Yazarlar

Diyarbakır’ı anlamak

0

16 Kasım’da Diyarbakır’da olup bitenler ne anlama geliyor? Günlerdir bu tarihi olayla yatıp kalkıyor, bu konu üzerinde düşünüyor, konuşulan ve konuşulmayan her sözcüğü, yapılan ve yapılmayan her jesti anlamlandırmaya ve buralardan geleceğe dair ipuçları bulmaya çalışıyoruz.

16 Kasım Diyarbakır buluşması Perwer-Tatlıses düetiyle sansayonel, BDP’lilerin konumu itibariyle gerilimli ve tanık olunan bir dolu ilk açısından tarihi bir gündü. Büyük buluşmada bu sürece yıllardır büyük bedeller ödeyerek katkı verenlerin adı anılmadı, bol bol Türk -Kürt -Arap kardeşliği hamaseti yapılırken bölgenin kadim halkları Ermeniler, Yezidiler, Süryaniler görmezden gelindi.

Yine de buluşmanın barış süreci için önemi açıktı; Sırrı Süreyya Önder’in deyişiyle kurumakta olan barış ağacına bir kez daha  can suyu verildi.

Ancak o gün tek başına değerlendirildiğinde bir şeyler eksik kalıyor. Resmin tamamını görmek için biraz geri çekilip başka yönlere de bakmakta ve parçaları tamamlamakta fayda var.

16 Kasım’da Diyarbakır buluşmasını aynı hafta gerçekleşen iki ayrı olaydan bağımsız düşünmemek gerekiyor.

Bakmamız gereken ilk yer Varşova. Varşova’da devam eden COP19 Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde gezegenimizin geleceği tartışılıyor. Fosil kaynaklı yakıtların geleceğimizi nasıl tehdit ettiğinin IPCC raporlarıyla belgelenmesinin hemen ardından yapılan Varşova zirvesinde gezegenimizde yaşanabilirliğin sürmesi için yeni politikalar oluşturulmaya çalışılıyor. Karbon salımını azaltmak için başta petrol olmak üzere fosil kaynaklı yakıtlardan nasıl kurtulabiliriz diye kafa yoruyor insanlar.

Hepimizin geleceğini ilgilendiren konularda kararların alınacağı zirveye Türkiye resmi olarak en düşük seviyede katılıyor. Hiç bir bakanın itibar etmediği Varşova görüşmelerinin son günlerine bir müsteşar yardımcısının katılacağı açıklandı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Bakanlarının çoğu aynı günlerde daha önemli görüşmelerle meşgul.

O hafta Ankara’da da önemli bir misafir vardı. 19 Kasım öncesi  günlerde bölgemizin önemli petrol ve doğalgaz üreticilerinden Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev Ankara’da en üst seviyede ağırlandı, yeni enerji anlaşmaları yapıldı. Bol bol kardeşlik nutuklarının atıldığı görüşmelerde Cumhurbaşkanı Gül Azerbaycan’lı mevkidaşına yeni petrol anlaşmaları karşılığında nişanlar verdi, nişanlar aldı. Bu alışverişte Azarbaycan’ın insan hakları karnesinin zayıflarla dolu olması, basın özgürlüğünün yerlerde sürünmesi, politik sistemin muhalefete hayat hakkı tanımaması ve rejimin dünyanın en yozlaşmış rejimlerinden biri olarak dünyaca dışlanması tabii ki önem taşımıyordu.

Büyük buluşma için Diyarbakır’a gelen Kürt heyetinin hüsnü kabul görmesinin Kürdistan’ın sahip olduğu ve kontrol edebildiği petrol ve doğalgaz varlığından ve bu kaynakların Başabakan’ın ağzıyla Kürdistan’a getirdiği maddi refahtan ve Türkiyeli girişimciler için sağlayacağı yeni iş imkanlarından bağımsız düşünülemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Nitekim 19 Kasım günü televizyonlardan seyrettirilen müsamerenin ardından geçilen kapalı salonlarda ne pazarlıklar döndüğünü hiç birimiz öğrenemedik. Ama merakımızı gidermek için bölgeye yapılan kalkınma yatırımlarının haberleri pompalandı: yeni TOKi konutları, yeni karayolları ve yolların kenarlarında yeni yeşil alanlar, yeni fabrikalar, yeni enerji tesisleri. Yani Kürdistan petrolünden hepimize birer parça pay.

Bunlar uğruna Ahmet Kaya için göz yaşı dökülür, “aşiret reisi”ne protokol uygulanır, şimdiye değin görmezden gelinen Belediye  ziyaret edilir, gerekirse barış da gelir.

19 Kasım Diyarbakır buluşmasının ardından barış umutlarımız arttı ama geleceğimiz konusunda karamsarlığımız azaldı mı?

More in Yazarlar

You may also like

Comments

Comments are closed.