ManşetTarım-Gıda

[Özel Haber] Tohumlar AB’de de tehlike altında!

0

Avrupa Birliği’nin hazırlamakta olduğu yeni tohum mevzuatı, tarlada ıslah edilegelen doğal ve yerel tohumların geleceğini karartacak.

Brüksel’de hazırlanmakta olan ve tohumların üretilmesi, kayıt altına alınması ve paylaşımlarını ele alan yeni tohum mevzuatında öngörülen düzenlemeler, binlerce yıldır geleneksel bilgiyle tohum üreten küçük çiftçi ve biyolojik çeşitlilik için büyük bir tehlike anlamına geliyor.

Sağlık ve Tüketiciler için Genel Müdürlük tarafından hazırlanan taslak düzenlemelerle tohum endüstrisinin tekelci yaklaşımı güçlendirilmek ve tohum tamamen bir meta haline getirilmek isteniyor.

Avrupa Birliği komisyonunun, tohumları tekelci tarım devlerinin metası haline getirecek olan planlarına karşı yerel üretim, biyolojik çeşitlilik, küçük ölçekli tarım ve yaşam savunucuları ise “Tohum Egemenliği” başlığıyla yürüttükleri kampanyalarını güçlendirerek devam ettiriyor.

Seed Sovereignty (Tohum Egemenliği) sitesinde devam eden kampanya dahilinde Avrupa Birliği Komisyonu, Parlamentosu ve Konseyi’ne hitaben gönderilen mektuplarda “Sağlık ve Tüketiciler için Genel Direktörlük’ün planları gerçekleşirse, daha fazla eski ve ender meyve, sebze ve tahıl çeşitleri piyasadan kaybolacak. Şirket tarımının eli güçlenirken değişik bitki çeşitleri ve ekolojik/organik tarım şartlarına uyan çeşitlere bürokratik engeller gelecek.” uyarısı yapılıyor.

Konuyla ilgili geçtiğimiz haftalarda Avusturyalı Arche Noah adlı tohum dostu kurumun düzenlediği çalıştayda, AB’nin yeni mevzuat taslağındaki tehlikelerin 3 boyutlu olduğuna dikkat çekildi. Öncelikle, AB’nin tohum mevzuatı, üye ülkelere mevzuat ve uygulama esnekliği sağlayan “direktif” ölçeğinden, tüm üye ülkelerde aynı yasal metnin uygulanacağı “regülasyon” ölçeğine getiriliyor. Bu durumun, her bir ülke ve bölgeye özel yerel dinamiklerin yok sayılmasına neden olmasının yanısıra, “kötü” ve tekelci büyük tohum şirketleri destekleyen bir mevzuatın yürürlüğe girmesi durumunda Avrupa Birliği’nin tarımsal üretimi, doğal varlıkları, biyolojik çeşitliliği ve kırsal hayatı üzerinde geri dönülmez yıkımlara yol açacağı vurgulanıyor.

Tehlikenin ikinci boyutu ise, ekimi yapılmak istenen her tohum için pahalı ve uzun testlerin yapılmasının zorunlu kılınacak olması. Bu pahalı ve karmaşık testleri yaptırtma kapasitesi olmayan küçük ölçekli üreticilerin tohum tekellerinin kontrolündeki tohumlara yönelmek zorunda bırakılacak olmasının, Avrupa’daki kırsal hayatı, gıda güvenliğini ve tohum çeşitliliğini yok edeceği belirtiliyor.

Yeni tohum mevzuat tasarısının yaratacağı üçüncü büyük yıkım ise “kayıt” alanında olacak. Her tohumun kayıt altına alınması zorunluluğunu getirmei hedefleyen tasarının bu amacı ilk bakışta masum ve doğru bir düzenleme gibi gözükse de, kayıt zorunluluğunun tohum özgürlüğünü ve biyolojik çeşitliliğin artarak devamı, iklim değişikliğine uyum, doğal varlıkların korunması ve doğa dostu tarım uygulamalarının en temel bileşeni olan küçük üretici/köylü ve yerel tohumlar birlikteliğini yok edeceğinin altı çiziliyor

Mevzuatın amacının Avrupa’da tohum çeşitliliğini yok etmek ve tüm üretici ve tüketicileri devasa tohum tekellerinin insafına bırakmak olduğunu belirten uzmanlar, tohumun bir meta haline getirilmesinin asla kabul edilemez olduğunu, binlerce yıldır devam tarlalarda köylüler tarafından ıslah edilerek bugüne gelen tarımsal ürün çeşitliliğinin devamı ve gıda güvenliği ve güvencesi için tohumların tüm insanlığın “Müşterek” emaneti olarak devamının gerekli olduğunun altını çiziyor.

AB’de yürüyen tartışmaların Türkiye’ye nasıl yansıyacağı da merak konusu. Yerel tohumların devamlılığı için Tohum Takas Ağı’nı yürüten Buğday Derneği’nden Oya Ayman, 2006 yılında yürürlüğe giren Tohumculuk Kanunu’yla birlikte tohumun yalnızca akredite şirketler tarafından satılabilen bir meta haline getirilme sürecinin Türkiye’de de başladığını hatırlatarak “Tohum özgürlüğünün hukuki zeminlerini Avrupa Birliği’nde tamamen kaybedersek, bunun Türkiye’ye yansıması da hızlı ve olumsuz olur” diyor.

Buğday Derneği’nden Güneşin Aydemir de Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin en kapsamlı ve zor kısmı olan tarım ve kırsal kalkınma başlığı açıldığında tohum mevzuatının hızla gündemimize gireceğini, yerel tohum ve yaşam 

Buğday Koordinasyon Kurulu üyesi Oya Ayman (solda) ve Yönetim Kurulu Başkanı Güneşin Aydemir

dostlarının bu zamana kadar tüm hazırlıklarını tamamlamış olmasının hayati derecede önemli olduğunu hatırlatıyor. Aydemir sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu süreçte tohum gibi evrensel bir meseleye kendimizi evrensel bir zeminde, dayanışmayla vakfetmemiz gerekiyor. Coğrafi ve politik olarak Türkiye ile AB’deki yerel tohum ve yaşam savunucularının mutlaka birlikte hareket etmesi, birbirine destek olması önemli.”

“Tarımsal üretim ve gıda üretimimiz büyük oranda, devasa tarım şirketlerinin kontrolü altında. Tarımın ve gıdayı tüccarlar ve politikalar yönetiyor. Oysa tüketicinin yönetmesi gerekli. Biz de Buğday Derneği olarak Avrupa’da bu mücadeleyi sürdüren yaşam ve tohum dostlarıyla devam eden ilişkilerimizi bir üst seviyeye taşıyacak ve elimizden gelen her türlü dayanışmayı göstereceğiz.

 

(Buğday Derneği – Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.