Röportaj

Ergin Cinmen: “Maksat mahkemelerden değil yargıçlardan kurtulmak!”

0
Ergin Cinmen

Ergin Cinmen

Üçüncü Yargı Paketinden neler çıktı? ÖYM’ler kalktı mı başka kılığa mı büründü? Bu değişikliklerin nedeni Hükümet-Cemaat çatışması mıydı? Birer tutuklama ve ceza makinesi gibi işleyen ÖYM’ler yerine görevlendirilen, “iştigal alanı terör olan ihtisas mahkemeleri” hak ve özgürlükler konusunda daha hassas davranacak mı? Yeni yasal düzenlemelerin AB standartlarına uygunluk sağlama ile ilgisi var mı? Düşünce özgürlüğüne, basın özgürlüğüne olumlu bir katkı sağlayacak mı? Yapılan değişiklikler adalete sarsılan güveni kısmen de olsa onaracak mı?

Bir paket çıktı çıkmasına da, biz bu paketin içinden çıkamadık. Çıkamayınca da iş hukukçulara, uzmanlara düştü. Ben de, Yeşil Gazete okurları için dostumuz, arkadaşımız  Av. Ergin Cinmen’e birkaç soru ile başvurup bizi aydınlatmasını rica ettim.

Kendisine açıklamaları için teşekkür ediyoruz. (Yüksel Selek)

Bir yargı reformu ile karşı karşıya  olduğumuz söylenebilir mi?

Bildiğiniz gibi siyasi iktidar da bunun bir yargı reformu olduğu iddiasında değil. Yargı reformuna ancak yeni ve evrensel hukuk ilkelerini barındıran bir anayasa ve bu anayasaya uygun olarak yapılacak olan hukuki düzenlemelerle varılabilir. Bu paket yalnızca hukuk devleti ilkesi açısından bünyesinde aynı anda doğruları yanlışları barındıran yasal düzenlemeleri içermektedir.

Bu paket bize neler getiriyor?

Bunu yanıtlamak için  bir torba halinde önümüze konan bu yeni yasal düzenlemelere  kuşbakışı göz atmak gerekiyor:

Bu paketle; İcra İflas Kanununa, İş Mahkemeleri Kanununa, İdari Yargılama Usulü Kanununa, Yabancıların Türkiye’de İkamet ve Seyyahatları  Kanuna, Seyyahat Acenteleri Birliği Kanununa, Danıştay Kanununa, Taşınmaz Mal Zilyetliğine tecavüzün Önlenmesi Kanununa, Bilgi Edinme Kanununa, Rekabetin Önlenmesine Dair Kanuna, Elektrik Piyasası Kanuna, Şeker Kanununa, Doğa Gaz Piyasası Kanununa, Petrol Piyasası Kanununa, Sıvılaştırılmış Petrol Gazları ve LPG Piyasası Kanununa, Bankacılık Kanununa, Elektronik Haberleşme Kanununa, Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kanununa, Hakimler ve Savcılar Kanununa, Kadastro Mahkemeleri Kanununa ve nihayet Terörle Mücadele Kanununa, Türk Ceza Kanununa, Ceza Muhakemesi Kanununa değişiklikler getiriliyor.

Bu kadar kanunun değişikliğe tabi olmasının nedeni üzerinde biraz duralım. Öncelikle söyleyelim ki, TCK ve CMK dışındaki değişikliklerin ortak bazı nedenleri var. Bunlardan birincisi bu yasaların AB standartlarına uygun olarak düzeltilmesi gereğidir.  Diğeri ise  bu yasaların uygulama sorunlarının giderilmesidir. Bundan önceki iki paketin de konuları buydu. Demek ki, 10 yıllık bir hükümet, ancak onlu yıllarında bu kadar yasanın AB standartlarına aykırı olduğu farkına varmış durumda veya uygulamalardaki aksaklıklar  ancak fark ediliyor.

Ancak  bu dediğiniz hususların dışında başkaca tartışılması gereken şeyler de var. Örneğin Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması gibi. Bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Şunu açıkça belirteyim ki, Özel Yetkili Mahkemeler (ÖYM’ler) kaldırılmış değil, bunlar tam tersine çoğaltıldı. Asıl amaç ÖYM’lerin , siyasi iktidarın artık siyasetine de karışmakta olan  hakim ve savcılarından kurtulmaktı. Bu kurtulmanın iki ana başlığı vardı. Birincisi bu mahkemeleri oluşturan hakim ve savcıların tutuklamaları peşin ceza olarak görmesi ve yetkilerini çok geniş olarak uygulamalarıdır. Bu durum hükümeti uluslararası planda zor durumlara soktu. Zaten AİHM indinde rekor ihlal kararları ile malul olan yargı bir de özellikle Ergenekon, Balyoz ve Oda TV davaları ile zor durumlara düştü. Hükümete göre asker artık tehdit unsuru olarak devre dışı kalmıştı. O zaman gereksiz ve uzun süren tutuklamalara gerek yoktu. Tabi ki bu durum siyasi iktidarın Kürt sorunu konusundaki tercihleri doğrultusunda KCK davaları için geçerli değildi. O zaman bir klik halini almış olan bu mahkemelerden değil ama yargıçlardan kurtulmak gerekiyordu. Adeta bir blok halinde çalışan bu yargıç ve hakimleri dağıtmak, ancak mahkemeleri yerinde tutmak uygun olacaktı. O zaman yetkileri ÖYM’lerle aynı  olmak üzere yeni hakim ve savcılarla yeni ÖYM’ler  kurmak gerekiyordu. İşte bu yapıldı. ÖYM’lerin yalnızca “lakapları” değiştirildi ve bundan böyle iştigal alanı terör olan ihtisas mahkemeleri kuruldu. Baş ağrıtmanın diğer bir konusu ise MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a karşı yürütülen soruşturmada açığa çıktı. Bir savcının,  hükümetin, PKK sorununu çözme yolunda atmış olduğu Oslo süreci adımına çelme takma atağı üzerine kopan kavga, önce emniyetin üst düzeyinde bulunan yüzden fazla polisin yer değiştirmesiyle başladı ve  ÖYM’leri  işgal eden yargıç ve savcıların tasfiyesi ile son buldu.

Bu arada fazlaca baş ağrıtan diğer bir sorun da bu paketle halledildi. Artık yargılamanın soruşturma aşamasında; gizli dinleme, tutuklama gibi yetkiler nöbetçi hakimlerin elinden alınarak yalnızca bu konuda karar alacak olan önceden belli ve sabit olan yargıçlara  verildi.

Her iki alanda da kurulacak olan bu mahkemelere atanacak yeni yargıç ve savcılar hükümetin olası kontrolünde olabilecek  ise; diğer bir anlatımla hükümet, Fethullah cemaati  kadroları namıyla anılan ve HSYK’da çok etkili olan kadronun inisiyatifini sönümlendirecek güçte ise iktidar bu kadrolardan kurtulup kendi kadroları ile yeni yargıyı oluşturabilecektir. Gerek Başbakan’ın ve gerekse ilgili siyasilerin gerekse yargı ve gerekse emniyet büroksisindeki arka plan bilgilerine  bakıldığında durum bunu gösteriyor.

Anlaşıldığı kadarıyla ÖYM’lerin kaldırılması, yeni yargıç ve savcılarla kurulacak olan aynı yetkilere sahip yeni mahkemelerin kurulmasının amacı hükümet ile Fethullah Gülen kadroları arasındaki savaştan çıkıyor. Neticesini bekleyip göreceğiz. Peki sizce  bu konumlara ilişkin olarak olumlu sayılabilecek düzenlemeler de oldu mu?

Tabi ki objektif olarak olumlu bazı değişiklikler de var. Örneğin tutuklama yerine ikame edilecek bazı düzenlemeler de getirildi.

Hakim artık hangi suç için olursa olsun tutuklamanın yerine; konutunun terk etmemek, belirli bir yerleşim bölgesini terk etmemek, belirlenen yer ve bölgelere gitmemek gibi önlemlere karar verebilecek. Tabi ki bu hakimin takdirine bırakılmış bir keyfiyet olacaktır. Örneğin İzmir Belediyesine açılmış tutuklu davalarda bu hüküm uygulanıp o davanın tutuklu sanıkları hakkında yukarıda belirtilen önlemler uygulanıp salıverilme kararları verilirken, aynı durumda olan Diyarbakır KCK tutukları için ret kararları verilmiştir. Yani bu olumlu düzenlemenin yaşamımızda bir değişiklik getirmesi için yargıç ve savcıların takdir yetkilerini hukuka uygun olarak kullanmaları gerekecektir.

Diğer olumlu olabilecek bir düzenleme ile, 31.12.2011 tarihine kadar Basın Yasası çerçevesinde işlenen suçlar için erteleme kararları verilecektir. Ancak üç yıl içinde aynı neviden suç işlendiğinde yargılamalar kaldığı yerden devam edeceği gibi  verilmiş olan cezalarda infaz edilebilecektir. Yani olumlu olarak değerlendirilebilecek olan  bu konuda dahi otosansür devam edecektir.

Diğer bir olumlu değişiklik ise verilecek tutuklama kararlarının “kuvvetli suç şüphesini”, “tutuklama nedenlerinin varlığını”, “tutuklama tedbirinin ölçülü olduğunu” gösteren delillerle gerekçelendirilmesi keyfiyetidir. Bunun için de yargıç ve savcının takdir yetkisini hukuka uygun olarak kullanmasına gerek bulunmaktadır.

Netice olarak söz konusu iyileştirme olarak görünen yeni düzenlemelerin yaşamımıza ne şekilde  yansıyacağını uygulamalarla bekleyip göreceğiz.

Röportaj: Yüksel Selek – Yeşil Gazete

More in Röportaj

You may also like

Comments

Comments are closed.