Hafta SonuManşet

Chavez’in ardından

0

Henüz Lenin, Mao, Stalin, Ho Shi Minh, Kim İl Sung, gibi 20. yüzyılın mumyalanmış liderleri galerisinde yeri olup olmayacağı belli olmasa da Chavez şimdiden Simon Bolivar ve Che ile birlikte Latin Amerika’nın halk idolleri arasındaki yerini aldı.

Zamansız ölümüyle yarım bıraktığı siyasi projesinin tamamlanıp tamamlanamayacağı henüz bilinmiyor. 14 Nisan’da yapılacak seçimlere Chavez’in ölmeden önce işaret ettiği yardımcısı Maduro kesin favori olarak girecek. Chavez yanlıları Chavez’in uygulamaya koyduğu projeyi 21. yy sosyalizmi olarak tanımlıyorlar. Bu yönüyle de Chavizmo’nun öldü diye tarihin sayfaları arasında unutturulmak istenen sosyalizm düşüncesinin Latin Amerika’da reenkarnasyonu olduğunu savunuyorlar.

20 yüzyılın asık suratlı bürokratik sosyalizminin yerine Chavez daha katılımcı, daha güler yüzlü bir örnek oluşturmaya çalışmıştı. En azından kişisel olarak Chavez elinde gitarıyla çok sevdiği halk şarkılarını neşeyle terennüm eden, içinden geldiği gibi konuşan, kalabalıkların arasına karışıp insanlara dokunup gözlerine bakarak konuşan bir politikacı olarak hatırlanacak.

Türkiye’de Chavez’in ölümüyle belki de ilk kez sol ve sağın tasada birlik göstermesi Chavez’in tavizsiz anti Amerikancılığı ile açıklanabilir. Ve tüm dünyada İran’dan Beyaz Rusya’ya, Suriye’den Kore’ye insan hakları sicilleri hiç de olumlu sayılmayan ülkelerden  Chavez’in kaybı dolayısıyla duyulan üzüntüyü dile getiren resmi açıklamalar geldi.

İnsan hakkı ihlalleri konusunda daha az sorunlu ülkelerde ise halk Chavez’in arkasından ikiye bölündü. Bir kesim için O, karizmatik bir halk kahramanı, bir politik önder; diğer kesim için ise petrol paralarını har vurup harman savuran anakronik bir popülist, hatta bir diktatör.

Kuşkusuz Chavez Latin Amerika’daki dönüşümün öncülerindendi. 20.yüzyıla damgasını vuran ABD hegemonyasına ve özellikle yüzyıl dönümünde iyice saldırganlaşan neoliberal uygulamalara karşı yoksul halk kitlelerinin öfkesini ve isyanını politik bir harekete dönüştüren ilk siyasi figürlerden birisiydi Chavez. Bir teorinin ardından giden kararlı bir doktrinerden çok el yordamıyla yolunu çizmeye çalışan bir pragmatist idi.

Giriştiği darbe başarısız olunca, halk desteğinin önemini kavramakta gecikmedi. Tövbekar bir darbeci olarak demokrasiyi tabandan kurmanın yatay örgütlenmeler sayesinde olacağını gördü ve uygulamaya koymaya çalıştı ama öncelikle yoksul halkını doyurmaya çalıştı. Kimse Chavez’in ondört yıllık iktidarında sağladığı iyileştirmeleri göz ardı edemiyor. Venezuela’yı Latin Amerika’daki gelir dağılımı en bozuk ülke olmaktan çıkartıp kıtada gelir dağılımının en adaletli olduğu ülke haline getirdi. Chavez iktidarında eğitim, sağlık, barınma hakkı konularında sağlanan başarılar gerçekten göz kamaştırıcı.

Halkı yoksulluktan kurtarmak için Neoliberalizme karşı yürüttüğü mücadele ister istemez Chavez’i Amerikan karşıtlığına götürdü. Neoliberalizmi ve Amerika’yı ortak düşman gören Latin Amerika ülkelerinde Chavez’in etkisi büyük oldu. Onun açtığı yoldan ve sağladığı imkânlarla Latin Amerika’nın kesik damarlarına yeniden kan geldi.

Dev şirketlere karşı yürüttüğü mücadelede karşısında Amerika’nın gücünü buldu. İlk başlarda kararlı ve bilinçli olmasa da GDO’ya karşı mücadelenin önemini çabuk kavradı. İklim politikaları konusundaki pozisyonu ise net olmaktan uzaktı. Bir yandan karbon salımını sıfırlamaktan bahseden güzel sözler söylerken, diğer yandan da suçu ve çözüm sorumluluğunu Amerika’ya atıp dost ve müttefik Latin Amerika halklarına ucuz petrol sevk etmek için Amazon yağmur ormanlarından boru hatları geçirmekte sakınca görmedi. Bunlar da Chavez döneminin gri yanları olarak kayda geçti.

Chavez iktidarının bir de siyaha yakın bölümleri var. Can havliyle sarıldığı Amerikan karşıtlığı Chavez’i medeni dünyanın persona non gratalarıyla aynı fotoğraf karesinde buluşturdu. Human Rights Watch gibi insan hakları izleme örgütlerinin kara listelerine abone yaptı. Kendisine yöneltilen darbe teşebbüslerini halkının ve elbette ordunun “devrimci” kanadının desteğiyle alt eden Chavez askeri üniformalarını hiç çıkartmadı. Orduyu rejimi korumak ve kollamak üzere bir yedek güç olarak tutmaktan geri durmadı.

Hangi açıdan bakarsanız bakın Chavez 21. yüzyıla bir şekilde damgasını vuran ilk liderdi. Erken sayılacak bir yaşta, popülaritesinin doruğundayken yaşama veda eden bu sıra dışı şahsiyet başta Latin Amerika olmak üzere dünyanın bütün yoksullarına yepyeni bir umut, hepimize yeni dönem politikalarına dair çok önemli ipuçları bıraktı.

Yeşil Gazete olarak Chavez’i daha iyi tanımak ve ortaya attığı fikirleri daha sağlıklı tartışmak için bir dosya hazırladık.

Chavez, vatanımın kalbi

Metin Yeğin’in Özgür Gündem için yazdığı yazı Chavez’in arkasından yazıların en sıcaklarından biri. Gazeteci / yazar Mahmut Şenol’un Açık Gazete’de yayınlanan hayli provokatif yazısı ise pek bilmediğimiz yeni bilgiler içeriyor.

Galatasaray Üniversitesi uluslar arası ilişkiler bölümü öğretim üyelerinden Selcan Serdaroğlu Yeşil Gazete için yazdığı makalede Chavez’i uluslar arası politikaları merkezinde değerlendiriyor.

Yeşil Gazete ekibinden iklim aktivisti Mahir Ilgaz’ın yazısı Venezuela enerji politikalarına değinerek Chavez’in iklim politikalarına eleştirel bir gözle bakıyor.

Yeşil Gazete Chavez dosyasında üç tane de çeviri yazı var.

Selma James ve Nina Lopez imzalarıyla The Guardian’da yayımlanan yazının başlığı: “Chavez iktidarının kadınlara bağlı olduğunu biliyordu”. Yazı Chavez’in iktidarı döneminde kadınların durumunu ele alıyor.

The Guardian’ın çevre blogunda Guy Edwards imzasıyla yayınlanan “Chavez’in ölümüyle Venezuela’nın iklim politikası değişecek mi?” başlıklı yazı Chavez öncesi ve sonrası iklim politikalarını tartışıyor.

“ Chavez devletin petrol şirketini kendi kumbarası gibi kullandı “National Post’ta Peter Foster imzasıyla yayımlandı.

Yazıları Yeşil Gazete’nin gönüllü çevirmenleri Türkçeleştirdiler.

 

 

 

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.