Dış Köşe

Samatya saldırıları: Türk’ün ‘yağma hakkından’ vazgeçememesi…- Gökhan Kaya

0

Hani aslan sosyal demokratlarımızı, ulusalcılarımızı, azılı milliyetçilerimiz birleştiren o cümle var ya: ”Bizi Türklüğümüzden utandırmak istiyorlar”…

Gerçekten utanılacak bir şey yok mu?

Üniversitede okurken, harçlığımızı çıkarmak için anketlerde çalışıyorduk. Bir gün tesadüfen evini satılığa çıkaran yaşlı bir Rum teyze ile sohbete oturduk. Kısa bir süre sonra, teyze -bize güvenebileceğini anlayınca- kendisine mahallede evini ucuza satması için yapılan baskıları anlatmaya başladı.

Emlakçılar, önce yanlarına takılan gençleri yaşlı teyzeye hakaret etmesi için gönderiyor, ertesi gün kendileri geliyordu. Polis şikayetleri müstehzi ifadelerle not alıyor, sonra teyze sokağın köşesinde polisle gençlerin bol el şakalı muhabbetlerine tanık oluyordu.

Akşam atılan taşlar, küfürler… Komşular bu linç atmosferinden faydalanıp yaşlı kadının bahçesine, bağına fiilen el koymuştu. Kadın korkudan bazı pencereleri çivilemişti.

Ben işte onu dinlerken Türküm demekten utandım.

Çünkü mahallenin yağma çetesi o kadının Rum –azınlık-, kendilerinin de Türk -çoğunluk- olmasından alıyorlardı cesaretlerini. Milli Emlak’tan, polisine, Belediyesi’ne kadar TC’nin tüm kurumları da o yağmacı çoğunluğun arkasında duruyordu.

O an birdenbire Türk-Müslümanlığın ‘yağma hakkının’ birleştirdiği o çoğunluğun parçası da olmak olduğunu fark ettim.

Birdenbire Ermeni soykırımı ya da 6-7 Eylül yağmasının tarihte kalan bir şey olmadığını. Azınlıkları yağmalama hakkının Türkler tarafından kuşaktan kuşağa içselleştirildiğini fark ettim.

TC’nin derin refleksini oluşturan azınlıklara yönelik yağma ve bastırma siyasetinin mahallenin en küçük hücresi tarafından bile paylaşılması… Sıradan faşizmin dehşet verici bir gerçeği.

***

Faşizmin yukarıda her an gelebilecek bir şey değil, halen ve şu anda bir yerlerde yaşanıyor. Sadece bize değmedikçe fark etmiyoruz ya da umursamıyoruz o kadar.

Bugünlerde o Rum teyze ile konuştuğumuz bahçeyi yeniden hatırladım.

Biliyorsunuz, Samatya’dan art arda Ermeni yaşlı kadınlara saldırı haberleri geliyor. Maritsa Küçük cinayetinin ardından yaşlı Ermeni teyzeler sokakta saldırıya uğradı, korkutuldu.

Kim yapıyor bu saldırıları? Samatya ufacık bir yer, Türkiye’deki mahalle örgütlenmesini-iletişiminin farkındaysak, bu işin altında kimin olduğunun o bölgede yaşayan birçok insan tarafından zaten bilindiğini de tahmin ederiz. Hatta ortalık çok sessizse bundan kesinlikle emin de olabiliriz.

Şimdiden mevzu hakkında ezbere bir şey söylemek istemiyorum ama en azından ‘basit’ bir şiddet olayının ötesine uzanabileceğine ilişkin fazlasıyla Türkiye tecrübesine sahibiz.

Demokrat kamuoyuna, alternatif yayınlara, STK’lara, İnsan Hakları örgütlerine bu noktada önemli bir iş düşüyor; sıradan bir şiddet olayı ya da dedikodu ve paranoyaklık çıkma ihtimali olsa bile özelikle ‘tekinsizlik ve yalnızlık’ duygusu fazlasıyla içselleşmiş ‘azınlık’ mensubu vatandaşlarımıza sahip çıkıldığını göstermeliyiz.

Sıradan faşizmle mücadele etmenin ilk yolu Hrant’ın dediği gibi damarlarımızdaki zehirli kandankurtulmak.

Bu da öncelikle Türk ve Müslümanların bu kimliğin yağmacı ve nefret dolu tarafından utanmaya başlamasıyla, faşizmin hedefi olan insanların yanında olmasıyla başlayacak.

Bana kalırsa, hayır hepimiz ‘O Türklerden’ değiliz ve bunu söylemekten de çekinmemeliyiz.

 

Gökhan Kaya – www.turnusol.biz

 

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.