ManşetYılbaşı

2012’nin iklim olayları – 1. Ocak ayı

0

Bir dedenin torununa anlatmaya kalktığında nereden başlayacağını bilemeyeceği bir seneyi geride bırakmışa benziyoruz. Savaşlar, çatışmalar, felaketler, demokrasi ihlalleri, ikili hesaplaşmalar, iktidar oyunları ve dalga dalga yayılan protesto haberleri ile dolu bir yıl geçirdik.

Amerikalı Aktivist ve yazar Rebbeca Solnit 2013 yılını iklim değişikliği ile mücadelede ya zaferin ya da topyekun mağlubiyetin belli olacağı, sıfır yılı olarak gördüğünü söyledi. Biz de Solnit’in öngörüsüne neden olan 2012 yılında yaşanan iklim ve çevre ile alakalı haberleri bir araya getirdik.

Ay ay yayımlıyoruz. Önce Ocak 2012…

OCAK 2012

Dünya genelinde yıl boyunca tekrarlanacak olan “en”lere İstanbul ile başlanıyordu.

İstanbul’da son 33 yılın en soğuk günü yaşanırken, ülkenin geri kalanı da soğuk dalgasından nasibini alıyor, Türkiye kar altında kalıyordu. Karabük’te, Zonguldak’ta, Tokat’ta, Siirt’te, Bursa ve daha bir çok şehirde yüzlerce köyün yolu ulaşıma kapanırken, Kars merkezde eksi 26,9, Çankırı Çerkes’de eksi 26,4 ve Sivas Kangal’da eksi 25,8 dereceyi bulan soğuklar ölümlere neden oluyordu. Bingöl’de karda mahsur kalan 7 kişi donmak üzereyken son anda kurtarılırken, Bitlis’in Tatvan ilçesinde bağlı Sallıca köyü yakınlarında çığ altında kalan 2 kişi o kadar şanslı olmuyordu.

Ocak ayında, soğuk havalar sadece Türkiye’de değil dünya genelinde kendini sert bir şekilde hissettiriyordu. Dünya genelinde hava durumuna bağlı nedenlerle toplam ölü sayısı 400’ü bulurken, haber ajansları Sırbistan’da soğuk hava nedeniyle suç oranları yüzde 40 oranında düştüğünü bildiriyordu. Çatışmalardan çektiği kadar, iklim olaylarından da çeken Afganistan’ı da senenin ilk felaketi vurdu. Ülkenin kuzeydoğusundaki dağlık bölgede çığ düşmesi sonucu 29 kişi yaşamını yitiriken, akla 2 yıl önce Salang geçitinde 171 kişiyi öldüren bir diğer çığ felaketi geliyordu.

Ocak ayında çığ felaketleri sadece soğuk havalardan ötürü meydana gelmedi. Papua Yeni Gine’nin güneyinde meydana gelen toprak kayması sonucu 60’dan köylü bir gece vakti uykularındayken toprakların altında kaldı. Haberlerde felaketin sebebini açıklamazken, yerel gazeteler dikkatleri ülkenin güneyindeki Amerikan Exxonmobil şirketine ait sıvılaştırılmış doğal gaz tesisine çekiyordu.

Geçmişi mahkeme kararı ile verilen cezalarla dolu olan Exxonmobil şirketinin bu olaylarla bağı var mıydı bilinmez, ama Ocak ayında yine aynı şirketin Britanya’da çevre ile ilgili şimdiye kadar verilmiş en büyük ceza olan 2.8 milyon euro gibi rekor düzeyde bir ceza aldığı ortaya çıkacaktı. Şirketin yaptığı savunmasında ise bir değişiklik yoktu, Şirket yetkilileri ‘pişmanlık duyduklarını ancak prosedürlerini gözden geçirip daha iyi hale getireceklerini bir kez daha tahhahüt etti.

Cezalar tek bir şirketle de sınırlı değildi. Bu sefere Latin Amerika ülkelerinden biri olan Ekvador’da, bir diğer merkezi ABD’de bulunan ama ortakları birçok ülkeye yayılan enerji kartellerinde biri olan Chevron adlı şirkete Amazon’ları kirlettiği gerekçesiyle 18.2 milyar dolar tazminat ödemesi kararı onanıyordu.  Ekvadorlu yerli gruplar, Texaco’nun 1972 ila 1992 yılları arasında Amazonlardaki nehir ve çukurlara 18 milyar galon zehirli madde döktüğünü söylerken, Chevron da cezanın “meşru olmadığını” savunuyor ve karara ABD mahkemelerinde itiraz edeceğini açıklıyordu.

İçtiği suyu, ürün yetiştirdiği toprağı,  avlandığı ormanı yok edilen Amerika kıtası yerlilerinin sesi bu seferde Meksika’da, pek de farklı olmayan bir sebeple duyuyordu. 17 Ocak Günü Meksika yerlisi Tarahumaralılar’dan 50 kişinin, kuraklık sonucu çocuklarını doyuramaz hale gelmelerinden ötürü toplu halde intihar ettikleri haberi geldi.Yetkililer bu haberden sonra gıda yardımına başlasa da, 2012  Amerika kıtasında ilk belirtileri duyulmaya başlanan gıda krizi daha birçok yerlinin ölümüne neden olacağa benziyordu.

Bu adım adım yaklaştığı söylenen felaketlere karşı, ABD hükümetinin yaptığı hazırlıklarda Ocak Ayında  Amerika kıtasından gelen bir diğer haberdi. ABD, küresel bir kriz durumunda ortaya çıkabilecek ekonomiyle ilgili aksaklıkları azaltmayı amaçlayan yeni bir stratejisinin olduğu açıklıyor, “Küresel Tedarik Zinciri Stratejisi” isimli planla, terör saldırısı ya da doğa felaketleri gibi sebeplerle Amerikan ekonomisinin durmasına yol açabilecek sorunları azaltmayı hedefliyordu.

Bu zincirin içerisinde olması planlanmayan bir ülke olan İran ise, ilk nükleer yakıt çubuğunu ürettiği bildirdi. Bu haber üzerine, ABD Başkanı Barack Obama, İran ile iş yapan bankalara yaptırım uygulanmasını öngören tasarıyı imzalamasıyla, içerisine İsrail’in de elinde silahıyla beraber dahil olacağı bir kördüğümün 2012 yılındaki ilk ilmiği atılmış olacaktı. ABD-İran gerginliği petrol fiyatlarını zıplatacak, iki hasım arasındaki çekişme fosil yakıt tüketicilerinin ceplerine yansıyacaktı.

Bir sene önce Nükleer Enerjinin nasıl bir felaket getirdiğine üçüncü kez tanık olan Japonya’da ise, Japonya’dan Nükleer karşıtı hareketin 11 Eylül 2011’den bu yana, ülkedeki nükleer enerji santrallerinin kapatılması amacıyla girdikleri işgal eylemine, Hükümetin çadırları sökün ve terk edin tehdidi gelecekti. Bir deprem sonrasında gelen tsunami felaketi ile nükleer bir felaketler zincirine ardarda tanıklık temiş olan ülked 7 şiddetinde bir başka depremi daha yaşanıyor, akıllara yine tsunami yine nükleer santraller gelecekti.

(devam edecek)

Haber: M. Can Tombil – Yeşil Gazete

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.