KitapManşet

Aşkın Normal Kaosu

0
Fotoğraf: Gigi İbrahim (Egypt Graffiti: Street Art serisinden)

Beck ve Gernheim çifti Aşkın Normal Kaosu olarak çevrilen kitaplarında, Aşk özgürlük ve ailenin tarihsel olarak karşılaşmalarının muhteşem sonuçlarını muştuluyor. Bildiğimiz aile ve aile biçimlerinin tüm direnişlere rağmen sonunun geldiğini edebiyatttan bireysel psikolojiye ve oradan da sosyolojiye ve felsefeye uzanan salınımlarla uzun uzun anlatıyorlar. Kitabın bir türlü bütünsel olamayan kurgulanışı ve dağınıklığı ironik olarak bir evli çift tarafından yazıldığını açıkça gösteriyor. Tarihe, edebiyata göndermelerle oluşturulmuş metinlerden etkilenmemek mümkün değil.

Kapitalizm içinde komünizm

Sıkıcı ‘’normalliğin’’ bunca desteklendiği günümüzde çoğunluğu politik alanın dışında gerçekleşen aile ve evlilik kavramlarını alt üst eden aşkı, bir yeryüzü dini ya da kapitalizm içinde komünizm olarak tanımlamak da mümkün… Tüm gezegen ölçeğinde ve özellikle de büyük şehirlerde etkin olan bu kitle hareketinin taşıdığı kaosu kutlayıp, yeni doğumları bekliyoruz.

Aşkın olağan, tümüyle gündelik kaosu

Fotoğraf: Gigi İbrahim (Egypt Graffiti: Street Art serisinden)

Tıpkı köylülerin bağlarından kurtarılması gibi, tıpkı soyluların doğuştan gelen ayrıcalıklarının ellerinden alınması gibi, bugün bireyselliğin kapıları önünde fazla dayanamayacak olan çekirdek ailenin de cinsiyete dayalı çatısı, eşitlik ve özgürlük yüzünden çöktü ve ortaya şu çıktı aşkın olağan, tümüyle gündelik kaosu.

İnsanlar dinlerin(kilisenin) dünyevi kollarından, tanrının taktir ettiği doğuştan gelen hiyerarşik konumlarından çıkarılıp, şimdi kendi kendini şekillendirmeye, doğaya tabi olmaya başladılar. Aynı zamanda moderleşme sürecinin o başına buyruk şiddetiyle, endüstri toplumunun güvenli ortamından ve yaşam biçiminlerinden kovularak kendinden sorumlu olmanın, kendi kendini belirlemenin ve yeterince hazır olmadıkları yaşam ve aşk konusunda tehlikeye atılmanın yalnızlığı içine itilmiş durumdalar. Bireyselleşme olarak tanımlanan bu surece emek piyasasının gereklerini yani erkek ya da kadın, tamamen mobil birey talebini de ekleyince yok olan eski sosyal bağlar ve ilişkilerin yerine gelecek olan, daha da belirsizleşiyor, güvenlik duygusu ise gittikçe silikleşiyor.

Eski dünyanın mimari planına göre tanrı, ulus, sınıf, politika, ve ailenin doldurduğu yerlere şimdi başka bir şey geliyor ve oraları dolduruyor.Ben, bir kez daha Ben ve tamamlama yardımı olarak Sen. Burada aşkı, tamamlama yardımı ile karıştırmamak gerekir. Aşk onun aydınlık tarafıdır, tensel okşamasıdır.

Birçokları aşktan  geçmiş yüzyılların tanrıları gibi söz ediyor. Bazıları da ‘’Şahsiliğin tanrısı aşktır.Bizler boş sözlerin reel olarak var olduğu bir çağda yaşıyoruz. Zaferi romantizm kazandı. Terapistler ceplerini dolduruyor.’’şeklinde görüş bildiriyor.

Özgürlük olmadan aşk  olur mu? Yokşa aşkı tehlikeye atan şey midir özgürlük? Peki aşkta adalet var mıdır?

‘’Evlilik ve ailenin soyu tükenmekte mi?’’

Beck ve Gernheim çifti ABD ve Avrupa ülkeleri için verdikleri rakamlarla, çok tartışılan ‘’evlilik ve ailenin soyu tükenmekte mi?’’ sorusunu çok net biçimde evet olarak yanıtlıyor. Bu yeni durumda sıfır aile ile tam aile arasında kalan ve sayıları giderek artan insanlar üçüncü bir yol aramaya başladılar: Çelişkilerle dolu, plüralist ve değişken bir yaşam öyküsünde karar kılıyorlar.Bütün bir yaşam olarak bakıldığında da insanların çoğunluğu, acılar ve korkular içinde nasıl birlikte yaşayacaklarına dair tarihin karşılarına çıkardığı bir deneme evresine girmiş durumdalar.

Günümüz toplumlarında hayatın anlamsızlığı, boşluk duygusu  cinsellik ve komplexler üzerinden isleyen eski temel meselelerin yerini alıyor.Cinsiyetler arasındaki çatışmalar, aşkın ve özgürlüğün birbirine karşıt duruşları bireyselleşmenin ağır yükü, emek piyasasının ihtiyaçları ilişkilerin çok katmanlı ve kaotik yapısının altında yanmakta olan ateşi her geçen gün daha da harlandırmakta…Oysa insanın kaçıp sığınabileceği bir insan ya da insanlar olabilseydi hayatın anlamı sorusu daha da kolay katlanılır olurdu!

Gerçekleşen kadın özgürleşmesinin ardından sorulan sorular ise:

Eşitler arasında aşk mümkün mü? Özgürlükten sonra aşk var mı? Yoksa bağımsızlık ve aşk bir araya gelemeyecek iki karşıt kutup mu?

Fallaci’den bir anlatı ’’Ama o artık olmadığında ve önünde sonsuz bir özgürlük alanı açıldığında, istediği zaman altın tozları içinde uçabilecek hale geldiğinde, aşksız ve bağımsız bir martı olarak bu sefer de içinde korkunç bir boşluk hissediyor. Ve iş seyahat, macera, kişinin sevdiği uğruna vazgeçtiği her şey bir anda son derece anlamsızlaşıyor.İnsan kazandığı bu özgürlükle ne yapacağını bilemiyor.’’

Yeni politik birimin adı anneçocuktur

Peki ya çocuklar, artık kadına ya da erkeğe duyulan aşk yerine çocuğa duyulan aşk söz konusu… Son yıllarda sayıları gittikçe artan bekâr anne modellerinin temel talebi geleneksel ikili ilişki çerçevesinde bir erkek istemiyor oluşlarıdır. Haz arayan çift, aşk yapan çift gibi kavramların yanı sıra Ursula Krechel’in tanımıyla yeni politik birimin adı anneçocuktur.

Kadın özgürleşmesinin en istenmeyen yan etkisi erkeğin özgürleşmesi olmuştur.Yanısıra çocuk yapımı işinde de erkek sperm vericisi olarak bulunduğu rekabet alanından doktor ve tüp bebek yöntemleri  tarafından yenilgiye uğratılmıştır.

Ben ve aşk ilişkisinden mutluluk ütopyalarına kadar değişken konularda daldan dala dolaşan Beck ve Gernheim çifti birlikte yaşam biçimlerinin, cinsler arası iktidar mücadelesinin modernizmin ve endüstri toplumunun geleceğine ilişkin kurgulardan da söz ediyorlar.Örneğin söyle sorular soruyorlar: Gündelik yaşamın merkezinde artık din, sınıf, maddi sıkıntı, hatta çekirdek ailenin modern kadın ve erkek rolleri yoksa ve bunların yerini kendini geliştirme talepleri ve yeni aşk, yeni yaşam biçimleri bulma mücadelesi, almışsa bunun anlamı nedir? Sodom ve Gomore modern hayata girdi mi?Ve tüm bunların politika bilim çalışma hayatı, ekonomi üzerine etkisi oldu mu?

Kişi sayısı kadar ilişki biçimi

Aşka öykünen kitle hareketi önüne kattığı herşeyi sürükleyip götürürken, sözleşmeler, terapistler, danışmanlar devlet ve kurumları tarafından korunma çalışılan eski aile biçimi aşkın karşıtı olan sıkıcı tüketici hiç de romantik olmayan bir ucubeye benzemeye başlıyor. Sosyal ve tarihsel değişimin farkında olmayan ve bir türlü birarada olmayı başaramayan çiftler sorunu kendi kimliklerinde arıyorlar.Kimin haklı kimin haksız olduğunu tartışıyorlar, kendilerince… Oysa ki aşkta hak ve adalet aramak ne umutsuzca bir çabadır…Kişi sayısı kadar ilişki biçimi olduğunu ve asla önceden öngörülmelerinin olanaklı olmadığını bilmek garantili ve güvenli ilişki peşindeki insanları hiç mutlu etmeyecektir.Ancak kaos bizi gerçek aşka götürür. Ve gerçek aşk bir yanıyla iki kişilik bir devrim diğer yanıyla da sürekli tekrarlanan bir yalnızlaşma hikâyesidir.

Hep aynı hataları yapanlara, bir türlü doğru kişiyi bulamayanlara

Günümüzün en tanınmış Alman filozoflarından olan Ulrich Beck Risk toplumu isimli kitabıyla tanıyorduk. Sosyolog olan eşi Elizabeth Beck Gernsheim’i de son derece güncel ve bir boyutuyla da populer olan Aşkın Normal Kaosu kitabıyla tanıdık. Gündelik yaşamda yanıbaşımızda olan konu ve olaylara akademik bir çift gözle bakmışlar. Okumaya ve üzerinde konuşmaya değer bir kitap olmuş.Yalnızlıktan korktuklarını itiraf edemeyenlere, hep aynı hataları yapanlara, bir türlü doğru kişiyi bulamayanlara, mutluluğu hep diğerinde arayanlara, iktidar mücadelesini asla bırakmayanlara tavsiye olunur, faydalı kitaba benziyor. Tahammül edebilirseniz daldan dala gezinmelere ve çevirinin akademik kavramlarla ilgili zorlamalarına, okunuyor sonuna kadar keyifle…

Aşkın Normal Kaosu
Elisabeth Beck/Ulrich Beck
Çeviren: Nafer Ermiş
İmge Kitabevi

 

Savaş Çömlek

More in Kitap

You may also like

Comments

Comments are closed.