Dış Köşe

Bulunamayan Kürt sorunu – Erol Katırcıoğlu

0
Ben Başbakan’ın altını çizdiği gibi “KCK’yı tanımayan” ama tanımak için “ehillerine” de ihtiyaç duymayan ve fakat yine de KCK operasyonlarının durmasını isteyen biriyim.
KCK’nın ne olduğunu bilmiyorum. Doğrusu bilmek de istemiyorum. Başbakan KCK’yı “devlet içinde devlet” diye tanımlayarak operasyonları durdurmayı düşünmediğini söyledi. Durmasını isteyenlerin de terörizme hizmet edeceğini ekledi. Tabii bir de konuyu bilmeyenlerin “ehil”lerine sorarak öğrenebileceklerinden sözetti.
KCK,(her neyse?), çok yanlış bir iş olabilir. Başbakan’ın dediği gibi devlet içinde devlet olmaya yönelik olduğu kadar, başka çeşit kötülükler yapmayı planlayan bir örgütlenme de olabilir. Ama beni ilgilendiren KCK’nın “ne” olduğundan çok “neden” olduğu, hükümeti bu kadar kızdıracak bir işe Kürtlerin “neden” soyunduğu.
Doğrusu Kürtlerin neden KCK diye, hükümeti ya da daha genel ifadeyle Türkleri bu kadar kızdıracak bir şey yaptıklarını anlamadıkça KCK’yı anlamaya çalışmanın ya da KCK’yı “ehil”lerine sorup öğrenmenin de bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Yoktur çünkü bir şeyin “ne” olduğundan çok “neden” olduğu önemlidir.

Bu nedenle deKCK’nın “ne” olduğu sorusunun yanıtı bizim KCK’yı anlamamızı sağlamaz. KCK’yı anlamak Kürt siyasetinin neden böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışmakla mümkündür.

Kürt sorunuyla ilgili Başbakan’ın görüşlerinin “Kürt sorunu vardır”dan “Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır”a değişmiş olması ve son KCK konusunda kendisini eleştirenlere vermiş olduğu yanıtlar Başbakan’ın bu sorunu tam olarak anlamış olduğu izlenimi vermiyor.
Bu sorunun anlaşılmadığı izlenimini veren en son örnek ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “Kürt sorunu diyorlar. Sorun, sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum”diyebilmiş olması.
Eğer hükümet de kendi bakanı İdris Naim Şahin gibi Kürt sorununun ne olduğunu bilemiyorsa o zaman KCK konusundan önce başa dönüp bu ülkede bazılarının neden Kürt sorunu var diye tutturduğunu düşünmeye başlaması gerekiyor. Yok, eğer hükümet biliyor ama bir nedenle İçişleri Bakanı bilmiyorsa o zaman da sağa sola yıldırımlar yağdırmadan önce kendi bakanına bunu anlatması gerekiyor.

Eğer Kürt meselesini konuşacaksak oyunu özgürlüklerin kısıtlı olduğu ve hâlâ devletçi ve merkezci bir devlet yönetimi altında bir yerden değil oyunu daha ileri bir demokrasi perspektifi içinde bir yerden kurmamız gerekiyor.

Çünkü eğer Kürt sorununu daha ileri bir demokrasi perspektifi içinden algılamıyorsanız o zaman toplumda Kürtlerin her yaptığını yanlış bulma hallerini de diğerlerinin gözünde meşrulaştırmış olursunuz ki bu da sonuçta alacağınız önlemleri ve tepkileri demokratik olmayan mecralara sürükler.

Nitekim örnekte içsel bir benzerlik olmasa da Esad’ın içine düştüğü durum da buna benzemiyor mu? Esad da toplumun bir kısmının taleplerine demokrasinin sınırlarını genişleterek cevap vereceği yerde o taleplerin üzerinde baskı kurarak onları çözeceğini sanması onu daha da otoriter bir yere doğru fırlattı.
Dolayısıyla Kürt sorununu çözmek isteyen hükümetin, Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay ve Ragıp Zarakolu gibi aydınların tutuklanmasına neden olan iklime izin vermek yerine sorununun çözülebilmesinin neredeyse bir önkoşulu olan daha demokratik bir ortamı sağlamakla işe başlamalıdır.
Ancak böylelikledir ki KCK ya da benzeri örgütlenmelere yönelen Kürtlerin neden böyle yaptıklarını anlayabilir ve onlara kendi projesi olan “kardeşlik” dâhil diğer farklı önerileri götürebilir.
Hadi biz neyse Boğaz’a karşı içkimizi içerek Kürt sorununu anlamaya çalışıyoruz ama Hakkâri’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da sürekli koşturan İdris Naim Şahin ne yapıyor da bir türlü Kürt sorununu bulamıyor bunu da anlamak zor.
Ben Başbakan’ın altını çizdiği gibi “KCK’yı tanımayan” ama tanımak için “ehillerine” de ihtiyaç duymayan ve fakat yine de KCK operasyonlarının durmasını isteyen biriyim.
KCK’nın ne olduğunu bilmiyorum. Doğrusu bilmek de istemiyorum. Başbakan KCK’yı “devlet içinde devlet” diye tanımlayarak operasyonları durdurmayı düşünmediğini söyledi. Durmasını isteyenlerin de terörizme hizmet edeceğini ekledi. Tabii bir de konuyu bilmeyenlerin “ehil”lerine sorarak öğrenebileceklerinden sözetti.
KCK,(her neyse?), çok yanlış bir iş olabilir. Başbakan’ın dediği gibi devlet içinde devlet olmaya yönelik olduğu kadar, başka çeşit kötülükler yapmayı planlayan bir örgütlenme de olabilir. Ama beni ilgilendiren KCK’nın “ne” olduğundan çok “neden” olduğu, hükümeti bu kadar kızdıracak bir işe Kürtlerin “neden” soyunduğu.
Doğrusu Kürtlerin neden KCK diye, hükümeti ya da daha genel ifadeyle Türkleri bu kadar kızdıracak bir şey yaptıklarını anlamadıkça KCK’yı anlamaya çalışmanın ya da KCK’yı “ehil”lerine sorup öğrenmenin de bir kıymeti harbiyesi yoktur.

Yoktur çünkü bir şeyin “ne” olduğundan çok “neden” olduğu önemlidir.

Bu nedenle deKCK’nın “ne” olduğu sorusunun yanıtı bizim KCK’yı anlamamızı sağlamaz. KCK’yı anlamak Kürt siyasetinin neden böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç duyduğunu anlamaya çalışmakla mümkündür.

Kürt sorunuyla ilgili Başbakan’ın görüşlerinin “Kürt sorunu vardır”dan “Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır”a değişmiş olması ve son KCK konusunda kendisini eleştirenlere vermiş olduğu yanıtlar Başbakan’ın bu sorunu tam olarak anlamış olduğu izlenimi vermiyor.
Bu sorunun anlaşılmadığı izlenimini veren en son örnek ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “Kürt sorunu diyorlar. Sorun, sorun diyorlar. Sorun ne? Ben arıyorum sorunu bulamıyorum”diyebilmiş olması.
Eğer hükümet de kendi bakanı İdris Naim Şahin gibi Kürt sorununun ne olduğunu bilemiyorsa o zaman KCK konusundan önce başa dönüp bu ülkede bazılarının neden Kürt sorunu var diye tutturduğunu düşünmeye başlaması gerekiyor. Yok, eğer hükümet biliyor ama bir nedenle İçişleri Bakanı bilmiyorsa o zaman da sağa sola yıldırımlar yağdırmadan önce kendi bakanına bunu anlatması gerekiyor.

Eğer Kürt meselesini konuşacaksak oyunu özgürlüklerin kısıtlı olduğu ve hâlâ devletçi ve merkezci bir devlet yönetimi altında bir yerden değil oyunu daha ileri bir demokrasi perspektifi içinde bir yerden kurmamız gerekiyor.

Çünkü eğer Kürt sorununu daha ileri bir demokrasi perspektifi içinden algılamıyorsanız o zaman toplumda Kürtlerin her yaptığını yanlış bulma hallerini de diğerlerinin gözünde meşrulaştırmış olursunuz ki bu da sonuçta alacağınız önlemleri ve tepkileri demokratik olmayan mecralara sürükler.

Nitekim örnekte içsel bir benzerlik olmasa da Esad’ın içine düştüğü durum da buna benzemiyor mu? Esad da toplumun bir kısmının taleplerine demokrasinin sınırlarını genişleterek cevap vereceği yerde o taleplerin üzerinde baskı kurarak onları çözeceğini sanması onu daha da otoriter bir yere doğru fırlattı.
Dolayısıyla Kürt sorununu çözmek isteyen hükümetin, Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay ve Ragıp Zarakolu gibi aydınların tutuklanmasına neden olan iklime izin vermek yerine sorununun çözülebilmesinin neredeyse bir önkoşulu olan daha demokratik bir ortamı sağlamakla işe başlamalıdır.
Ancak böylelikledir ki KCK ya da benzeri örgütlenmelere yönelen Kürtlerin neden böyle yaptıklarını anlayabilir ve onlara kendi projesi olan “kardeşlik” dâhil diğer farklı önerileri götürebilir.
Hadi biz neyse Boğaz’a karşı içkimizi içerek Kürt sorununu anlamaya çalışıyoruz ama Hakkâri’de, Şırnak’ta, Diyarbakır’da sürekli koşturan İdris Naim Şahin ne yapıyor da bir türlü Kürt sorununu bulamıyor bunu da anlamak zor.
Erol Katırcıoğlu – Taraf

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.