İklim KriziManşet

Fosil Yakıt Direnişi

0

Rolling Stone‘da 11 Nisan’da Bill McKibben imzası ile çıkan yazıyı Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Bora Kabatepe‘nin çevirisi ile sunuyoruz.

***

Dünya ısındıkça, iklim değişikliğini tersine çevirecek yeni bir hareket doğuyor: yüksek sesli, ateşli ve yanı başınızda!

BILL MCKIBBEN

Bill McKibben

Avustralya öyle sıcak bir Ocak ayı geçirdi ki, hava durumu bültenleri ekranlarına iki yeni renk eklemek durumunda kaldı. Birkaç hafta sonra, dünyanın bir diğer ucunda, CryoSat-2 uydusu Kuzey Buz Denizi’nin %80’inin eridiğini gösteren veriler yayınladı. Artık rekorları değil, resmen gezegeni kırıyoruz. Bundan 50 sene sonra Avro krizi ya da mali uçurum kimsenin umurunda olmayacak. Bize sadece şunu soracaklar: “Kuzey buzları erirken sen ne yaptın?

Haberler iyi: En azından “Savaştık!” diyebileceğiz.

On yıllar süren cılız mücadelenin ardından, ABD’de ve dünyanın dört bir köşesinde, fosil yakıt endüstrisine karşı yıllardır savaşan, dağılmış, dağıtılmış cephe insanlarının attığı temeller üzerinde güçlü bir hareket doğuyor. Öyle karizmatik bir lideri ya da merkezi bir oluşumu yok, kavga binlerce cepheden yürüyor. Ama bir araya gelince, fark yaratacak kadar büyük ve hızla genişlemeye devam ediyor!

Fosil Yakıt Direnişi: Yeni Yeşil Kahramanlarla Tanışın

Amerikalılar bu hareketin, soğuk bir Şubat günü Kongre Binası’nın önünden yayıldığını hissetmiş olmalılar. Basının rakamlarına göre kalabalık 40.000 kişiye ulaşmıştı ülke tarihinin açık ara en kalabalık iklim değişikliği gösterisi. İnsanlar Kanada’nın katran kumlarını Meksika Köfrezi’ne taşıyacak olan Keystone XL1 boru hattını protesto etmek için toplanmışlardı; Time dergisi bu gösteriyi iklim değişikliği mücadelesinin Selma’sı2, Stonewall’u3 ilan etmişti.  Kalabalığın içide  Apalaş4 bölgesindeki hidrolik kırma çalışmalarına ve Çin’e kömür göndermek için yapılacak Pasifik derin deniz limanlarına da karşı çıkanlar vardı. Fosil yakıtlarla bağlarımızı çözmeye çalışan 323 farklı üniversiteden gelen öğrenciler; Batı Virjinya ve Kentucky’deki dağ deviren madencilikle mücadele eden veteranlara,  kongreden karbon fiyatlarıyla ilgili ciddi adımlar atmasını talep eden Halkın İklim Lobisi üyelerine karıştı. Bundan sadece birkaç gün önce Beyaz Saray önünde konunun önde gelen 48 ismi tutuklanmıştı; aralarında dev boru hattının topraklarından geçmesini istemeyen Nebraskalılar da vardı, daha fazla sızıntı istemeyen Teksas’ın rafineri şehirlerinden gelenler de. Olanlara karşı efsanevi yatırımcı Jeremy Grantham hazırlıklıydı: bilim insanlarına, sivil itaatsizliğin araştırmalarına nasıl eşlik etmesi gerektiğini öğütlüyordu. Güneş fırsatçıları da çatılara nasıl güneş panelleri yerleştirileceği hakkında hızlıca yeni fikirler geliştiriyorlardı. Yerli Amerikalılar gayet iyi bir temsil oranına sahiplerdi; onlar mücadelenin merkezinde, çünkü toprakları madenlerle mahvedilen, petrol şirketleri tarafından kandırılanlar hep onlar oldu. Gösteri sırasında Hip Hop Caucus’tan Lennox Yearwood,  Atlanta’da ırkçılığa son vermenin önemli adımlarından birisi olan kantinlerin birleştirilmesi hareketlerinden hikayeler anlatan NAACP’nin eski başkanı Julian Bond’un yanında kelepçeye vuruluyordu.

Bu Direniş dünyanın en varlıklı ve güçlü endüstrisine karşı gelen, giderek yayılan, çeşitli, ve önemli derecede bütünlükçü bir hareket. Fosil Yakıt Direnişi şimdiye kadar birçok şeyi başardı: düzinelerce yeni kömür santralini durdurdu, eskilerini kapattı – inanmıyorsanız Chicago’daki santralleri durduran Küçük Köy Çevre Adaleti Organizasyonu’na ya da Chevron’u Richmond, Kaliforniya’daki rafinerisini genişletmekten alıkoyan Asya-Pasifik Çevre Ağı’na bir sorun. “Kökten gelen bu hareketler bugüne kadar devletin ve eyelet yönetimlerinin engellediğinden çok daha fazla endüstriyel karbonun salımının önüne geçti” diyor Kuşak Adaleti ve Ekoloji Projesi Hareketi’nden  Gopal Dayaneni. Bu direniş iktisadi bir direniş aynı zamanda, çünkü yenilenebilir enerjinin kömür, gaz ve, petrole göre 3 kat daha fazla iş sağladığının bilincinde. Hem rüzgar da güneş de eve yakın olduğundan yurt dışarıda yaptırılamayacak olan işler. Bir başka deyişle bu hareket bir gelecek yaratıyor.

Bu insanlar davalarında gayet ciddi: Sadece bir Prius sürdüğünüz için direnişe katılamıyorsunuz. İllaki hapse girmeniz gerekmiyor ama evdeki ampulleri değiştirmekten fazlasını yapmanız lazım. Sıcaklıkları, deniz seviyelerini ve biyoçeşitlilik kaybını yükselten, hatta ve hatta medeniyetin bu yüzyılda hayatta kalıp kalamayacağını sorgulatan sistemleri değiştirmek için birşeyler yapıyor olmak gerekiyor.

Washigton’daki büyük gösterinin ardından Devlet, Keystone XL’in çevresel etkilerini küçük gösteren bir rapor yayınlayarak boru hattının bir adım daha ilerlemesini sağladı. O günden bu yana cep telefonu bazlı aktivist grup Credo’nun çağrısıyla 60.000 insan, boru hattının onaylanması halinde barışçıl bir şekilde direnç göstereceklerine söz veren imzalar attılar.  Mart başında, Thomas Friedman gibi düzen yazarları bile durumun farkına vardı: New York Times’daki köşesini aktivistlere sivil itaatsizlikle “çılgına dönme” çağrısı yapmak için kullandı. 48 saat sonra 25 öğrenci ve din adamı boru hattı şirketlerinden birisinin Boston dışındaki bir ofisinde alıkonuldu. Kavga artık tek taraflı değildi.

Bu denli çeşitliliğe sahip hiçbir hareketin bir manifesto üzerinde anlaşması beklenemez ama fosil yakıtların ne olursa olsun kirli olduğu ve bir an önce terk edilmeleri gerektiği üzerinde sağlanan anlaşma insanda bunun başarıldığı duygusunu uyandırıyor. Varlıklı ülkelerde olanlarımız için hayat tarzındaki küçük değişiklikler yeterli olmaz, endüstriyi mutlu kılan politikaları da değişime zorlamalıyız. Yoksul ülkeler için belirlenen zor görev ise fosil yakıt çağını atlayarak doğrudan yenilenebilir enerji çağına geçmelerinin beklenmesi; atmosferi karbonla doldurup bunun keyfini sürenlerin hem pratik hem de etik açıdan yardım etmesi zorunlu olan bir durum. Bu hepimiz için, evleri uğruna Apalaş dağlarının kömür madenlerine karşı koyan halklar ve petrole bulanmış Nijer deltasındaki insanlarla beraber olmak anlamına geliyor. Onlar bu uzun ve zor savaşlarda çoğu zaman tek başlarına savaştılar.  İklim değişikliği genişleyerek metro sistemlerine seller aracılığıyla tuzlu su koymaya başladığından beri cephe genişliyor ve ek kuvvetler nihayet gelmeye başlıyor.

İklim Değişikliği ve Avustralya’nın Sonu

Şimdilik çoğunlukla fosil yakıt endüstrisi kazanıyor. Geçtiğimiz bir kaç yıl içerisinde “tepe noktası5 (Tipping Point) teorisyenlerini saf dışı bıraktılar – hidrokarbonların fiyatı yükseldikçe şirketler yeni kaynaklar buldu. Varilin dibindeki son damlaları sıyırmaya çalışıyorlar; çok daha fazla para harcayarak, enerji kaynaklarının en kirlilerini bularak. Kırma yöntemini öğrendiler, özünde yerin yüzlerce metre altında bomba patlatıp etrafındaki kayaları un ufak etmekten başka birşey değil yaptıkları.  Vıcık vıcık katran kumlarını, içindeki petrol akışkan hale gelene kadar doğal gazla ısıtıp nasıl ayrıştırabileceklerini buldular. Okyanus tabanının kilometrelerce altında nasıl Kuyu açıldığını buldular. Ve sonucundaki abartılı çoşku petrolden bile yükseğe fışkırdı. The Wall Street Journal Kuzey Dakota’yı yeni Suudi Arabistan ilan etti. The New York Times Kaliforniya’da yeni bulunan kaya gazı kaynaklarının Kuzey Dakota’dakinin tam dört katı olduğunu duyurdu. “Eğer bunu gerçekten istersek Opec’i “NOpec” yapabiliriz” diyordu Amerikan Yakıt ve Petrokimyasal Üreticileri’nden Charles Drevna ve ekliyordu “Yüzlerce yıllık olmasa bile burada Kuzey Amerika’nın onlarca yıllık ihtiyacından bahsediyoruz.”

Tüm bu fosil yakıtlar ancak biz iklimi hiçe sayarsak yeraltından çıkarılacak, pompalanacak ve yakılacak; iklimi ciddiye alsaydık bütün hesapları alaşağı edebilirdik. Geçtiğimiz yaz bu sayfalarda yer verdiğim Küresel ısınmanın dehşetengiz yeni aritmetiği yazısında da belirttiğim gibi, fosil yakıt şirketlerinin ellerindeki kaynaklarda bulunan toplam karbon miktarı, küresel ortalama sıcaklık artışlarını 2oC’nin altında tutmak için yakabileceğimiz azami karbonun beş katı. Bu artış tüm dünya devletlerinin üzerinde anlaştığı bir kırmızı çizgi, ancak rekor kârlarla çalışan kömür, gaz ve petrol şirketleri gerçeği reddederek daha fazlasının peşinde koşuyorlar.  Yeni bir rapor gösteriyor ki adı saklı tutulan bir grup iş dünyası milyarderi çevre hareketi karşıtı gruplara 100 milyon dolardan fazla kaynak aktarmış. Seçim gününden haftalar önce Chevron, Citizens United davası6 sonrasındaki en büyük seçim kampanyası bağışını yaparak kongrenin iklim değişikliğini reddedenlerin elinde kalmasını sağladı.

Ama her sel mevzilerini sallıyor, her sıcaklık dalgası Direniş’e güç veriyor. Keystone boru hattı 2011 yılında ilk defa tartışmaya açıldığında enerjinin iç yüzünü bilenlerle yapılan ankette katılımcıların %70’inden fazlası gerekli izinlerin sene sonuna kadar alınacağını düşünüyordu. Petrol devleri sonunda yollarına devam edecek olabilirler ama şu ana kadar paraları, karşıtlarının savaş meydanına taşıdığı tutkuyu, ruhu ve yaratıcılığı yenebilmiş değil. Hem artık sadece savunmada kalmıyoruz: Giderek yayılan tasfiye7 hareketi Direniş’in en büyük cephesi olabilir. Artık sadece kampüslerle sınırlı değil, şehir konseylerinden, inanç gruplarına kadar çeşitli gruplar petrol şirketlerindeki hisselerini çekiyorlar ve hareket, özellikle HSBC’nin iklim değişikliğinin ciddiye alınması halinde petrol şirketlerinin %60 değer kaybına uğrayacağını gösteren araştırmasından sonra sadece kendisini düşünen yatırımcılara da sıçradı.

Her geçen ay yeni bir gelişme endüstrinin elini biraz daha zayıflatıyor: yenilenebilir enerjinin istikrarlı yükselişi, ayakları yere basmayan bir teknolojinin, nispeten kısa bir süre içerisinde çatılarda takılı duran bir teknoloji haline dönüşmesi. Hükûmetlerin yenilenebilir enerjiyi desteklediği az sayıda ülkelerde elde edilen sonuçlar sarsıcı: Geçtiğimiz bahar aylarında Almanya’nın (soluk, güneşsiz, Kuzey Almanya’nın) elektriğinin yarısını güneşten elde ettiğine şahit olduk. ABD’de dahi geçtiğimiz sene şebekeye eklenen yeni enerji kaynaklarının çoğu yenilenebilir kaynaklardı. Delaware Üniversitesi’nin Aralık ayında gerçekleştirdiği bir araştırmada 2030’a gelindiğinde ABD enerjisinin %99.9’u yenilenebilir kaynaklardan karşılamanın mümkün olduğu ortaya kondu. Diğer bir deyişle, mantık da, fizik de, teknoloji de fosil yakıt endüstrisinin aleyhine işliyor. Endüstri şimdilik, ihtiyaç duyduğu siyasi güce sahip – ama siyasi güç belki de fizik kurallarından daha kolay değişiyordur.

İklim Değişikliğinin Korkutucu Yeni Hesapları

İşte bu noktada direniş devreye giriyor. Bundan 43 sene önce ilk anarşik Dünya Günü 20 milyon Amerikalıyı sokağa dökmüştü. O çalkalanma Temiz Hava Yasası ve Tehlike Altındaki Türler Yasası gibi birçok yasanın kabulünü sağlamış, ayrıca Doğal Kaynakları Savunma Konseyi ve Çevre Savunma Fonu gibi kuruluşların doğumuna ön ayak olmuştu. Bu “yeşil kuruluşlar” çevre hareketinin yüzü olduktan sonra, oyunu Washington’un kurallarına göre oynayıp lobi faaliyeti yürütmede oldukça ustalaştılar. Ancak sağ kanadın gücü arttıkça stratejinin sertleşmesi gerekti; 25 yıldır iklim değişikliği konusunda kayda değer bir adım atamaz hale gelinmişti.

Şimdilerde ise Keystone protestolarının rüzgarıyla beraber bazı adımlar atılıyor. Doğal Kaynakları Savunma Konseyi boru hattı mücadelesinde ağır yükü sırtlandı. Birkaç yıl öncesine kadar doğalgaz propagandası yapması için hidrolik kırma endüstrisinden milyonlarca dolar alan Sierra Club yeniden yapılandırıldı. Kuruluş 120 yıl sonra sivil itaatsizlik üzerindeki yasağını kaldırdığını açıkladı. Bir sonraki ay üst düzey yöneticileri Michael Brune, Beyaz Saray önünde kelepçelenenler arasındaydı.

Ancak çekim merkezi artık büyük çevre kuruluşlarından, yerel ve yaygın mücadelelere kayıyor. İnternet çağında artık kocaman merkez binalarına ve insanlara mektup göndermenize ihtiyaç yok, Twitter var. Teksas ve Oklahoma’da, yüzlerce insan, endüstri ile onun petrol ihraç etmek için ihtiyaç duyduğu boru hattı arasına gözüpek taktiklerle giren Tar Sand Blockade tarafından organize edilen gösterilere katıldı. Montana’da yazar Rick Bass ve beraberindekiler Batı Kıyısı limanlarından milyonlarca ton kömür ihraç edilmesini engellemek için oturma eylemi yaptılar. Kuzeybatıdaki Marcellus ve Utica kaya gazı bölgelerinde ise insanlar hidrolik kırma endüstrisinin önünde oturarak toplulukları için ayağa kalkıyorlar. Fosil Yakıt Direnişi giderek daha fazla Occupy hareketine benziyor. Aslında Occupy ve Direniş başından beri örtüşen iki hareket, çünkü petrol şirketleri yüzde birin yüzde biri. Hareketler politik bir analizi de paylaşıyorlar: güneş panelli bir milyon çatıdan oluşan bir şebeke ConEd8’den ziyade internet ağına benziyor; yerel kontrole atfettiği önemle, elektronlardan oluşan bir “üretici pazarı”.

Occupy’da olduğu gibi bu yeni Direniş de Demokrat Parti liderlerinin desteğini kazanma takıntılısı değil. Obama’nın ilk dönemine denk gelen 2011’deki Keystone tutuklamaları Beyaz Saray dışındaki en şiddetli protestolardandı; bir zamanlar başkan için çalışmış olan van Jones ise artık Keystone boru hattına “Obama Boru Hattı” ismini öneriyor. Yerleşik yeşil gruplarla mücadele etmeye alışmış yönetim, artık ancak gazetelerin yorum sayfası yazarlarının ve TV yorumcularının beğenisini kazanan “Boru hattına onay veririz ama size de istediğiniz başka birşey ayarlayalım” tarzı yaklaşımların işe yarayacağını düşünüyor. Ama Kuzey Buz Denizi eriyip gitmişken, boş laflara karnımız tok. Başkanın, petrol ve gaza, güneş ve rüzgara olduğu kadar davetkar olan “E) Hepsi” tarzındaki bir enerji sisteminin tarafında olduğunu vurgulaması, klasik bir politikacı cevabı.

Eğer Cumhuriyetçilerin petrol endüstrisini destekliyor olduğunu bilmeseydik, Obama’nın seçim kampanyasından daha kötüsünün başımıza gelemeyeceğini söyleyebilirdik. Başkan geçen sene Oklahoma’ya gidip bir petrol borusu yığınının önünde poz verip, dünyanın çevresini dolanacak uzunlukta boru hattı döşeneceği için böbürlenmişti. Seçimlerden bu yana Başkan’ın konuşmaları yeşillenmeye başladı, iklim değişikliğinin öncelikleri arasında olacağı konusunda söz verdi, ama gittikçe büyüyen Direniş ikna olmuşa benzemiyor. İklim liderlerinden Naomi Klein de dediği gibi “Bu kez cicim ayları da yok, kahramanlara tapma da

Sadece cesaret ve sıkı çalışma. Son yıllarda büyük kültürel değişiklikler ve başarılı girişimler görmeye başladık, tıpkı evlilik hakkı eşitlikleri ve mülteci reformları hareketleri gibi. Ama petrol şirketlerinin gücünü kırmak çok daha güç olabilir, çünkü karşı taraftaki para olağanüstü boyutta. Kanada’nın katran kumlarından ve Kuzey Dakota’nın kayalarının arasında trilyonlarca dolar duruyor. Kömür madenlerine ve gaz kuyularına sahip olanlar zaferlerini garanti altına almak için ne gerekiyorsa harcayacaklardır. Geçtiğimiz ay Exxon’un günlük kazancı 100.000 doları bulan CEO’su Rex Tillerson, çevrecilerin yeni boru hatları konusunda “kalın kafalı” gibi davrandıklarını söylemişti. Kendisi şirketinin yeni nesil hidrokarbonları aradığı alanların iki katına çıkarmayı planladığını açıklamış ve 2040’a gelindiğinde yenilenebilir enerji kaynaklarının ihtiyacın ancak %1’ini karşılayacağını söyleyerek iklimi kurtarma savaşının daha başlamadan bittiğini ilan etmişti. Sonuna da eklemişti: “Benim dünya görüşüm para kazanmak.”

Aynı gün bilim insanları dünyanın insanlık tarihindeki en hızlı ısınmadan 50 kat daha hızlı ısındığını ve karbon dioksit seviyelerinin Mauna Loa istasyonunda korkutucu bir rekor tazelediğini9 açıklıyorlardı.  Şu anda kaybeden tarafız. Ancak gezegenin ateşi yükselmeye devam ederken, devası da oluşmaya başladı. Direnmediğimiz takdirde gelecekte bizi nelerin beklediğini biliyoruz. O halde DİRENECEĞİZ!

Çevirmen Notları

1        Kanada’nın Alberta eyaletinde katran kumullarından elde edilen petrol’ün ABD’nin güney doğusundaki rafineriler taşınması için inşası teklif edilen ve günde 700,000 varil ham petrol taşıması tasarlanan boru hattı.

2        7 Mart 1965 yılında 600 kişi ile başlayıp 25 Mart 1965 yılında 25.000 kişi ile biten ve Amerikan insan hakları tarihini değiştiren Alabama’daki yürüyüşler dizisi. Detayları için: http://www.nps.gov/nr/travel/civilrights/al4.htm (İngilizce)

3        1969 yılında polis tarafından basılması ile başlayan ve büyüyerek eşcinsel hakları konusunda sembol haline gelen olaylara konu olan bar. Detaylar için: http://www.thestonewallinnnyc.com/StonewallInnNYC/HISTORY.html (İngilizce)

4        Amerika’nın batısında, güneyde Alabama’dan, kuzeyde New York’a kadar uzanan dağlık bölge.

5        İngilizce’de Peak Oil olarak genel kabul gören ve günlük petrol üretiminin ulaşabileceği maksimum noktaya ulaştıktan sonra hızla düşeceği ve enerji fiyatlarının yükseleeği dönemim başlangıcını ifade eden terim.

6         Citizens United muhafazakar bir politik oluşum olup özellikle seçim dönemi öncesi gerçekleştirdiği yayınlar ve çektiği filmler ile tanınır. 2008 seçimleri öncesinde yayınlamak istedikleri Hillary: The Movie isimli belgesel nedeniyle haklarında açılan dava ABD seçim kampanyaları kanunlarında çeşitli değişikliklere neden olmuştur. Dava 2010’da sonuçlanmıştır. Detaylı bilgi için http://www.law.cornell.edu/supct/cert/08-205 (İngilizce)

7        Tasfiye terimi burada İngilizce’de divestment olarak geçen terim yerine ve son dönemde özellikle petrol şirketlerindeki yatırımların geri çekilmesini ifade etmek için kullanılmıştır. Petrol şirketlerinin yarattığı tahribatı gören ve buna dolaylıda olsa destek vermek istemeyen aralarında emekli sandıklarının, vakıfların bulunduğu birçok çeşitli kurum ve grup yatırımlarını hızla geri çekmeye devam etmektedir.

8        Yıllık 12 milyar dolarlık cirosu ile Amerika’nın en büyük enerji şirketlerinden olan ve şebeke hizmetleri de sağlayan Consolidated Edison’un genelde kullanılan kısaltması. Burada merkezden yönetilen bir enerji şebekesi anlamında kullanılmıştır.

9        Mauna Loa, ismini eteklerinde kurulu olduğu Hawaii dağından alan, 1956’dan bu yana ABD için CO2 yoğunluğu ölçümü yaparak bu verileri kamuoyu ile paylaşan gözlem evi. Mart 2013 tarihli son ölçüme göre atmosferdeki CO2 yoğunluğu tarihin en yüksek seviyesi olan 397.34 ppm’ye ulaşmıştır. Geçmiş datalara ve detaylı verilere bu linkteki adresden ulaşılabilinir.

Fotoğraflar 350.org‘dan alınmıştır

Yeşil Gazete için çeviren: Bora Kabatepe

Yazının ingilizce özgün hali

(Yeşil Gazete, Rolling Stone)

 

 

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.