İklim KriziManşet

TEMA Vakfı: “İklim afetlerinin sayısı ve şiddeti artabilir”

0

TEMA Vakfı’ndan yapılan açıklamada, vakfı temsilen 28 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında Güney Afrika’nın Durban kentinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC)’nin 17. Taraflar Konferansı (COP17) görüşmelerine katılan TEMA Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’in aktardığı izlenim ve haberlere yer verildi. Durban’dan gelen haberler, iklim değişikliğinin insanlığın bugüne dek karşılaştığı en büyük tehdit olduğunu bir kez daha kanıtlar nitelikte.

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin özel olarak hazırladığı “İklim Değişikliğine Uyumun Geliştirilmesi için Ekstrem Olayların ve Afet Risklerinin Yönetimi” konulu bilimsel rapor, 18 Kasım’da tamamlandıktan sonra Durban’da açıklandı. Rapora göre 21. Yüzyılda şiddetli yağışların artışı, tropikal siklonların oluşma sıklıklarının aynı kalması ancak yıkıcı kuvvetlerinin artması, kuraklık olaylarının şiddetlenmesi ve büyük kütle (yamaç, toprak, buzul) hareketlerine bağlı afetlerin artmasına tanık olmaya devam edeceğiz.

Prof. Dr. Murat Türkeş, açıklanan raporun çok önemli olduğunu belirtmekle birlikte geleceğe yönelik modellemelerin yüksek doğrulukla yapılmasının henüz mümkün olmadığını şu sözlerle açıklıyor: “Bu değişikliklerin modellere dayalı olarak kestirilmesi, aşırı olayın çeşidine, bölge ve mevsimine, gözlem verilerinin niceliğine ve niteliğine ve bunları oluşturan ve yöneten süreçlerin anlaşılma düzeylerine yakından bağlıdır. Bu yüzden de bu kestirimlerin yüksek doğrulukla yapılabilmesi henüz kolay değildir.”

İklim değişikliğinin hem bölgesel hem de küresel anlamda aşırı iklim ve hava olaylarının gerçekleşme sıklığı, zamanlaması, uzunluk ve şiddetini değiştirdiği uzun zamandır biliniyor. Bu değişimler Türkiye’de de özellikle 1990’lı yıllarla birlikte donlu günlerin azalması, sıcak günlerin ve gecelerin sayısının, gece en düşük ve gündüz en yüksek hava sıcaklıklarının artması, başka bir deyişle genel olarak sıcak hava dalgalarının sıklığının ve şiddetinin kuvvetlenmesi şeklinde kendisini hissettiriyor.

İklim Değişikliği Bir Ölüm Kalım Meselesi

İklim değişikliğinin araştırmalar sonucu kesinleşen başka bir yönü de, etkisini en çok iklim değişikliğinin nedeni olan sera gazları salımında tarihsel süreçte çok düşük bir paya sahip olan gelişmekte olan ülkeleri daha çok etkiliyor olması. Bu yüksek zarar kendisini hem (GSMH ile orantılandığında) ekonomik alanda, hem de ölümler noktasında gösteriyor. Araştırmalara göre 1970-2008 yılları arasında doğal afetlerin neden olduğu ölümlerin %95’inden fazlası gelişmekte olan ülkelerde yaşandı. Güney Afrika Cumhuriyeti Devlet Başkanı Jacob Gedleyihlekisa Zuma da, iklim değişikliğinin “gelişmekte olan ülkelerde yaşayan halklar ve Afrikalı’lar için bir ölüm kalım konusu olduğunu” belirttiği konuşmasında konunun aciliyet ve önemine bir kez daha dikkat çekti. Zuma’ya göre Afrika’da son zamanlarda kıyı bölgelerinde olağandışı ve şiddetli taşkınlar artıyor ve bu durum insanları doğrudan ve çok ağır etkiliyor.

Küresel Sıcaklık Yükselmesi 2 C’nin Altında Tutulmalı

Konferans Başkanı olarak seçilen Güney Afrika Uluslar arası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Maite Nkoana-Mashabane, Durban’ın bir “somut çözüm yeri olması gerektiğini” belirtti. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Yürütme Sekreteri Christiana Figueres de hükümetlerin Durban’da iki konuda önemli adımlar atması gerektiğini belirtti. Figueres’e göre Durban’da ,gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğine uyum çabalarına yardımcı olmaya yönelik bugüne değin ulaşılan en kapsamlı finansman ve fon paketinin tamamlanması, ve 2010’da Cancun’da düzenlenen COP 16’da kararlaştırılan sera gazı salımlarının artışını sınırlandırmak ve azaltma kararları uygulanmalı. Figueres bunun için Yeşil İklim Fonu’nun birinci evresinin kabul edilmesini ve hükümetlerin iklim değişikliğiyle savaşım, iklim değişikliğine uyum ve etkilerin azaltılması gibi eylem ve etkinliklerde kullanılmak üzere 2020 yılına kadar sağlanması öngörülen uzun süreli iklim finansmanı için belirlenen 100 milyar ABD Doları’nın da ivedilikle kullanılabilir kılınmasını önerdi. Figueres ayrıca, küresel sıcaklık yükselmesinin iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin nispeten az gerçekleşeceği bir düzeyde, 2 C’nin altında (tam olarak 1.5 C’yi geçmeyecek biçimde) tutulması konusunda bir ortak karar alınmasını önerdi.

Kyoto Protokolu’nun Bir Geleceği Var mı?

Prof. Dr. Murat Türkeş, Durban Konferansı’nın en önemli görevinin “Kyoto Protokolu’nun Bir Geleceği Var mı?” gibi yaşamsal önemi olan bir sorunun yanıtlanması ve bu geleceğin ne olacağına karar verilmesi olduğunu belirtiyor. Türkeş şöyle devam ediyor: “Bu aynı zamanda, hükümetlerin sera gazı salımlarını azaltmaya yönelik daha geniş kapsamlı bir antlaşma konusunda uzlaşmaya hazır olup olmadıklarıyla da yakından ilgili. Sonuçta önemli olan, iklim değişikliğiyle savaşım ve uyum konusunda gelişmekte olan ülkelere ciddi finansman ve teknolojik yardımlar yapılması, ve belki de daha da önemlisi küresel iklimin korunması ve Yerküre’nin her zaman yaşanabilir bir gezegen olmasına yönelik ortak çabaların gösterilmesi konusunda küresel bir uzlaşmaya ulaşabilmeleri olmalıdır.”

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.