatını durdurmak için eylem yapan köylülere destek vermek amacıyla, çeşitli meslek ve sivil toplum örgütlerine üye arkadaşlarla birlikte yola çıktık.

Köye gitmek için Antalya’dan önce Manavgat ilçesine ve oradan da Akseki’ye giden yolu izlemek gerekiyor. Bir süre sonra Ahmetler yol ayrımına saparak köye doğru gidiliyor. Köy yolunu çevreleyen dağların dik yüzeyi irili ufaklı mağaralarla dolu. Bölgenin ve kanyonun en önemli özelliklerinden biri bu mağaralar. Ahmetler ayrımına kadar yol iyi ama sonrası epeyce kötü; özellikle Ahmetler’den kanyona gidilen yol öyle sapa ki, buraya HES yapmanın mantığı ne ola ki diye düşünmeden edemiyorsunuz.

Ahmetler köyünde bizleri köylüler karşılıyor. Yaşlılar ve kadınlar çoğunlukta. Kadınlar konuştukça neyi kaybetme riski ile karşı karşıya olduklarını çok iyi bildiklerini anlıyorsunuz. “Yüzlerce yıldan beri buradayız. Hayatımız tamamen kanyonun suyuna bağlı. Şimdi bize sorma gereği bile duymadan bu suyu bir şirkete vermişler. Haberimiz bile olmadı. Suyumuzu almaları, bize buralardan gidin gayri demektir. Devlet bizim buraları terketmemizi mi istiyor?” Diye soruyor Elif Hanım.

Ayakta durmakta zorlanan Şerife Hala hemen söze girerek: “Biz burada doğduk, burada büyüdük, bitkimizi, hayvanımızı, herşeyimizi bu suyla yetiştirdik, bizi buradan kovmaya kimsenin gücü yetmez; ölsek de suyumuzu, toprağımızı vermeyeceğiz” diye konuşuyor.

Elif Hanım, “Burada suyla çalışan eski bir değirmen var. Bir gün elektrik bitse, biz kimseye muhtaç olmadan o eski değirmeni çalıştırarak yine geçimimizi sağlarız. Ama suyumuzu alırlarsa…” diye konuşurken; “Biz özgür doğduk, bu su da özgürce akar idi; bunlar kim oluyorlar da suya el koyacaklarmış” diye sinirli sinirli araya giriyor Şerife Hala.

Köyden yaklaşık 10 km uzaklıktaki kanyona gitmek için ayrılıyoruz. Bir süre sonra HES şirketinin güvenlik elemanlarının eylem yapan köylülere saldırdığı kanyona oldukça yakın olan bölgeye geliyoruz. Daracık toprak yol boyunca uzanan çadır ve brandalarla oluşturulmuş korunaklı bir bölge burası. Köylüler sürekli olarak bu alanda nöbet tutuyor. Yolun sağında kanyona doğru inen yolu jandarmalar kapatmış. Aşağıda HES inşaatını yapan şirkete ait olan ancak şu anda köylülerin çalışmasına izin vermediği iş makinaları olduğu söyleniyor. Şirket ne zaman işbaşı yapsa köylüler çalışmaları durdurmak için elinden geleni yapıyor. Kanyona giriş jandarmalar tarafından kapatılmış olsa da bir yolunu bulup ineriz elbet diye geçiriyorum içimden.

Yanımızda epeyce kumanya getirmiş olmamıza rağmen bize sunmak üzere hazırlanan yiyecekleri görünce getirdiklerimizi onlara bırakıyoruz. Köylülerin epeyce kalabalık gelen bizleri mahçup edercesine hazırladıkları güzel yiyecekleri yiyoruz. Sonra basın açıklaması yapılıyor. Gelen her örgüt destek ve dayanışma mesajlarını açıklıyor.

Ahmetler ve civar köylerin sakinleri adına söz alan Mustafa Koç süreç hakkında kısa bilgiler veriyor.

“Biz Ahmetler ve civar 400 metre derinliğiyle dünyaca bilinen bu kanyon, yıllık 9.960 Megawat’lık bir mikro HES projesi yüzünden kuruyup gidecektir. Kanyonda akan Kapuz çayı civardaki 14 ayrı yerleşim yerinin tek su kaynağı. Ancak bu çayın suları DSİ ile yapılan bir anlaşmayla 49 yıllığına bu toprakları hayatında hiç görmemiş bir şirkete satılmış. Üstelik bu proje hazırlanırken ÇED raporu alınmamış. Kanyon kenarındaki Ahmetler, Güçlüköy ve Gençler köyüne hiçbir haber verilmemiş. Proje aşamasında kanyonun 3,5 km’lik bölümü “arazi şartları müsait olmadı” gerekçesiyle incelenememiş. Anlaşılıyor ki proje; bölge tam olarak görülmeden, içindeki canlı hayat hiçe sayılarak, Ahmetler köyünün içme ve sulama sularının geleceği hiçe sayılarak Ankara’da masa başında hazırlanmıştır. Ahmetler köylüleri olarak kanyona HES yapılacağı duyulur duyulmaz basın toplantıları, mitingler, paneller ve imza kampanyalarıyla bu projeye karşı tek vücut olarak karşı koyduk. Mahkemeye yaptığımız ilk itiraz “süre aşımı” gerekçesiyle reddedildi; şimdi temyizden umutlu bir haber bekliyoruz. Bu projeyle; ırmaktaki suyu dere yatağından alarak 3,5 km ileriye taşımak için tüneller açılıyor. Tünelin her bir metresi için 4,5 kg dinamit patlatılacak ve buna göre 16 ton dinamit kullanılacak demektir. Bu sarsıntılar nedeniyle, arazinin kireç taşı özelliği ve yer altı mağaraları nedeniyle heyelanlar ve çok ciddi toprak kaymaları olacak; Ahmetler’in ve çevre köylerin içme suyu kaynakları yön değiştirerek kuruyacaktır. HES Projesi için milyonlarca ağaç kesilecek, çıkan on binlerce ton hafriyat kanyonu ve bütün bölgeyi mahvedecektir. İşte bizler; eko sisteme, doğal hayata, yani bütün canlılara, tarıma ve hayvancılığa vereceği zararlar nedeniyle, bu projeye itiraz ediyoruz.”

Meslek odaları ve sivil toplum örgütlerinin ardı ardına yaptığı açıklamalardan köylüler memnun. Yanımızdaki yaşlı teyze bize teşekkür ediyor. Yaşını soruyorum. Yetmişüç yaşındayım diyor. Otururken bile kınalı elleriyle destek aldığı sandalyeye bakıp “asıl biz size teşekkür ederiz” diyince şaşırıyor. Bu engebeli arazide ve bu soğukta kararlılıkla gelip şantiye alanına yerleşen ve iş makinalarını fiilen iş göremez hale getiren bu yaşlı başlı insanlar inanılmaz.

Konulardan bihaber biri bile yöre sakinlerinden Mustafa Koç’un açıklamalarından sonra yapılan işin saçmalığı hakkında derhal fikir sahibi olabilir. Konuşmaları dinliyorum ama aklım fikrim kanyona gitmekte. Yıllar önce 12 kilometrelik dünya harikası bu kanyonu geçen sevgili Ahmet Tezel’in öve öve bitiremediği bitki örtüsüne sahip kanyona gidebilmek için fırsat kolluyorum. [devam edecek]

Bülent ŞIK – Yeşil Gazete

Fotoğraflar: Handan Günay – Ümit Yaman


More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.