İklim KriziManşet

İklim değişikliği, Suriye’de şiddeti arttırdı

0
Halep'te asiler (Kasım 2012)

Tim McDonnell imzasıyla Grist.org’da yayımlanan makaleyi, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Bilgi Gülgeç‘in çevirisiyle sunuyoruz.

***

Tunuslu bir işportacının kendini yakıp öldürmesi ile ateşlenen ve daha sonra Arap baharı olarak adlandırılacak olaydan aylar önce, Ekim 2010’da, uzun zamandır devam eden bir kuraklık Suriye’nin yemyeşil alanlarını toz haline getiriyordu. Geçen ay itibariyle, Suriye devlet başkanı Beşar Esad’ın dikta rejimi ve muhalif güçlerin koalisyonu arasında devam eden kanlı çatışmalarda çoğu sivil 70,000 Suriyeli öldürüldü; Birleşmiş Milletler son iki yılda 1 milyon mültecinin ülkeyi terk ettiğini açıkladı. Uluslararası güvenlik uzmanları Ortadoğu’da son zamanlardaki kuraklıklarla protestolar, devrimler ve bunu takip eden ölümler arasında bir bağlantı olup olmadığına bakıyorlar ve iklim değişikliğinin genel olarak Suriye’deki şiddet ve Arap baharında oynadığı anahtar rolle ilgili kanıtlar inşa ediyorlar.

İklim değişikliğinin güvenliği etkileyebilme olasılığı yeni bir şey değil: ABD Savunma Bakanlığı küresel ısınmayla ilgili planlamalarında bizi şaşırtacak derecede ileri görüşlü olduğunu kanıtladı. Ama Washington kaynaklı İklim ve Güvenlik merkezinin kurucularından Caitlin Werrell ve Francesco Femia “Eğer bugün iklim ve savaş arasındaki bağlantıyı görmek istiyorsak Suriye’den başka bir yere bakmamızın gereği yok.” diyorlar. İkili geçen hafta, Center for American Progress tarafından yayınlanan, -Arap baharının iklim değişikliği ve sosyal istikrarsızlık arasındaki bağlantı için bir ders kitabı örneği olduğunu öne süren- bir dizi makaleye katkıda bulundu. Climate Desk (iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak isteyen gazeteciler örgütü) kendilerini “Yağış eksikliği şiddet eylemlerine nasıl yol açar?” ve “Uluslararası toplumu gelecekteki ağır hava koşullarına karşı nasıl hazırlayabiliriz?” sorularını tartışmak için çağırdı.

 

– İklim değişikliği toplumsal kargaşada nasıl rol oynuyor? Şiddete sebep olan faktörlere göre nerede sıralanıyor?

Caitlin Werrell: Bizler “iklim değişikliği, ulusal veya uluslararası güvenliğe karşı tehdit oluşturan diğer tehditleri derinleştirebilir.” anlamına gelen “Tehdit Çarpanı” ya da “İstikrarsızlık Arttırıcı” ifadesini kullanıyoruz. Genellikle bu derinleştirmeyi suyu kullanarak yapıyor. Kuraklığın, sellerin ya da yağış modellerinin değişiminde bir artış var ve bu; yiyecekleri yetiştirme becerimizi, enerji üretimimizi ve alt yapımımızı etkiliyor.

Francesco Femia: Biz aslında iklim değişikliğini diğer faktörlerin arasında sıralamıyoruz. Karışıklık ve/veya çatışmayı şiddetlendiren özel faktörlerden birinin de iklim değişikliği olduğunu söylüyoruz. Neredeyse çatışmanın diğer etmenlerini daha da kötüleştiriyor.

 

– Suriye özelinde ne oldu?

FF: Sürecin sonunda silahlı çatışma ve devrime dönüşen kargaşadan önce, Suriye’de yaklaşık 5 yıl süren eşi görülmemiş bir kuraklık yaşandı. 2011 yılında NOAA Akdeniz kıyıları ve Ortadoğu’da iklim değişikliğiyle direkt bağlantılı önemli bir kuraklığın yaşandığını gösteren bir rapor yazdı. Ve sonra, doğal kaynakların Esad rejimi tarafından kötü kullanımıyla bağlantılı olarak kuraklığın Suriye’de toplu göçe, kırdan kente göçlere ve çiftçilerin geçimlerini kaybetmesine neden olduğunu gösteren bazı raporlamalar bulduk. Bu raporlamalar kuraklık zamanında yapılmış. BM kuraklık boyunca Suriye’de 800,000 insanın geçim kaynaklarının tamamen tahrip olduğunu tahmin ediyor. Suriye’de patlayan iç savaşın arifesinde dahi birçok uluslararası güvenlik analisti Suriye’nin genel olarak istikrarlı bir ülke olduğu ve toplumsal kargaşa ve Arap baharına karşı bağışıklık sistemine sahip olduğu tespitinde bulunmuştu. Görünen resmin arkasında bazı gerilimler olduğu aşikârdı ve bahsettiğimiz bu göçler de (iç göçler dâhil) ekonomik olarak zaten baskı altında olan kentsel alanlar üzerine baskı yaptı ve yük ABD işgalinden beri Irak’tan gelmekte olan mültecilerin sırtına bindi.

 

 

 

Halep'te asiler (Kasım 2012) Fotoğraf: Pau Rigol / ZUMA

 

 

– Genel olarak hükümetler ve uluslararası yardım kuruluşları iklim değişikliği ve toplumsal kargaşa arasındaki bağlantıyı ne kadar iyi anlayabildi? Daha iyi anlayabilme ihtiyacı ve fırsatı nerelerde var?

FF: Geçmişte su kıtlığı illaki bir çatışmaya yol açmıştır diyemeyiz. Tarihsel olarak çatışan taraflar su kaynaklarını idare etmek için bir araya gelmiş ve bazen işbirliğine gitmiştir. Ama biz daha önce hiç görmediğimiz bir resme bakıyoruz. Benzeri görülmemiş İklim koşullarının oluşacağını ve benzeri görülmemiş su olaylarının gerçekleşeceğini düşünecek olursak tarihsel kayıtlar bize önümüzdeki 20-30 sene içinde neyi beklememiz gerektiği hususunda çok yardımcı olmuyor. Uluslararası toplum hala iklim değişikliğinin bu kendine özgü hava koşullarıyla nasıl bağlantılı olduğunu, kuraklık mı yoksa sellerin mi sebep olduğunu ve sonra nasıl çatışmalara yol açtığını anlamaya çalışıyor

CW: Kısmen bu [iklim değişikliği] birçok gerilim yaratan etmenden bir tanesidir. Çatışmalar çok karmaşık bir süreçtir; bir yönü ile diğeri arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi yoktur. Ama dolaylı olarak Rusya’daki ve Çin’deki kuraklıktan etkilenen Suriye ve Mısır gibi örnekleri görmeye devam ettikçe, gelecekte daha da fazla bu tarz münasebetlere tanık olacağız.

O halde şu anda sahip olduğumuz bu anlayış, daha esnek uygulamaları geliştirmek, iklim değişikliğinin risklerine uyum sağlamak ve de riskleri azaltmak için iyi bir dayanaktır.

 

– Bu bağlantı ortalama Suriyeli tarafından ne kadar iyi anlaşıldı? Parçası oldukları kargaşayla iklim değişikliği arasındaki bağlantıyı görüyorlar mı?

FF: Geneli konuşacak olursak, halkın iklim değişikliğiyle özel hava olayları arasındaki bağlantılar hakkında yeterince bilinçli olmadığını ve daha fazla eğitime ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Ve genel derken ben ‘küreseli’ kastediyorum.

Kesin olan bir şey var ki; birçoğunun yerlerini terk etmek zorunda kalmış olması, Suriyelilerin kendi geçim kaynaklarını kuraklığın nasıl etkilediğine dair bir anlayış geliştirmelerine vesile olmuş. Hayatları boyunca böyle bir şey tecrübe etmemişler ve bölgenin tarihinde de örneği yok.

 

 

Suriye'deki inanılmaz kuraklık isyanları tetiklemiş olabilir. Fotoğraf: Charles Fred

 

Bu ülkeler Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da uzun süreden beri kuraklık ile boğuşuyorlar. Bu ülkelerin birçoğu kurak ülkeler ve bunla baş etmek zorundalar. Bu yüzden doğal olarak ‘Bölgede kuraklığı asıl olarak ne arttırıyor?’ ve ‘Bu neden oluyor?’ soruları arasındaki bağlantıları kurma konusunda toplumda bir açıklık söz konusu ve bu da iklim değişikliği konusuna eklemleniyor. Tabiki özellikle su ve enerjiyle haşır neşir olan bu bölgelerdeki yönetimler mevzuların çok farkındalar.

CW: Mali’de yaptığımız başka bir çalışmada; kuraklığın yeni bir şey olmadığını ve insanların binlerce yıldır aşırı kurak bölgelerde zor olsa da ayakta kalabildiğini gördük. Yeni olan şey: değişimin derecesi, bu kuraklıkların ne kadar sürdüğü, kuraklığın yoğunluğu. Yani bu bölgelerdeki insanlar su kıtlığıyla mücadele etmek için çok iyi bir donanıma sahip ama o da bir dereceye kadar. Çoğu zaman bu değişimler geçmişteki sel ve kuraklıklardan çok daha farklı olmakta.

 

– Gelecekte buna benzer daha birçok kuraklıkla karşılaşacağımız ihtimali göz önüne alındığında, her bir bireyin bir çeşit şiddet ya da kargaşa sarmalına çekilmediğinden emin olabilmek için ne yapılabilir?

FF: Hükümetlerin ve uluslararası toplumun asla kontrol edemeyeceği bazı şeyler vardır. Özellikle ekonomi, tarihsel kindarlık, demokratik uygulamalar ve bunlar gibi silahlı çatışmayı, toplumsal kargaşa ve anlaşmazlıkları besleyen birçok faktör var. Kesinlikle iklimin eski haline dönüp çatışmayı önleyebilmesi için altın bir anahtar yok. Diğer bir deyişle iklim değişikliğiyle ilgili bir şey yapmak, özünde dünyaya barış getirmeyecek. Buna karşın uluslararası toplumun ve hükümetlerin iklim değişikliğini hafifletme ve risklere uyum sağlama konusunda bir şey yapabileceğimizi görmesi çok önemli. Hükümetler altyapılarını iklim değişikliğine karşı uygun hale getirebilir. Burada bahsettiğimiz daha iyi su uygulamaları ve sulama teknikleri. Ayrıca genellikle iklim değişikliği ile ilişkilendirmediğimiz sağlık kurumları da bu kapsama giriyor. Eğer hastalıklar iklim değişikliği yüzünden farklı bir biçimde yayılacaksa, o zaman hükümetler bunun için hazırlıklı olmalı. Şu anda ister silahlı çatışmanın ortasında, ister savaş sonrası yeniden yapılanma sürecinde olsun değişimden geçen Arap dünyasında gerçekten işleri doğru yapmak için bir fırsat var.

Yeşil Gazete için çeviren: Bilgi Gülgeç

Yazının özgün hali (ingilizce) için tıklayınız.

(Grist.org, Yeşil Gazete)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.