ManşetTarım-Gıda

Biyo-yakıtlarla gelen büyük tehlike!

0

Taşıma ve sanayi için bitkilerden enerji üretme fikri üzerine kurulu olan biyo-yakıtların insan sağlığına ve tarımsal üretime verebileceği zararlara bir yenisi daha eklendi.

Nature Climate Change dergisinde Britanyalı bilim insanlarının imzasıyla yayınlanan makaleye göre, hızlı büyüyen bitki ve ağaçların etanol, metan ve biyo-dizel üretimi için yaygın ekimi nedeniyle yerküre zemininde bulunan ozon gazı konsantrasyonu hızla artabilir. Bu durumun dünya genelinde milyonlarca ton tarımsal üretim kaybına yol açmanın yanısıra senede yaklaşık 1385 kişinin ölümüne de yol açabileceği belirtiliyor.

Verilen bu sayılar farazi nitelik taşımakla birlikte, sorunun önemine dikkat çekmesinin yanısıra ekolojistlerin “doğaya yapılan her müdahalenin çoğu zaman bilinemez bir sonuç doğurabileceği” tezini  de destekler nitelikte.

Avrupa Birliği, karbon salımlarını azaltmak iklim değişikliğiyle mücadele için 2020 yılı itibariyle enerji sektörü ve taşımada kullanılan girdinin %10’unu biyo-yakıttan elde etmeyi planlıyor. Bilim insanlarına göre bu oranı tutturmak için toplamda 72 milyon hektarlık tarım arazisi ve/veya sulak alanda okaliptüs, söğüt ve kavak filizi yetiştirmesi gerekliliğine işaret ediyor. Bu ağaçlar, sunni gübrelerden ve diğer kaynaklardan aldıkları nitrojen oksit aracılığıya “isoprene” adında organik bir madde üretiyorlar. Bilim insanlarının dikkat çektiği nokta da, isoprene’in kimyasal tepkilemeler sonucunda zeminde bulunan ozon gazı konsantrasyonunu büyük oranda arttırma ihtimali.

Ü oksijen atomundan oluşan ozon gazı, atmosferin üst kısımlarında güneşten gelen zararlı ışımayı engellemek gibi çok önemli bir görev üstlense de, zehirli olması nedeniyle “sokakta” solumak istemediğimiz bir gaz. Ozon nedeniyle Avrupa ‘da her yıl 22.000 prematüre ölüm gerçekleştiği tahmin ediliyor. Avrupa Komisyonu’nun “Avrupa için temiz hava” programına göre doğru tedbirler alındığında, bu sayınn yılda 5.500 azalabileceği bildiriliyor.

Biyoyakıtlardan çıkacak isoprene nedeniyle oluşacak ozon konsantrasyonu nedeniyle başta mısır ve buğday olmak üzere yılda 1.5 milyar dolarlık bir tarımsal ürün kaybı yaşanabileceği de tahmin ediliyor.

Söz konusu makalenin yazarlarından olan ve Britanya’daki Lanchester Üniversitesi’nde atmosferik kimya bölümünde çalışmalarına devam eden Nick Hewitt, “Malezya’daki plantasyonlarda var olan zemin ozon konsantrasyonunu inceledikten sonra ‘Bu durum Avrupa’da da yaşanırsa ne olur?’ sorusunu sormaya başladık” diyor. Hewitt’e göre iklim değişikliği ve karbon bütçesinin yanısıra hava kalitesini de “hesaba katmak” bir gereksinim.

Hewitt ve ekibi, fazla isoprene üretimini engellemek için söz konusu ağaçların genetiğinin değişitirilmesinin ve bu yolla isoprene üretmeyecek bir hale getirilmelerinin çözüm olabileceğini düşünüyor. Bu yolla üretilen kavak filizlerinden biri laboratuarda denenmiş durumda. Başka bir yol da biyo-yakıt üretimi için otumsu bitkileri tercih etmek olarak görülüyor. Makalenin temel savlarından biri olan “doğaya yapılan her müdahalenin çoğu zaman bilinemez bir sonuç doğurabileceği” olgusunu düşündüğümüzde ise, esas çözümün doğayla uyumlu, az tüketen ve verimli bir enerji sistemine geçiş olduğu görülüyor.

(Climate News, Yeşil Gazete)

 

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.