Köşe Yazıları

Sinek kuşu olmak isteyen kadın: Wangari Maathai’nin ardından

0

Wangari Maathai (1940-2011)

Sadece düşünceleriyle ve yaptıklarıyla değil, hayatlarıyla da ilham veren insanlar vardır. Onlardan birini, Wangari Maathai’yi kaybettik. 2004’te Nobel barış ödülünü kazanmasının ardından, bütün dünyanın bu ödülü alan ilk ve tek Afrikalı kadın olarak tanıdığı Wangari Maathai, geçtiğimiz Pazar günü, kanser tedavisi gördüğü Nairobi’deki bir hastanede, 71 yaşında hayata veda etti.

Wangari Maathai, çocuklar kuraklıktan ve açlıktan kırıldığı için adını daha fazla duyduğumuz Doğu Afrika Burnu’nun, beyaz adamın safari turizmi nedeniyle ismi en iyi bilinen ülkesi olan Kenya’dandı. 1940 yılında, Kenya’nın orta kesimlerindeki ormanlık bölgede, insanın doğum yeri olan Rift vadisinin hemen güneyindeki Nyeri bölgesinde yer alan küçük bir köyde doğdu. (O zamanlar fillerin ve leoparların yaşadığı o yemyeşil ormanlar şimdi çay plantasyonlarına, kereste üretimi yapılan ticari ormanlara ve endüstriyel tarım arazilerine dönüştürülerek tahrip edilmiş durumda.)

John Vidal, Maathai’nin ardından The Guardian’da yazdığı yazıda, eğer bir yıl geç doğmuş olsaydı, köyünün de içinde bulunduğu bölgede o yıllarda başlayan Mau Mau isyanı (daha doğrusu Kenyalıların İngiliz sömürgecilere karşı verdikleri bağımsızlık savaşı) nedeniyle muhtemelen okuma imkanı bulamayacaktı diyor. Ama küçük Wangari, talihin de yardımıyla ailesi tarafından bir İtalyan okuluna gönderildi ve 1959’da, Amerikan başkanı Kennedy’nin adını taşıyan bir plan dahilinde okumaları için ABD’ye gönderilen 300 öğrenci arasında yer aldı. (Bu çocukların arasında Barrack Obama’nın babasının da olması ilginç bir ayrıntı.)

ABD’de biyoloji eğitimi alan ve zooloji alanında yüksek lisans yapan Maathai, ülkesine döndüğünde Nairobi Üniversitesi Zooloji Bölümü’nde araştırmacı olarak çalışmaya başladı. Ardından Almanya’ya giderek veterinerlik dalında anatomi doktorasına başladı. Doktorasını Nairobi Üniversitesi’nden aldı. Wangari Maathai, ülkesinde doktora yapan ilk kadındı ve uzun yıllar Nairobi Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde profesör olarak görev yaptı.

***

Wangari Maathai’nin yeşil bir aktiviste dönüşmesi ilginç bir serüven. 1972’de Stockholm’de yapılan dünyanın ilk Birleşmiş Milletler Çevre Zirvesi’nin ardından kurulan UNEP (Birleşmiş Milletler Çevre Programı) merkez ofisini Nairobi’de açmıştı. Bunun üzerine bazı uluslararası çevre STK’ları Nairobi’de şube açtılar. Kenya’daki çoğunluk, BM’nin bu tercihinin Batılıların daha önce sömürdüğü Afrika’yı, şimdi de çevre koruma adı altında geri bırakma statejisinin bir parçası olarak görüyordu. O sırada Kenya Kızılhaçı Nairobi Şubesi’nin başında olan Wangari Maathai, kendisine yapılan daveti etrafındaki bu şüpheci çoğunluğa rağmen kabul etti ve çevre STK’larının çalışmalarını koordine etmek için kurulan “Çevre Liyazon Merkezi”nin yönetim kuruluna girdi. Maathai, bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak doğanın içinde büyümesinin ve biyoloji eğitimi almasının, kendini çevreye adamasının tohumlarını barındırdığını, ancak çevre sorunları üzerine düşünmeye ilk kez bu dönemde başladığını söylüyor.

Maathai, onu değiştiren en önemli toplumsal gözlem ve deneyimleri önce veteriner olarak gittiği köylerde, daha sonra 1974’te, milletvekili adayı olan kocası Mwangi Mathai ile birlikte yaptığı seçim çalışmaları sırasında edindi. Kenya’nın ormanları ve doğası İngiliz sömürgesiyken de, bağımsızlıktan sonra da yok ediliyordu. Doğal ormanlar kesilip yerine çabuk büyüyen, kereste ticaretinde kullanılan ağaçlar dikiliyor, plantasyonlar kuruluyordu. Wangari Maathai giderek çölleşen ülkesinde ormansızlaşma sorunu üzerine eğilmeye başladı. (Safari turizmiyle meşhur olan, 582 bin kilometre kare yüzölçümü ve 30 milyon nüfusu olan Kenya’da, toprakların %2’den azının ormanlarla kaplı olduğunu öğrenmek çarpıcı olabilir.)

İşsizliğin ve yoksulluğun hakim olduğu, doğanın yok edildiği, kadınların yok sayıldığı ülkesi için bir şeyler yapmak istiyordu Maathai. Ama kocasının milletvekili seçilmesinin ardından, verilen sözleri tutmanın, bir şeyleri değiştirmenin ne kadar zor olduğunu da gördü. Bu sırada hem çevresel yıkıma karşı mücadele etmek, hem de yoksul kadınlara gelir sağlamak üzere ağaç dikmeye karar verdi. İlk ağaç dikme çalışmalarını, kurduğu Envirocare adlı şirketle başlattı. Şirketin merkezi eviydi. Köylü kadınların işlettiği ilk fidanlığı bu şirket aracılığıyla yarattı. Kadınlar fidan yetiştiriyordu ve yapılan ağaç dikme kampanyalarında bu fidanlar kullanılıyordu. Hiçbir geliri olmayan, tamamen erkeklerin egemenliği altındaki kadınlar, hayatlarında ilk kez, çok küçük miktarlarda da olsa para kazanıyorlardı.

***

Wangari Maathai, 1976’da Kanada’nın Vencouver kentinde yapılan ilk Birleşmiş Milletler Habitat toplantısına, UNEP’in aracılığıyla katıldı. Bu toplantı yeni insanlar tanımasını, yeni fikirler edinmesini sağladı. Ülkesine dönünce üyesi olduğu Kenya Ulusal Kadın Konseyi’ni de kendi projesine ikna etti ve Harambee adında bir ağaç dikme kampanyası başlattı. (Harambee, Kiswahili dilinde “hep birlikte asılalım” anlamına geliyordu.) “Toprağı Korumak için Harambee” adını verdiği kampanyasını başlattığı ilk ağaç dikme töreni 5 Haziran 1977’de, yani Dünya Çevre Günü’nde Nairobi’de yapıldı. O törenle kentin dış mahallerinde bulunan Kamukunji parkına dikilen ilk ağaçlardan yedisine, Kenya halkına hizmet etmiş 7 kişinin adı verildi. Bugün ne yazık ki bu ağaçlardan sadece ikisi yaşıyor. Bu iki fidan, şimdi kentin en önemli parklarından biri haline gelen Kamukunji’de,  gölgesinde insanların dinlendiği iki koca ağaç haline gelmiş. Maathai’nin öncülük ettiği ilk “yeşil kuşak” buydu.

Bu başlangıcın ardından kurulan Yeşil Kuşak Hareketi, Maathai’nin tarifine göre Afrika’daki pek çok STK’nın aksine tamamen yerli halk tarafından kurulan ve yönetilen az sayıdaki sivil toplum hareketinden biri haline geldi. Örgüt yerel kapasiteyi kullanmayı, yerli halkın bilgeliğine, deneyimine ve uzmanlığına dayanmayı ilke edindi. Yıllar boyunca olağanüstü zorluklarla ve imkansızlıklarla mücadele etmek ve her taraftan yapılan saldırılara karşı koymak zorunda kalmalarına rağmen, bugün Yeşil Kuşak Hareketi’nin bir araya getirdiği 600 yerel girişim var. Bu girişimlerin kurduğu 6000 fidanlıkta çalışan binlerce kadın, Maathai’nin deyimiyle “diplomasız ormancılar” haline geldi. Yeşil Kuşak Hareketi’nin bugüne dek Kenya’da 47 milyon, bütün dünyada 7 milyar ağaç dikilmesine öncülük ettiği hesaplanıyor.

***

Yeşil Kuşak Hareketi büyürken, Wangari Maathai, Kenya’yı 1978’den 2002’ye kadar yöneten Daniel arap Moi’ye karşı muhalefetin en önemli liderleri arasına girdi. (Kenya İngiliz sömürgeciliğinden 1963’de kurtularak bağımsız olmuş, ancak 1992’ye kadar tek parti rejimi altında yaşamıştı. Bu tarihten sonra çok partili sisteme geçildiyse de, ilk serbest seçimlerin yapılması için bir on yıl daha gerekecekti.) Maathai, Moi’nin  tepeden tırnağa yolsuzluğa batmış dikta rejimine karşı sesini yükselten en önemli isimlerinden biri haline geldi. Siyasi tutukluların bırakılması için Uhuru (Özgürlük) parkına ağaç dikti, açlık grevi başlattı, saldırıya uğradı, hapsedildi.

Nairobi’nin en büyük yeşil alanı olan Uhuru Parkı’na medya devi Robert Maxwell tarafından yapılmak istenen bir iş merkezi inşaatına karşı verilen mücadeleye liderlik ettiği için Moi tarafından “çok tehlikeli bir kadın” olarak adlandırılan Maathai’nin adı hükümetin “suikast” listesine girdi. Wangari Maathai ülkesini boyunduruk altına alan Dünya Bankası ve IMF politikalarına karşı da mücadele ediyordu.

Wangari Maathai, çevre mücadelesinin aynı zamanda demokrasi, insan hakları ve kadın özgürlüğü mücadelesi anlamına geldiğinin en canlı örnekleri arasında yer aldı.

Wangari Maathai, 1997’de Moi’ye karşı başkan adayı oldu. Ardından Kenya Yeşil Partisi Mazingira’nın kurulmasına öncülük etti. Kenya’da 2002’de yapılan ve Moi’nin yenilmesiyle sonuçlanan ilk serbest seçimlerde, aday olduğu bölgedeki oyların %98’ini alarak milletvekili seçildi. Ülkesinin ilk yeşil milletvekili olan Maathai, Mwai Kbaki’nin başkanlığında kurulan koalisyon hükümetinde Çevre Bakanı Yardımcılığı’na getirildi. 222 kişiden oluşan parlamentoda yer alan 16 kadından biriydi. Bakan yardımcılığı görevini 2 yıl sürdüren Maathai, yıllarca sivil toplum lideri olarak hükümete muhalefet ettikten sonra hükümet içinde yer almanın heyecan verici olduğunu, insanın “içeride” olduğu zaman bir şeyleri değiştirmek için çok daha sabırlı olması gerektiğini söylüyordu.

Wangari Maathai’nin özel hayatı da, bir kadın olarak verdiği özgürlük mücadelesinin bir parçası sayılabilir. Politikacı kocası Mwangi Mathai, 1977’de onu “kontrol altına alamadığı için” terk etti. Wangari Maathai bu konuda şöyle söylüyor: “Hırslı ve başarılı olmanın Afrikalı bir kadından beklenen bir şey olmadığını bilmeliydim. Bir Afrikalı kadın, ancak nazlı, utangaç, itaatkar, bir işe yaramaz ve bağımlı olduğu zaman iyi bir Afrikalı kadın olabilirdi. İyi eğitim görmüş bağımsız bir Afrikalı kadın baskın, agresif, kontrol edilemez bir kadın olarak kötü etki bırakırdı.” Kocası, boşanmalarının ardından Wangari’nin soyadını kullanmasını da yasaklatan bir karar aldırdı. O da soyadına bir “a” daha ekledi ve Maathai oldu.

***

Wangari Maathai Nobel barış ödülü aldığı için iyi tanınıyor olabilir. Uzaktan izlendiğinde “ağaç diken bir çevreci” olarak ‘sempatik’ de bulunabilir.

Ama Maathai’nin yarattığı Yeşil Kuşak Hareketi’nin arka planında kadınların özgürlük mücadelesi var. Ülkenin ormanlarını yağmalayıp ticari ağaç plantasyonlarına çeviren şirketlere ve hükümet politikalarına karşı verilen mücadele var. Bir parka yapılmak istenen iş merkezine karşı koyup parktaki ağaçları savunurken uluslararası sermayenin, şirketlerin ve iktidarın en üst çıkarlarına taş koymak var.  Siyasi tutukluların serbest bırakılması için yapılan kampanyalar, göğüs gerilen tehditler, hapisler, diktatöre karşı verilen demokrasi ve insan hakları mücadelesi var. Dikilen fidanları yetiştiren kadınların iş sahibi olması, özgürleşmesi var. Kurulan taban girişimleriyle toplumsal hareketlerin dinamizm kazanması var. Bir yeşil siyasi parti kurup parlamentoya girmeye, hükümette yer almaya, nerede olursa olsun, küçük de olsa bir şeyleri değiştirmeye cesaret etmek var.

Aşağıdaki kısa videoda Wangari Maathai bir masal anlatıcısı. Eski bir Afrika masalı anlatıyor, kendini anlatmak için. Büyük bir orman yangınını söndürmek için küçücük gagasıyla su taşıyan bir sinek kuşunun hikayesini anlatıyor:

“Karşı karşıya olduğumuz sorunlarla sürekli bir şekilde bombardıman altında olduğumuz için kendimizi tamamen bunalmış hissettiğimizde, sinek kuşunun hikayesini hatırlarım.  Dev bir ormanda büyük bir yangın çıkmış. Ormandaki bütün hayvanlar kaçışmışlar ve ormanın yanmasını üzüntü içinde seyretmeye başlamışlar. Kendilerini son derece tükenmiş, çaresiz ve güçsüz hissediyorlarmış. Küçücük bir sinek kuşu hariç. Sinek kuşu, ‘bu yangını söndürmek için bir şeyler yapmalıyım’ demiş ve en yakındaki dereye gidip gagasına bir damla su almış, sonra ormana kadar uçup yangının üzerine bırakmış. Olabildiğince hızlı bir şekilde bir aşağı, bir yukarı uçup, damlaları yangının üzerine bırakıyormuş. O sırada bütün diğer hayvanlar çaresiz bir şekilde yangını seyrediyorlarmış. Aralarında kocaman hortumlarıyla çok daha fazla su taşıyabiliecek filler bile varmış. Sinek kuşuna sormuşlar: ‘Ne yapabileceğini sanıyorsun ki? Sen küçük bir kuşsun, bu yangın ise dev gibi. Seni kanatların küçücük, gagan minicik. Her seferinde ancak bir damla su taşıyabilirsin.” Onlar cesaretini kıracak sözler söylemeye devam ederken, sinek kuşu hiç vakit kaybetmeden uçmaya, yangını söndürmek için gagasıyla su taşımaya devam etmiş. O arada da dönüp diğer hayvanlara cevap vermiş: ‘Yapabileceğimin en iyisini yapıyorum.’ Bence hepimizin yapması gereken de işte bu. Her zaman o sinek kuşu gibi olmalıyız. Çok önemsiz bir insan olabilirim, ama hiçbir zaman gezegen tükenirken durup seyreden o hayvanlar gibi olmak istemiyorum. Ben sinek kuşu olacağım, elimden gelenin en iyisini yapacağım.”

Wangari Maathai yaptıklarıyla, hayatıyla ve anlattığı hikayelerle bize ilham veriyor. Siz de yorulduğunuzda, motivasyonunuzu yitirdiğinizde, kendinizi küçücük, önemsiz ve çaresiz hissettiğinizde, bu güzel kadının resimlerine bakın, sesini dinleyin, bu küçük videoyu izleyin. Ve elinizden gelenin en iyisini yapın.

Wangari Maathai, Nobel barış ödülü aldı. Belki bu sayede daha fazla insana ilham verdi. Ama o sadece küçük bir sinek kuşu olmak istiyordu.

Toprağı ve yağmuru bol olsun.

 

 

 

(Hayatına dair bilgiler için ağırlıklı olarak Wangari Maathai’nin yazdığı “The Green Belt Movement” başlıklı kitaptan, Green Belt Movement web sitesindeki biyografisinden ve John Vidal’in The Guardian’daki “Wangari Maathai obituary” başlıklı yazısından yararlandım.)

Ümit Şahin – Yeşil Gazete

You may also like

Comments

Comments are closed.