Bayram ÖzelManşet

Otoyol ve Patika

0

Pastoral, Sayı 1, Nisan 1993

Bundan 20 yıl önce yazdığım ve o zamanlar “Dağcılar ve Doğa İnsanları İçin” alt başlığıyla çıkarttığımız yeşil dağcılık dergisi Pastoral’in 1993’ün Nisan ayında basılan ilk sayısında yayımlanan kısa bir denememi, “Otoyol ve Patika”yı, üçüncü köprü tartışmalarının, daha doğrusu üçüncü köprü gerekçesiyle yapılan doğa ve ağaç katliamlarının hızlandığı bugünlerde hatırladım ve tekrar, daha doğrusu internet ortamında ilk kez, yayınlayayım istedim.

Umarım beğenirsiniz…

Ümit Şahin

OTOYOL VE PATİKA

Yol akıp gidiyor. Neresi olduğunu bilemediğim toprakların, iç dünyaları düşlenemeyecek denli uzak evlerin, büyük bloklu sitelerin, bir su birikintisine dönüşmüş göllerin yanından akıp gidiyor yol ve zaman. Uzakta birkaç tepe, silikleşen iki bulut seçiliyor.

Otoyol: iki nokta arasındaki en uzun, en kısa, en hızlı çizgi. Zamanı ve mekanı yitiriyorum. Ön koltuktaki sürücü kilometre ibresiyle, yol çizgileriyle, yanından ve önünden akıp giden araçlarla ilgili. Tükettiği şeyin yalnızca yakıt olmadığının farkına varamıyor. Oysa zamanla hesaplaşması uğruna mekanı öğüten bu araç yalnızca yaktığı benzini değil, çevresindeki toprağı, ağacı, evi, suyu ve insanı da yutup sindirerek hızla ilerliyor.

Otoyol: ne zaman yapıldı, daha önce burada neler vardı, tarlalar mı, ağaçlar mı, belki bir yerleşim yeri, belki de büyük bir orman; geçtiğimiz viyadükler hangi vadilere ya da düzlüklere kondurulmuş farkında değiliz. Burası insanın kendini bulunduğu mekandan ayırmak için inşa edebileceği en mükemmel hücrelerden biri. Burası insanın makinasıyla olan uyumunu en üste çıkarabilmek uğruna doğayı bir uyum sağlama çabası bile gösteremeyeceği kadar aklınıın ve algı sınırlarının dışına sürdüğü bir çağdaş dünya tapınağı.

Yol akıp gidiyor. Teypte müzik hızlanıyor. Yüz yirmi, yüz otuz, yüz kırk. Yol akıp gidiyor. Uzakta tek bir ağaç var. Bir nokta havalanıp konuyor. Galiba bir kuş. Yol akıp gidiyor. Yol çizgileri birbiriyle birleşiyor. Güneş kirli bir turuncuyla batarken, uzakta kentin gri ve ürkütücü karaltısı seçiliyor. Yüz otuz, yüz yirmi, yüz otuz. Yol akıp gidiyor.

***

Otoyol ve Patika - Çizim: Erkin Ergin

Önümde giden arkadaşım durdu. Durdum. Çantasından bir avuç kuru üzüm çıkardı. Birazını isteyip istemediğimi sordu. Aldım. Kuru üzümün yakıcı tadı damağımızda, yeniden yürümeye koyulduk. Bir gün önce yağan yağmurun yumuşattığı toprak ayakkabılarımızın altında eziliyor. Hava ikindi güneşinin son ışıklarıyla büründüğü gölgeli bir aydınlıkta, rüzgâr hafifçe esiyor. Varmayı düşündüğümüz yere az kaldığı halde hızlı yürüdüğümüzü fark ediyoruz. Biraz durup dinlenmeli. Yosunlu bir kayanın üstüne çantalarımızı bırakıp geriniyoruz. Islak toprağa oturuyorum. Garip bir böceğin pantalonuma tırmanmaya çalıştığını görüp gülümsüyorum. Günlerdir soluk alıp almadığımı düşünmediğimi farkediyorum. Ne var bunda?

Arkadaşım haritayı çıkarmış bir şeyler söylüyor. Esneyerek göz ucuyla bakıyorum. İyi öyle yaparız. Gökyüzünde dönüp duran bir kuş. Belki bizi gözlüyor. Çaylak diyorum. Atmaca diyor. Atmaca… Çaylak… İddiaya giriyoruz. Sanki kuş inip merhaba ben bilmemkim diyecek… Hem ben uçuşundan tanırım, bu kesin çaylak.

Ellerimle parlaklığı azalmış güneşi engelleyip vadinin öbür ucuna bakıyorum. Sis geliyor gibi. Sis: Vadinin altından bir sarmaya başladı mı, yarım saat sonra iki adımını göremez olursun. Bir bulutun içinde yürür gibi yürürsün. Bulut yüzüne, gözüne akar, ıslatır. Kirpiklerinin ucuna toplanıp akar sis. Ne tuhaf. Ne güzel. Çadırı bir an önce kurmalı. Sıcak bir çorba yapmalı. Ekmekler bitti, bulgur da pişirmek gerek. Sende karabiber var mı?

Güneş iri bir top olup rüzgâr sertleştiğinde duruyoruz. Gölün kenarı. Ayaklarımın altı sızlıyor. Çantaları indirip çadırı açıyoruz. Dönmeyi bırakıp güneşe doğru uçuyor. Kesin çaylak bu. Ardından el sallıyoruz.

Ümit Şahin
Ocak 1993

Pastoral dergisinin İlkyaz 1993 tarihli 1. sayısında yayımlanmıştır.

Yazının Pastoral'deki özgün basımı

More in Bayram Özel

You may also like

Comments

Comments are closed.