ManşetYılbaşı

2012’nin en önemli 10 çevre olayı

0

Mongabay.com ‘da Jeremy Hance ve Rhett A. Butler imzasıyla yayınlanan “2012’nin En Önemli 10 Çevre Olayı” derlemesini, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Baturay Palas‘ın çevirisiyle sunuyoruz.

***

Aşağıda 2012 yılının en önemli çevre olayları kısaca anlatılmıştır. “Olaylar” belli bir sıralamada değildir.


Bilim insanları: Dönüşü olmayan bir noktaya geliyoruz

Nature dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, iklim değişikliği, nüfus, tüketim ve ekolojik yıkım, Dünya’yı dönüşü olmayan bir noktaya sürüklüyor. Bu durum insanoğlunun daha önce hiç görmediği kadar ağır sonuçlara yol açabilir. Bilim insanlarına göre, eğer bir ekosistem yüzde 50-90 arası değişim yaşarsa, yok olma tehlikesiyle karşılaşabiliyor. Günümüzde, tahminlere göre, Dünya’nın karasal ekosisteminin yüzde 43’ü tarım alanı ve şehirlerin işgalinde. İnsan girmemiş alanlar ise kirlilik ve iklim değişikliği yüzünden etkileniyor. Araştırmacılar, bu geri dönülmez aşamaya gelmemek için ekosistemimizin yüzde 50’sinden fazlasının değişmesinin önlenmesi gerektiğini söylüyorlar. Ancak toplum bilinci sağlayıp nüfus artışını durdurmadıkça bu pek mümkün gözükmüyor. Biyolojik çeşitliliğin azalmasıyla gıda üretimi ve diğer ekosistem hizmetleri aksayacak, Dünya muhtemelen uç noktalarda sıcaklık rejimleri yaşayacak ve azalan doğal kaynaklar insanların çatışmasına yol açacak. Diğer bir deyişle, insan toplulukları birbiri ardına felaketlerle karşı karşıya kalacak. Ancak bunu tersine çevirmek gene bizim elimizde.

Kuzey kutup buzlarının erimesi tahminlerin ötesine geçiyor

Küresel ısınma dünya çapında büyük değişikliklere neden oluyor, ancak hiç biri kuzey kutbundaki erime kadar dramatik değil. Bu yıl, buz denizi şimdiye kadar kaydedilen en düşük seviyeye ulaştı: 3,4 milyon kilometrekare. Bu yeni kayıt, sadece 5 yıl önce kaydedilen eski rekoru kırarak en kötümser tahminlerin de ötesine geçti. Erimenin boyutu, bölgenin ısınmasının daha da artmasına sebep oluyor. Fakat erimenin etkileri sadece kuzey kutbuyla sınırlı kalmıyor. Kutuplardaki erime okyanuslardaki akıntıların yönünü değiştirerek meteorolojik olayların dengesizleşmesine yol açıyor. Bilim adamları Kuzey kutbundaki buzların birkaç on yıl içinde tamamen eriyeceğini tahmin ediyor. Böyle bir olay en azından 2,5 milyon yıldır hiç yaşanmadı.

Colorado Waldo kanyonunda çıkan yangının uydu görüntüsü

 

Sandy Kasırgası, iklim değişikliğini tekrar gündeme taşıyor

Karayipler’de yüzden fazla insanı öldürdükten sonra, Sandy Kasırgası ABD’nin doğu kıyılarını vurarak büyük hasara yol açtı. Fırtına 153 kişinin ölümüne neden olurken 80 milyar dolarlık kayıp yaşattı. Yükselen su seviyesi ve ısınan deniz suyu ile dengesizleşen hava durumu fırtına sezonlarının daha da artacağına işaret ediyor olabilir. Aslında, son çalışmalar iklim değişikliğinin genel kasırgaların sayısını artırmaktan çok kasırgaların şiddetini arttıracağını öngörüyor.

Yeni araştırmalar, kuraklık, sel ve sıcak hava dalgaları ile iklim değişikliği arasında bağ buldu

Mart ayında, Nature’da yayınlanan bir inceleme, ısınan dünya ile kuraklık, sel ve ısı dalgaları arasında “güçlü kanıtlar” buldu. Temmuz ayında, Amerikan Meteoroloji Derneği tarafından yayınlanan bir raporda da benzer bir sonuca ulaşıldı.

Rio +20 hüsranı

Rio +20 zirvesi ile ülkeler çevresel hedefleri ekonomik hedeflerle (örneğin, yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi) birleştirerek, sürdürülebilirlik yolunda bir adım atmak amacındaydı. Ancak birçok çevreler tarafından yoğun eleştiriye maruz kaldı. Greenpeace, anlaşmanın ümitsiz olduğunu vurgularken, WWF zaman kaybına yol açtığı yorumunda bulundu. Eleştiri sadece dış gruplardan gelmedi, AB temsilcisi IDA Auken’den de “hoşnut olmadıkları” açıklaması yaptı. Rio +20 ile küresel çevre krizi, yoksulluğun önlenmesi, yeni bir ekonomik model sürecine geçiş gibi konularda ülkeler anlaşmaya varacaktı, onun yerine ülkeler zirveyi hiçbir anlaşmaya varamadan terk ettiler.

Tazminat talebi hakkı anlaşmaya eklendi

Doha’da yapılan iklim zirvesi, ülkelerin çoğunun isteksizliğinin bir tezahürü olduysa da, zirvede ülkelerin politikalarını yeniden gözden geçirmelerine sebep olacak sürpriz bir adım atıldı: tazminat hakkı. Bu önemsiz gibi gözükebilir şu an için, ancak gelecekte çok önemli sonuçlar doğuracak. Zirvede varılan anlaşmaya göre tehdit altındaki ülkeler maruz kaldıkları zararlar ve kayıplar yüzünden doğayı kirleten ülkelerden tazminat talep edebilecek. Ancak beklendiği üzere bu küçük değişiklik gelişmiş ülkelerin çoğunun hedefinde.

Gergedan ve fil avcılığı arttı

Çin ve Vietnam’daki orta direk gelirlilerin artışıyla paralel olarak artan gergedan boynuzu ve fildişi talebi, kaçak avcılığın artmasına sebep oldu. Fillerin kitle halindeki katliamları birçok ülkede, özellikle Çad ve Kamerun’da kaydedilmeye başlandı. Sumatra’da da fil ölümleri artarken, Güney Afrika gergedan ölümlerinde rekor düzeye ulaşıldığını açıkladı. Aynı zamanda Java Adası’nda yaşayan 38 gergedanın popülasyonunun korunduğu ve Nepal’de 2011’de tek bir gergedanın dahi öldürülmediği iletildi.

Arı nüfusunun azalmasında böcek ilaçlarının rolü olduğu kanıtlandı

Bir takım yeni araştırmalar gösteriyor ki, ortalıkta dolaşan arılara sıkılan böcek ilaçları anlık olarak onları yok etmese de, uzun vadede ölümcül bir şekilde arı kolonilerinin yok olmasına yol açabiliyor. Science dergisinde yayınlanan iki çalışmaya göre, ilk 1990’lı yıllarda kullanıma sunulan ve neonikotinoid olarak adlandırılan böcek ilaçlarının, kraliçe arıların ölümlerine yol açarak işçi arıların kovanlarını kaybetmesine yol açtığı belirlendi. Başka bir çalışma, arıları beslemek için kullanılan mısır şuruplarında bulunan eser miktardaki neonikotinoidlerin, bütün bir kovanın nüfusunu 6 ay içinde yok edebileceğini gösteriyor. Mısır şurubundaki neonikotinoid, mısır tarlalarında kullanılan böcek ilaçları yoluyla arılara ulaşıyor. Diğer başka çalışmalar da böcek ilaçlarının arılar üzerinde benzer etkilere sebep olduğunu gösterdi. Öte yandan Fransa bu sene bir böcek ilacı türünü yasakladı, diğer AB ülkelerinde de benzer çalışmalar yapılıyor. Böcek ilacı üreticileri ise arı ölümleriyle ürünlerinin arasındaki bağı inkar etmeye devam etseler de, yeni çalışmalardaki veriler kanıtları gittikçe güçlendiriyor. Asıl soru ise hükümetlerin bu konuda ne kadar çabuk önlem alacağı.

 

Amazon’lardan çelişkili mesajlar

Ekim ayında Brezilya, ülkedeki orman mülklerinin ne kadarının korunacağına ilişkin yasayı onaylayınca çevreci gruplar arasında büyük yankı uyandırdı. Brezilya hükümeti bu yasayla amazon havzası boyunca altyapı çalışmalarını arttırmak istiyor, bu ağaç katliamlarında önemli bir artışa sebep olabilir. Öte yandan, Belo Monte barajındaki çalışmalar mahkeme emriyle ertelendi. Belo Monte, dünyanın en büyük barajlarından biri olacak şekilde inşa ediliyordu. Proje ile, Xingu Nehri’nin sularının %80’in baraja verilecekti. Bu nehir Amazon bölgesini besleyen ırmağın önemli bir kolu ve on binlerce hektarlık ormanı besliyor. Bu gelişmeler endişeleri arttırsa da, Brezilya Aralık ayında Amazon’daki yıllık ağaç kaybı miktarının bu sene en düşük orana gerilediğini bildirdi. Bu miktar, 2003-2004 dönemindeki ağaç kaybı miktarının %80’inden daha az.

Chut Wutty ve Pray Lang temsilciler, Kasım 2011. Fotoğraf: Fran Lambrick

 

Aktivist Chut Wutty Kamboçya’da öldürüldü

Dünyada en çok orman kaybı yaşanan ülkelerden biri olan Kamboçya, halihazırda çevreyle arası en kötü ülkelerden biri. Ancak işler 2012 yılında çevrecilerin öldürülmesiyle daha da kötü bir hal aldı. Nisan ayında, orman aktivisti Chut Wutty yasadışı bir ağaç kesim bölgesinde jandarma tarafından vurularak öldürüldü. Onun şaibeli ölümünü, yasadışı ağaç kesimlerini gazetesinde yayınlayan Hang Serei Oudom’un arabasında öldürülmüş olarak bulunması izledi.

Kongo’da vahşet

Morgan ismiyle de tanınan azılı haydut Paul Sadala önderliğindeki bir grup 24 Haziran sabahı Okapi Doğal Yaşam Alanı’nı bastı. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde bulunan parkı ateşe vererek binalara ve ekipmanlara zarar veren haydutlar 2 orman korucusunu ve 4 başka kişiyi öldürürken 13 okapiyi de telef ettiler. Saldırıların doğal yaşam parkındaki yasadışı fil avcılığı ve altın aramalarıyla mücadele sebebiyle yapıldığı düşünülüyor. Henüz yeni iç savaştan çıkmış açlık ve sefaletle mücadele eden Demokratik Kongo Cumhuriyeti, çeşitli yağmur ormanlarına, fillere ve dağ gorillerine ev sahipliği yapıyor. Morgan ve çetesi tarafından yapılan saldırı, aynı zamanda dünyada artış gösteren kaçak avcılığın organize olarak doğal yaşam savunucularına yönelen şiddetini gözler önüne seriyor.

 

Gurur duyduklarımız…


Avustralya, dünyanın en büyük deniz koruma alanlarının oluştururuyor

Rio +20 Zirvesi’nden çıkan bir sonuç da, Avustralya’nın dünyanın en geniş deniz koruma bölgesini oluşturacağını açıklamasıydı. Duyuruda korunan bölge sayısının 27’den 60’a çıkarılacağı söyleniyor, böylece ülke denizlerinin neredeyse %4o’ı koruma altına alınmış olacak. Yeni korunan deniz alanlarında balıkçılık, petrol ve gaz aramaları sıkı regülasyonlarla kısıtlanacak. Deniz bilimciler aşırı avlanma, kirlilik ve okyanusların asidifikasyonu neticesinde deniz yaşamının gün geçtikçe daha çok tehlikeye girdiğini söylüyorlar.

Soyu tükenen kurbağa tekrar ekosisteme kazandırıldı

Tanzanya’da 1996’da keşfedildikten sonra soyu tükenen bir tür kurbağa, oluşturulan yapay ekosistem içinde üretilerek doğaya yeniden kazandırıldı. Kinashi karakurbağası ismindeki canlı bulunduktan yalnızca 13 sene sonra soyu tükenmişti. Bir baraj inşaatı, kurbağanın yaşadığı Kinashi Irmağı’nın yönünü değiştirerek yaşam alanının kurumasına sebep olmuştu. Ancak başarılı bir çalışmayla kurbağa soyu tamamen yok olmaktan son anda kurtuldu. Bu yılın Ekim ayında, ürettikleri kurbağalardı ilk sefer doğaya saldılar.

Avustralya ve Meksika’da iklim yasaları

Bu yaz Avustralya, ülkedeki en büyük 300 çevre kirleticiyi hedef alan vergi yasasını geçirdi. Vergi sekiz yıl içinde 159 milyon metrik ton karbon azaltmaya yönelik, her metrik ton için 24$ olarak belirlendi. Vergiyle toplanacak para, gelir vergisini düşürmek ve refahı arttırmak için kullanılacak. Ancak yasaya muhalefette bulunan merkez sağcılar şiddetle karşı çıkıyor ve eğer güç kazanırlarsa yasayı geri çekeceklerini belirtiyorlar. Bu arada, Meksika’da oldukça önemli bir iklim mevzuatı yürürlüğe kondu. Mevzuata göre karbon salımının 2020’ye kadar yüzde 30 azaltılarak 2000’ler seviyesine düşürülmesi öngörülüyor. Ancak, yeni cumhurbaşkanı Enrique Peña Nieto, seçim ile, bu yasanın uygulanmasına engel olabilir. Nieto, 11. büyük karbon salıcısı olan Meksika’nın, petrol ve gaz üretimini artırmak için söz verdi.

 

Baraj protestoları

Brezilya ve Sarawak’da yerli protestocular tartışmalı yağmur ormanı baraj projelerine karşı ayaklandılar. Belo Monte alanında bir grup protestocu hendek kazarak, inşa edilen barajın Xingu Nehri’nin bir kısmını kurutacak olmasını protesto etti. Baraj, Amazon’un en önemli kollarından biri olan Xingu nehrinin akışını değiştirerek yağmur ormanlarını tahrip edecek, on binlerce insanı yerinden edecek ve balık göçlerini engelleyecek.

Endonezya hükümeti, tartışmalı palm yağı ekimini yasakladı

Çevreciler ve yerel toplulukların uzun süren kampanyasından sonra, Endonezya hükümeti Sumatra adasındaki palm yağı üretimini incelemeye aldı. Yetkililer, PT Kallista Alam ismindeki şirketin ruhsatını usulsüzlükler sebebiyle iptal etti. Endonezya’da palm yağı ekimine yer açmak için ormanlar yok ediliyor.

Avustralya yasadışı kereste ithalatını yasakladı

Kasım ayında Avustralya, yasadışı yollarla kesilmiş kerestelerin ithalatını kısıtlayan yasayı yürürlüğe soktu. Yeni yasa illegal yollarla kesilmiş kütüklerin ithalatı halinde işletmeleri suçlu duruma düşürecek. Avustralya hükümeti, ülkede her yıl 400 milyon dolar değerinde yasadışı kereste satıldığını tahmin ediyor.

 

Yeşil Gazete için çeviren: Baturay Palas

(Mongabay, Yeşil Gazete)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.