ManşetTürkiye

[Özel Haber] Cizre’den Notlar 1. gün: Açılım buralara uğramamış

0

Arkadaşımı bıraktık. Şoför beni eve götürecek. Yolun ortasına iki tane yakılmış kamyon lastiği bırakılmış. Atılan gazlar henüz dağılmamış havadan. Arabanın camları sıkı sıkıya kapalı. Cizre’ye ilk defa yarım saat önce ayak basmışım. Ne nerdedir bilmiyorum, kalacağım ev nerede, hangi yoldan oraya varırız, malumatım yok. Yüzü maskeli bir genç görüyorum. Trafiği kapatmışlar. “Trafiği kapatıp uygulama yapmaya çalışıyorlar” diyor şoför. Bunun kimlik kontrolü olduğunu daha sonra öğreniyorum. Sıra bize gelmeden hemen önce bir boşluk bulup ordan gaza köklüyor. 7 Ekim 2013 Pazartesi, saat 19:45, Şırnak’ın Cizre ilçesindeyiz. Kafam karmakarışık. Hani demokratik açılım sonrası tüm silahlar susmuştu, hani artık ülkemizin her karış toprağını gönül rahatlığı ile dolaşabilecektik?

Adana’dan geldim Cizre’ye. Herkeste bir şaşkınlık, anlamaz yüz ifadeli bir telaş. “Cizre mi?” diye soruyorlar hayretle, “Niye Cizre’ye gidiyorsun ki?” peşin hükümlü sorusu da hemen ardına geliyor.

Arkadaşım 1,5 yıldır burada görev yapıyor. Görev süresinin bitmesine kısa bir süre kalmışken “fırsat bu fırsattır” dedim atladım geldim Cizre’ye. Yola çıkmadan tavsiyeler de aldım, İdil ve Midyat arasındaki Manastırı görmeden gelme dedi dayım, Mardin’e tam bir gün ayırmamı ise özellikle salık verdi. Diyarbakır’a mesafesi 2 saat imiş.

Tüm bu turistik planlar Cizre’ye geleli yarım saat bile olmadan neredeyse sona erdi. Burada yaşananları hiç bilmeyenlere Batı’dan! yeni gelmiş bir Doğu! cahili olarak gözlemlerimi aktarmak istedim ben de.

“Uygulama”dan 1,5 saat kadar sonra beni bıraktıkları yerden alıyorlar. “Uygulama” dedikleri kimlik kontrolünün yapıldığı kavşakta şimdi (benim gördüğüm) 5 tane akrep tipi zırhlı araç var. Kavşak ve çevresinde bu araçlar haricinde kimseler görünmüyor. Beni arkadaşın evine bırakıp hemen çıkıyorlar.

Gece pencereyi açıp Cizre’yi seyrediyorum. Cizre köprüsünün üst tarafında kaldığım ev. Hemen hemen tüm Cizre kuşbakışı görünebiliyor. Makineli tüfek sesleri, bomba seslerine karışıyor. Şehrin batısında bir bomba sesi duyup oraya bakmama kalmadan bu sefer doğusundan bir bomba sesi geliyor. İşin tuhafı sanki Cizre’de bu duruma şaşıran tek insan benim gibi bir durum var. Sokaklara çıkan, telaşa kapılan hiçkimse yok. Şehrin tüm evlerinde ışıklar yanıyor. Kulağıma televizyon, çatal bıçak sesleri geliyor. Cizre’de ikamet eden herkes bu duruma o kadar alışmış ki sanki ortada şaşılacak bir durum yokta ben halüsinasyon görüyorum diye geçiyor aklımdan.

Tüm bu sahneyi daha görmemişken İstanbul’dan kuzenim telefon ediyor. Laf arasında Cizre’de olduğumu söylediğimde dalga geçtiğimi sanıyor, “Orda ne işin var senin abi?” diye soruyor. Gördüklerimi aktardığımda çocukluk yıllarında babasının vazifesi dolayısı ile yaşadığı Hakkari’yi anımsıyor. Pek bir şey değişmemiş desene diyor telefonu kapatırken.

Arkadaşımın ev arkadaşı bu yaşananların medyada yer almamasından şikayet ediyor. Buna bende anlam veremiyorum. Hadi diyorum içimden, hükümete bağlı medya bir şekilde tahakküm altında, onların artık gazetecilik ile ilgisi yok ama alternatif medyada niye yok hiç haber, muhalefete yakın medyada niye yok. Bu sorular ile dolu bir şekilde giriyorum yatağa.

Bu sabah yaşananları yayın ekibimiz ile paylaştığımda yüksekovahaber’in geçtiği haberi benimle paylaşıyorlar. Bölgede yaşananları ilk elden paylaşan yüksekovahaber gerçekten de Cizre’deki tüm gelişmeleri DİHA (Dicle Haber Ajansı) kanalı ile aktarmış. Arkadaşımın ev arkadaşını gösteriyorum haberi, tamam ama Batı’da yaşayanlara gene de ulaşmıyor buradaki durum diyor.

9 Ekim 1998, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den sürgün edildiği tarih. Bu sürgünün 15. yıldönümü dolayısı yapılıyor DİHA’nın haberine göre gösteriler. Bu akşamda en az dün olduğu kadar sert çatışmaların yaşanması bekleniyor. 9 Ekim Çarşamba günü ise şu anda akşam saatlerinde başlayıp gece yarılarına kadar süren çatışmaların gün boyu yaşanmasından endişe ediliyor.

Cizre’ye geldiğime pişman değilim elbette. Burada yaşayanların on yıllardır içinde olduğu ve artık “hayatın kendisi imiş gibi” kanıksadığı bu durumu Türkiye’de yaşayan herkes bence gelip yerinde görmeli.

Cizre’den Notlar’ı sizinle paylaşmaya elimden geldiğince devam edeceğim.

 

#anavarrza

Yazı ve Fotoğraflar: Alper Tolga Akkuş

(Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.