Yeşeriyorum

Onaylasan olur, iyi de olur

0

‘Müziğin içindeki gül kokusu o kadar kuvvetli ki, ben de saman nezlesi olduğumdan, o sahneyi her dinlediğimde hapşırıyorum’ dedirtiyor Marcel bir roman kahramanına… Sanırım tanıdınız kendisini, bizim Marcel; Marcel Proust. Sodom ve Gomorra, YKY, s.222, sayfa ortalarında. Öncesini ya da sonrasını sormayınız, henüz yeni başladım kitaba. Bu yazıya başlamadan az önce. Bu aralar sadece birşeylere başlama gücü bulabiliyorum kendimde ve devam ettiremiyorum. Depresyonda mıyım nedir?

Evet sanırım depresyondayım, bu ikinci paragrafa geçmeden önce 15 dakika düşündüm ve karar verdim, depresyondayım. Değil mi ki o yüzden artistik alıntılı başlangıç ihtiyacım. Ve o yüzden değil mi ki Tayyip allerjim oluşmuş olmasına rağmen itiraz ve mücadele gücü bulamamam. Fonda da inadına gibi ‘ben nasıl büyük adam olucam’ çalıyor. Ben büyük adam olmak mı istiyorum… evet kulağa hoş geliyor, çocukluk alışkanlığıyla. Çevremizin onayına olan ihtiyacımızı yadsıyamıyoruz, hep birlikte : ) )

Sen değilsen kim?

Nihayet konuya gelebildim: Onay ihtiyacı… Bunun her insanın ihtiyacı olduğunu bilmemize rağmen, yaşam pratiğimizde çok gözetmiyoruz. Halbuki hepimizin varoluşsal bir ihtiyacı. Sanırım bu yeterince önemsememenin sebebi, bu ihtiyacın ‘bir başkası’ tarafından giderilebileceğini unutmamız ve kişisel önceliklerimize yoğunlaşmamız. Çok ilginç değil mi? İhtiyacımızı ‘bir başkası’ karşılayabiliyor ve bu eylem gerçekleşmediğinde yapabileceğimiz çok fazla şey yok. Bu durumda en çok yaptığımız, kendi içimize dönmek. Gel de depresyona girme…

Netekim bunun bir çözümü var. Benden duymuş olmayın ama gerçekten var. Çok basit aslında. Her beğendiğiniz söz ve davranışı takdir edeceksiniz, beğenmediğinizi ise eleştireceksiniz ama kırıp dökmeden. Ardında art niyet aramadan. ‘böyle düşünmediğine eminim ama bu söz-davranış, şöyle bir olumsuzluğu çağrıştırıyor’ gibi. Böylece kendisini iyi hissettirdiğiniz kişiler tarafından anında ya da sonrasında takdir göreceksiniz. Büyük olasılık ilk takdir anında gelecektir, samimi bir tebessümle. Sonrası ise sizin de onaylanmanızla devam edecektir.

Dünyayı kurtaran adam

Kardeşim bana ne başkasının onayından, doğru bildiğimi yapar-söylerim, isteyen beğenir, istemeyen beğenmez… diyenleri doğaya havale ediyorum. Umarım onlar da insan doğasını çok geç olmadan görürler. Ve dürüstlüğün başka, kırıcı olmamayı gözetmenin başka olduğunu.

Kitle mücadelelerindeki en öncelikli sıkıntılardan birinin bu olduğunu görüyoruz. Birçok STK (oluşum, girişim, platform, inisiyatif, v.s.) bir şekilde iletişim sorunu yaşıyor. Hepsi de toplumun çözülmesi gereken sorunlarının bir ucundan tutuyorlar ve bu anlamda çok önemli bir işlevleri var. Buralardaki insanlar sosyal, ekonomik ve kültürel farkındalıkları görece yüksek olan insanlar. Ne var ki düşünce ve eylemleri halka ulaşamıyor. Çünkü biribirileri ile didişmekten iş yapmaya fırsat bulamıyorlar. Birçoğunda birkaç kişi ‘öne çıkma’ yani ‘büyük adam olma’ hazzını yaşamak istiyor ve bu birkaç kişi arasındaki rekabet bu STK’nın makus kaderini hazırlıyor. Bazen birkaç gündem olan etkinlik yapılabiliyor ama devamı gelemiyor. Etkisiz ve sönük bir şekilde devam edebiliyor ancak. Kamuoyu yaratmak ise hakgetire.

 

Ben bu insanların samimiyetinden elbette şüphe etmiyorum. Ama zarar vericiliklerine itirazım var. Önerim şudur: Hepbirlikte bu insanları tevazuya davet edelim. Ve zaten orada olmakla yeterince ‘büyük adam’ olduklarını hatırlatalım. Yani yeterince onaylayalım ama fazlası ile değil. Fazlası her zaman için ayar kaçırıyor, şişkin egolar yaratıyor. Bakınız Başbakan… İlişkinin sağlıklı olanının yatay düzlemde olduğunu ve yatay ilişkinin erksizlikten geçtiğini hepimiz biliyoruz, hissedebiliyoruz.

 

 

Ali Uçarman

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.