Yeşeriyorum

Enflasyon, domates vs.

0

Kasım ayı enflasyon rakamları açıklandı. Açıklanan rakamlar enflasyonun yükselmekte olduğuna dair işaretler gösteriyormuş. Adet olduğu üzere TV kanalları muhabirlerini en yakın pazaryerlerine yollamışlar ve halkın görüşünü sormuşlar. Hayat pahalılığından herkes şikâyetçi; ama özellikle orta yaşlı, kentli, her şeyi bilen bir teyzenin feveranı merkeze alınmış. Elinde tuttuğu filedeki domatesleri, patlıcanları, kabakları gösteren teyze en çok da domates fiyatlarından şikâyetçi.

Üşenmedim gazetelerdeki mutad enflasyon haberlerine göz attım. Kasım zam şampiyonları listesinde %66.9 ile patlıcan başı çekiyor, ardından % 47.9 ile domates geliyor. Listede daha sonra kabak, çarliston ve sivri biber ve salatalık sıralanmış. Muhalif olduğu belli olan gazete başka bir köşeye küçük puntolarla fiyatı düşenlerin listesini de vermiş:  Portakalın fiyatı %21 düşmüş, balık, ayva, nar, pırasa da kasım ayında fiyatı düşen ürünler arasında.

Eskiden sözgelimi 3 kilo domates alabilirken pahalılık nedeniyle şimdi sadece 2 kilo alabildiğini söylemiş teyzem.

Oysa ben domatesle üç hafta önce vedalaştım.

Bütün yaz bahçesinden topladığı domateslerini yemeye ve koklamaya doyamadığım köylü kadını kasabamızın pazarının her zamanki köşesinde içten gülümsemesiyle gördüğümde senenin son domateslerini getirdiğini anlamıştım. Pazaryerinde bir kaç haftadır görünmüyordu.  Biraz keçi peyniri, kendi yaptığı tarhana, ağaçlarından topladığı kayısı, armut ve incirleri ve en çok da kendi bahçesinde yetiştirdiği domatesleri getirip durdu pazara tüm yaz boyunca.

Yaz çoktan sona ermişti. Sonbaharın gelişi kasaba pazarımızın renklerini büsbütün değiştirmişti. Yaz pazarlarının canlı renkleri solmakla kalmamış, günlerin kısalmasıyla birlikte pazara mal getiren köylü sayısı iyiden iyiye azalmış, zeytin hasadı mevsiminin de yaklaşmasıyla insanların hareketleri hızlanmaya başlamış gibiydi.

Sonbahar domateslerinin rengi ve tadı bir başka olur. Güneşin yakıcılığını kıpkırmızı rengine yansıtan delişmen domateslerin aksine sonbahar domateslerinin rengi turuncuya yakın bir pembeye çalar, ürkek ve kararsız ekim güneşini sanki son gücüyle emmiş, bir yandan da iyiden iyiye soğuyan gecelerin ayazına karşı kendini korumaktan yorgun düşmüş gibidirler. Tadı da farklı olur sonbahar domateslerinin. Yoğun mu yoğun tadı yazın hülasası gibidir. Bilmeyenlerin yüzüne bakmadığı, dudak büktüğü sonbahar domatesi soğuk ve karanlık şubat ayında ansızın ortaya çıkıp içinizi ısıtan kış güneşi gibidir, geçip giden yazdan arta kalan son hoş hatıradır.

Kadın tezgâhındaki son bir kaç domatesi elleriyle tek tek okşar gibi yapıp tozlarını aldıktan sonra terazide tarttı. Paranın üstünü verirken bunların bahçesinde ömrünü tamamlayıp kuruyan fidelerin arasında inatla yaşayan son domatesler olduğunu söyledi.  Yaz ortasında tekrar görüşmek dileğiyle helalleştik. Neyse ki. O akşam pazardan aldığım sonbahar domateslerinden iki tanesini bahçemden topladığım hala mahsul dökmeye devam eden körpe biberlerle ve maydanozla beraber mevsimin son çoban salatasına doğradım.

Önümüzdeki aylar boyunca soframın taze domatese hasret kalacağını düşünerek yediğim salata bir yazı daha arkada bırakmış olduğumuzu fark etmemi sağladı. Yaz bitti, güneşte kurumuş domateslerim, olgun domateslerin ruhunu taşıyan kavanozlar dolusu salçalarım önümüzdeki kış boyunca soframa yazın lezzetini getirmeye devam edecek.

Aralık ortasında domateslerin tatsızlığından değil de pahalılığından şikâyet eden teyzeme diyecek bir söz bulamadım.

 

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.