İklim KriziManşet

Dara raporu iklim değişikliğinin yol açacağı kıyameti gözler önüne seriyor

0

2012’de iklim değişikliğinin etkileri tüm dünyada kuraklıklar, orman yangınları, seller olarak tezahür etti. Kuzey Kutbu buzullarının tarihteki en düşük seviyeye gelerek rekor kırması, ve ekonomik kayıpların da gözle görülür olmasıyla, devlet başkanları ve sorumlu bakanlar da iklim değişikliğiyle ilgili demeçlerini artırdı. Geçtiğimiz günlerde, bağımsız kuruluş DARA tarafından yayınlanan İkinci İklim Değişikliği Hassasiyet Raporu ise içerdiği somut rakamlar göz önüne alındığında bu güne kadar yapılmış en ciddi uyarılardan biri olma niteliğini taşıyor.

Raporda, iklim değişikliğinin küresel gelişmeyi ciddi şekilde baltaladığı bulgusu öne çıkıyor. Ayrıca, dünyaya maliyeti şimdiden 1.2$ trilyonu aşan iklim değişikliği ile mücadele için kayda değer adım atılmamasının meydana gelen ölümlerin en büyük sebeplerinden biri  olduğu ifade ediliyor.

Rapora göre iklim değişikliği halihazırda senede yaklaşık 400.000 insanın ölümünde rol oynuyor. Bunun en büyük sebebi ise iklim değişikliğinden kaynaklanan ve en çok  gelişmekte olan ülkelerdeki çocukları etkileyen açlık ve bulaşıcı hastalıklar.

Araştırmaya göre, bu etkiler gelişmekte olan ülkelerde en ağır şekilde hissediliyor. İklim değişikliğine bağlı aşırı hava sıcaklıklarının tarım üretimini düşürmesi gıdasızlık, yoksulluk ve buna bağlı gelişen hastalıklara yol açıyor. Bu döngünün nihai sonucu ise ölüm oluyor.

DARA’nın raporunda ayrıca karbon-yoğun enerji altyapısı ve buna bağlı faaliyetlerin hava kirliliği, tehlikeli iş koşulları ve kanser oranlarını artırarak yılda 4.5 milyon ölüme sebebiyet verdiği belirtiliyor. Mevcut karbon-yoğun enerji kullanımı sürdürüldüğü takdirde, 2030 yılına kadar senede 6 milyon insanın iklim değişikliği ve yukarıda sıralanan etkiler nedeniyle öleceği öngörülüyor. Bu rakamın neredeyse 700 bininin ise doğrudan iklim değişikliğinden kaynaklanacağı belirtiliyor. Bu durumda, karbon yoğun ekonomi ve iklimin ortak krizi bugünden itibaren önümüzdeki on yıl içerisinde toplam 100 milyon insanın hayatına mal olacak. DARA, iklim değişikliğinin etkilerinin insanların sadece belli bir kısmını değil neredeyse tümünü etkileyeceğinin altını çiziyor.

Meseleye sadece küresel gelişme ve ekonomi tarafından bakıldığındaysa, iklim değişikliği sebepli ekonomik kayıpların sadece 2010 yılında GSYH’nin küresel ortalamasını yaklaşık %1 düşürdüğü görülüyor. Karbon yoğun ekonominin, iklim değişikliğinden bağımsız kayıplarının ise küresel GSYH’nin %0.7’sine mal olduğu belirtiliyor. 2010 yılında, karbon ekonomisi ve iklim değişikliği nedenli kayıpların toplamı 1.2 trilyon doları aşıyor.

Ancak, bu küresel rakamlar, gelişmekte olan ülkeleri ve dünyanın en yoksul insanlarını etkileyen inanılmaz büyüklükteki asıl zararı saklıyor. En az gelişmiş ülkeler, 2010 yılında iklim değişikliği ve karbon ekonomisi nedeniyle GSYH’lerinin ortalama %10’unu kaybetti. Üstelik raporda öngörülen ölümlerin %90’ı gelişmekte olan ülkelerde olacak, doğrudan iklim değişikliğinden kaynaklanan ölümlerde ise bu oran %98’e çıkıyor.

Üstelik küresel ekonomik kriz içerisindeki dünya, iklim değişikliği ile mücadele için yeni kaynak yaratmak yerine, diğer gelişme fonlarını iklim değişikliğine karşı destek fonlarına aktarma yöntemini izliyor. Bunun bir sonucu olarak Milenyum Kalkınma Hedefleri ile birlikte yoksulluğu azaltma çabaları da tehlikeye giriyor. Dünyanın önde gelen ekonomilerinin iklim değişikliği gerçeğinden muaf olmadığı hesaba katıldığında ise, sadece ABD, Çin ve Hindistan’da 2030’da ekonomik zararın senede 2.5 trilyon dolar, ölümlerin ise senede 3 milyon kişiden fazla olacağı öngörülüyor.

Raporda, dünyanın her kesiminin iklim değişikliğinin etkilerinden nasibini alacağını ortaya koyan bulgular bunlarla da sınırlı değil. Yukarıdaki rakamlara ek olarak 250 milyon insan deniz seviyesindeki yükselmeden, 30 milyon insan şimdikinden daha aşırı hava durumlarından ve özellikle sellerden, 25 milyon insan tiyal tabakası erimesinden ve 5 milyon insan da çölleşmeden etkilenecek. Bu baskıların toplamı başka sorunlara da yol açacak. Araştırmacılara göre göçlerin yanı sıra şiddet ve toplumların sosyal ve ekonomik yapısının toptan çöküşü de söz konusu olacak.

Raporda bir çok etkinin artık engellenemez olduğu fakat kısa dönemde halen bazı kayıpların önlenebileceği; kaynak aktarımı yoluyla insan kayıplarının, ekonomik kayıplara dönüştürülebileceği belirtiliyor. Kırsal yoksulluğu azaltmaya yönelik programlar, temiz hava düzenlemelerinin sağlanması, daha güvenli çalışma ortamları ve karbon yoğun enerji altyapıları nedeniyle risk altında bulunan insanlar için modern enerji seçenekleri oluşturulması sunulan çözüm önerileri arasında yer alıyor. Araştırmacılar, bu çözümlerin ekonomik bir bedeli olacağını; ancak, hayat kurtaracağını vurguluyorlar. Öte yandan, ekonomik kayıpların da şimdiden yapılacak yatırımlarla azaltılabileceğini belirtiliyor. Tarıma yatırım bunlardan biri olarak raporda yerini alırken, insanların uyum sağlama sınırları, okyanusları soğutmanın imkansızlığı, çölleşmenin neredeyse hiç geri döndürülememesi gibi problemler de sıralanıyor ve bu sorunların daha da derinleşmesi beklenmeden şimdiden adım atılması gerektiği ifade ediliyor.

Düşük karbona dayanan bir ekonomiye geçişin GSYH’nin yaklaşık %0.5’ine ya da daha azına mal olacağı belirtilirken bu maliyetin, iklim değişikliği ve karbon ekonomisinden kaynaklanan zararların karşısında düşük kaldığı ve salımları azaltmanın toplum için her durumda net fayda sağlayacağının altı çiziliyor.

daraint.org/wp-content/uploads/2012/09/CVM2-Low

daraint.org/wp-content/uploads/2012/09/CVM2ndEd-ExecutiveSummary.

guardian.co.uk/environment/2012/sep/19/extreme-weather-new-normal-climate-change

Yeşil Gazete için derleyen: Cansın Leylim Ilgaz

(Yeşil GazeteDARA, The Guardian)

 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.