Dış Köşe

Engin Ardıç’ın derdi ne? -İkbal Polat

0
İkbal Polat

İkbal Polat

Dünkü Sabah’taki (*) Taksim Meydanı yazısı üzerine, Engin Ardıç’ı ciddiye alıp yazmalı mı diye epey düşündüm. ‘Taksim Projesi tetikçiliğine’ soyunan Ardıç, yarım yamalak bilgisiyle konuyu yorumlarken, bir de sağa sola çemkirmiş. Çirkin bir durum ama Engin Ardıç için şaşırtıcı değil.

Yazmak lazım, bu gibilerin okumuş cehaleti nasıl ortaya çıkacak yoksa…

Bir, o eylem CHP’nin değil. Taksim Hepimizin Platformu’nun…

İki, o proje AKP’nin değil, Dalan’dan beri bir grup sığ belediyeci tarafından gündeme getirilir ama uygulanmaz.

Erdoğan’ın Çillerleştiği bir zamanda Topbaş’ın da Dalanlaşması normal tabii…

Üç, daha iyi projeler hep oldu ama Engin Ardıç’ın bundan haberinin olmaması gayet normal.

Gelelim konuya, simgeler üzerinden yapılacak bir tartışmayı doğru bulmuyorum. Cami mi Kışla mı, Kışla AVM mi olacak yoksa Kültür Merkezi mi, Osmanlı yapısı mı “Türk” mimarisi mi…

Geyik yapmaktan öteye gidilemeyecek bu ikilemler üzerine yazarak nemalanmaya Engin Ardıç devam etsin.

Bizim derdimiz belli. Birincisi demokrasi meselesi. Kentsel meydanlar kamusal alanlardır. Herkesi ilgilendirir. Meydandaki simitçiden, tinerciden başlayarak Belediye Başkanına kadar tüm hemşehrilerin karar süreçlerine katılım hakları var.

Engin Ardıç’ın hoşuna gitmeyebilir ama asgari bir demokrasiden bahsediyorsak eğer, o meydanın geleceği hakkında simitçisi de Belediye Başkanı da eşit söz hakkına sahip. Bu nedenle hem iç hukuk gereği hem de imzalanan uluslararası sözleşmeler gereği bu proje içinhalk bilgilendirmeli ve katılım süreçleri işletilmeli.

Demokratik mekanizmaları işletemeyen, mevcut kanunları bile uygulamada hatalar yapan bir siyasi iradenin böylesi tarihi bir kent merkezini düzenleyebileceğini düşünmek ise gerçekten zor.

Peşinen söyleyelim yayalaştırma dedikleri, şehirlerararası bir oto yol düzenlenmesine, yeşil alan üzerinde yapacakları mimari düzenlemeler ise rüküş, kitch tiyatro dekoruna dönüşecek.

Projede yer altına inen yolları düşünün. Alman Konsolosluğu önünden başlayan istinat duvarları ile yer altına girişlerinizi hayal edin. O ortadan yeşil refüjlü Gümüşsuyu caddesi E-5, TEM yoluna dönecek. Kışla’nın yeniden inşası fikri daha da felaket.

Dolayısıyla ikinci derdimiz de meydan ve peyzaj düzenlemesinin uluslararası şehircilik standartlarına uygun olup olmayacağı. Taksim Meydanı ve çevresi, şehircilik (ki bir bilim dalıdır) terminolojisinde “Meydan”, “Açık Alan” ve “Yeşil Alan” gibi kavramlarla tanımlanır.

Kentlerimizde her alan için tanımlanmış bir fonksiyon vardır. Konut, Sanayi, Ticaret, Sağlık, Eğitim vb. Üzerine konuştuğumuz alanın fonksiyonu açık yeşil alan olup içinde meydan ve park düzenlemesi bulunuyor. Siz bu fonksiyonu kafanıza göre değiştiremezsiniz. Bu işin kanunu var standartı var vs. Değiştirebilmek için kentlilerin rızasını almanız gerektiği gibi şehircilik standartlarına da uygun olması gerekir. Misal değiştirdiğiniz alan kadar başka bir yerde aynı fonksiyonu göstermeniz gerekir.

Şimdilerde moda oldu; herkesi yaftalayıp ona buna çemkirerek yarım yamalak bilgileri ile önüne gelen konuşuyor. Misal şu köprüye karşı çıkma meselesi. İstemezükçülerin köprüye karşı çıkarak büyüme karşıtı oldukları söyleniyor ya, bu nasıl bir konuyu anlamama hali, nasıl bir cehalet anlatılamaz…

Öncelikli olarak Şehircilik açısından Boğaziçi Köprüsüne karşı çıkışın sebebi İstanbul’un büyümesini yanlış yönde etkileyeceği idi. O dönem için ulaşım ve karayolu perspektifli bir yaklaşımın kenti tek merkezli büyütecekti. Halbuki çok merkezli bir kentsel büyüme hem şehircilik açısından hem de zenginliğin adil dağılımı açısından daha doğru olurdu. Ama bu olmadı. Şişli – Levent hattındaki bir merkez ve oraya gidip gelen çeperdekiler şeklinde bir ucube çıktı ortaya. Fena mı olurdu Anadolu yakasında da bir merkezi alan olsaydı.

Ama Engin Ardıç gibiler yüzünden İstanbul’un gelişimini, Boğaziçi Köprüsünü yaparak tıkadılar.

Şimdi benzer bir hata 3. Köprü için yapılıyor. 3. Köprü sadece bir karayolu projesi değildir, Türkiye’yi İstanbul merkezli büyütmektir. Bu da Türkiye’yi tek merkezli büyütmek demektir.Türkiye neden tek merkezli gelişsin? Neden Manisa ya da Gaziantep havaalanından Londra’ya uçak kalkmasın? Ama Ardıç bunu anlayamaz tabii, AKP’nin projesi olması gerekir..

Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi de tam da tersine Taksim’i insansızlaştırma, karayolu araç geçişinin merkezi yaparak inşa etme projesidir.

Peki gelelim Engin Ardıç’ın derdine…

Bir insan bir yazıda bu kadar çok tezviratı bir araya getirerek ne yapmaya çalışıyor olabilir. Biz söyleyelim: Tetikçilik.

28 Şubat süreci idi, Gökkafes’e karşı uğraşıyorduk. Hatta Tayyip Erdoğan da Büyükşehir Belediye Başkanı olarak bizimle birlikteydi o vakitler. Ve yine Gökkafes için tetikçilik yapan köşe yazarları vardı, milli servet olduğunu falan yazarlardı, hukuk dışı yükselen bir ucube bina için…

Diyeceğim odur ki her dönemin vardır böyle tetikçi köşe yazarları, Engin Ardıç ne ilkidir ne de sonuncusu olacak…

İkbal Polat – www.turnusol.biz

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.