ManşetTarım-Gıda

[Yazı Dizisi] Suriye: İklim Değişikliği, Kuraklık ve Toplumsal Tedirginlik ~2~

0

Suriye’de yaşanan çatışmalarla ülkenin İklim Değişikliği nedeniyle karşı karşıya olduğu kuraklık arasındaki bağlantıya dünkü  yazımızda yer vermiştik. Yazı dizisinin bu ikinci ve son yazısında da durumun sadece Suriye için değil, başta Akdeniz Havzası’ndaki ülkeler olmak üzere tüm dünya için ne kadar vahim olduğunu göstermeye çalışacağız. Thinkprogress.org sitesinde Francesco Femia ve Caitlin Werrell tarafından yazılan ve Yeşil Gazete için Tuğçe Tuğran tarafından türkçeye çevrilen makalenin sonunda ayrıca Joe Rommtarafından verilen ek bilgiler de var.

Durukan Dudu

İç Göç, Kırsal Disaffection ve Siyasi Gerginlik

Kır-kent eksenli toplu göçler ve tarıma dayalı bir hayat süren grupların hoşnutsuzluğu Suriye’de yaşanan toplumsal ve siyasi gerginliğin yeterli derece açıklanmayan faktörleri arasında. Kuraklıktan kaynaklanan kırdan kente göç dalgası, Suriye’nin ekonomik sıkıntılarla boğuşan şehirleri üzerinde fazladan yük anlamına geliyor. Bu şehirlerin hali hazırda altyapı sorunları olduğunu da unutmamak gerek. Bunun sonucunda, dar gelirli gruplar birbirleri ile sadece kısıtlı iş imkânları için değil; suya erişim için de rekabet etmek zorunda kalıyorlar. Şam’da yaşayan uzman Francesca De Chatel’e göre, Suriye’de son yıllarda kişi başına düşen su miktarında büyük düşüşler yaşandı ve bu kısmen kötü işleyen altyapıdan kaynaklanıyor. Dahası, Arap Baharının diğer ülkeleriyle kıyaslandığında, Suriye’de yükselen muhalif seslerin içinde hoşnutsuz çiftçiler çok önemli bir yer tutuyor. Gerçekten de, bir tarım bölgesi olan Dara’a, geçen yıl başlayan muhalif hareketin ilk aşamalarındaki odak noktasıydı. Bölge beş yıllık kuraklık ve su sıkıntısının en fazla etkilediği yerlerden birisi ve Esad rejiminden bu konuda çok az destek görmüş.

İç göçün ve köylülerin memnuniyetsizliğinin başkaldırılarda ne derece etkili olduğunu incelemek, devam eden istikrarsız ortamda zor görünüyor ama var olan deliler dikkate alındığında, bu olayların etkisinin hiç de az olmadığı söylenebilir.

Geleceğe Bakmak

Anlaşılır biçimde uluslararası kamuoyunun öncelikli hedefi, Esad rejiminin muhalifleri bastırmak için başvurduğu şiddetin ve ülkede yaşanan insanlık dramının önünü kesmek. Hiç şüphesiz masum insanların katledilmesini engellemek ilk adım olmalı. Yine de ülkedeki muhalefetin kapsamlı bir analizi-olası toplumsal, çevresel ve iklimsel dinamikler de dahil-politikacıların ve liderlerin daha etkin çözümler bulmasına yardımcı olacak. Kısa vadede, şiddeti durdurmak ve meşru bir hükümet kurulmasını mümkün kılmak, muhaliflerin istek ve ihtiyaçlarının anlaşılmasını gerektiriyor. Bunların arasında; su, gıda ve tarım alanları gibi yaşamsal öneme sahip doğal kaynaklara erişim ve bunların yönetimi de var. Uzun vadede Suriye’nin toplumsal, çevresel ve iklimsel sorunlarına çözüm getirmek, dengeli, dayanaklı ve çatışmalardan arınmış bir ulus yaratma yolunda anahtar öneme sahip. Suriye ancak bu şekilde uluslararası kamuoyuna yapıcı katkılar yapabilen bir ulus olabilir.

Joe Romm’dan ek: NOAA 2011 analizinin, iklim modelleriyle paralellik taşıması özellikle endişe verici çünkü bu modeller bugün dünyanın yaşanan ve tarım yapılan büyük bir kısmı için çok kurak bir gelecek öngörüyor. Özellikle de şu bölgelerde:

Yukarıdaki harita Palmer Kuraklık Endeksi’ni kullanıyor. -4 ve altı aşırı kuraklık anlamına geliyor. Bir karşılaştırma için şu örnek verilebilir: Amerika’nın Büyük Düzlüklerin’de (Great Plains) yaşanan ve Toz çukuru denen dönemde Palmer endeksi sadece çok kısa bir süre için -6’ya ulaşmıştı, bu çevresel felaket süresince endeks genellikle -3’ün altındaydı.

Buradan ulaşabileceğiniz 2010 tarihli NCAR araştırması sonuçlarna göre yüzyılın sonuna kadar ABD’nin bazı bölgeleri dahil bugün insanların yaşadığı birçok yer -8 ila -10 düzeyinde kuraklık yaşayacak.

Akdeniz havzasının büyük kısmında ise -15 ila -20 düzeyinde kuraklık bekleniyor. Bunlar tarihte yaşanmamış kuraklık seviyeleri.

 

NOAA Raporu özellikle Akdeniz Havzasında yaşayanlar için endişe verici çünkü bu bölgeler tüm dünyada yaşanan en aşırı kuraklıklara tanık olacak.

Akdeniz Havzası uzun süreden beri, yüzyılın sonuna doğru yaşanacak iklim değişikliğinden önemli ölçüde etkilenecek bir ‘sıcak nokta’ olarak nitelendiriliyor. Bunun başlıca sebepleri bölgedeki su kıtlığı, nüfus artışı ve giderek artan kuraklık riskine işaret eden iklim değişikliği modelleri.

 

Sormamız gereken soru şu: bu öngörülen kuraklık, su kaynakları için en önemli dönem olan kış aylarında hali hazırda yaşanmaya başladı mı?’ diyor raporun ana yazarı Hoerling’in cevabı ise ‘evet’.

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.