Kültür-SanatManşet

Konya’da 8. Uluslararası Mistik Müzik Festivali

0

Mistikliğin dağa taşa sindiği kadîm şehir Konya’da, 22-30 Eylül tarihlerinde dünya mistik müzikleri yankılanıyor.

2004 yılından beri her yıl düzenlenen Uluslararası Mistik Müzik Festivali’nin sekizincisi 22-30 Eylül 2011 tarihlerinde yapılacak.

 

Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali önceleri Aralık ayındaki Vuslat Yıldönümü Anma Törenleri (Şeb-i Arûs) kapsamında yer alırken, 2008 yılından beri Eylül ayında, kapanış gecesi 30 Eylül’e, yani Mevlâna Celaleddin Rumi’nin doğum gününe gelecek şekilde düzenlenmektedir.

Dünyanın çeşitli yerlerinden mistik müziklerin buluşma noktası hâline gelen “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali”, dünya mistik müziklerini, popüler unsurlarla karışmadan, özgün geleneksel yapıları içinde tanıtmaktadır.

 

PROGRAM
Halka açık, ücretsiz konserler, hergün saat 21:00’da başlayacak ve Konya Büyükşehir Belediyesi Mevlâna Kültür Merkezi, Sultan Veled Salonu ve Semâ Salonunda yapılacaktır.

 

22 Eylül Perşembe
Gine
Batı Afrika Davulları
GuinéePercussions

23 Eylül Cuma
Fas
Gnawa Âyini
Maâlem Hamid El Kasri

24 Eylül Cumartesi
Hindistan
Hindustan Klâsik Müziği
Pandit Hariprasad Chaurasia

25 Eylül Pazar
ABD
Afroamerikan Gospel Müziği
The Fairfield Four

26 Eylül Pazartesi
Tacikistan
Felek Müziği
Davlatmand

27 Eylül Salı
Tibet
Budist Âyini
Tashi Lhunpo Manastırı Râhipleri

28 Eylül Çarşamba
Kırgızistan
Kırgız Mistik Müziği
Tengir Too

29 Eylül Perşembe
İran
Fars Klâsik Müziği
Parissa

30 Eylül Cuma
Türkiye
Türk Tasavvuf Müziğinden Örnekler ve Semâ Töreni
Kültür ve Turizm Bakanlığı
Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu

Ayrıntılı bilgiye www.mistikmuzikfest.com internet sitesinden ulaşabilirsiniz.

 

******************

 

Batı Afrika Davulları / Guineepercussions

Davullar, özellikle cembe, Afrika halklarının günlük hayatlarında ve ibadetlerinde önemli bir yere sahiptir. Malinke halklarının yaşadığı Mali ve Gine’de cembe adı verilen davul, bin yılı aşkın süredir dini törenlerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Müzik, düğün, doğum, cenaze ve diğer özel törenlerde çalınan bu özel davullar ile yönetilir. Ayrıca kötülükleri uzaklaştırdığına inanılan bu davullar, hasta tedavi etmede de kullanılırlar. Cembe ayrıca Malinke halklarının uzun mesafelerden iletişim kurmasına da yardımcı olmuştur. Bu nedenlerle cembe, kabile hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır.

Gine’nin en ünlü ritimcileri, müzisyenleri ve dansçıları tarafından kurulan GuineePercussions, geleneksel çizgilere bağlı kalarak sahneledikleri zengin müzik ve danslarını tüm dünyada izleyicilerin beğenisine sunmaktadır. Grubun müziği, Gine’nin ormanlık, sahil ve orta bölgeleri ile cembe davulunun merkezi olarak tanınan yüksek dağlık bölge müziklerinin sentezidir.

13 kişiden oluşan GuineePercussions, dinleyicilerini seslerin ve ritimlerin inanılmaz gücüyle, büyüleyici bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. İnsanlık tarihinin başlangıcından itibaren var olan müzik geleneklerini dinleyicilerle buluşturan grup, performansıyla yalnız Gine kültürünü yurtdışında tanıtmayı değil aynı zamanda genç kuşaklara Afrika kültürünün gücü ve zenginliği hakkında bilgi vermeyi amaçlıyor.

 

Gnawa Âyini / Maâlem Hamid El Kasri

Eski zamanlarda başta Moritanya olmak üzere Kuzey Afrika’nın tümünde yerleşik bir etnik grubun adı olan “Gnawa”, bugün yerel halkın bağlı olduğu tasavvufi akımları adlandırmak için kullanılmaktadır. Arap-Bedevî geleneklerinin özgün bir bileşimi olmakla beraber Afrika etkisini de yoğun bir şekilde hissettiren bu akımlar, bugün başta Fas ve Cezayir olmak üzere Kuzey Afrika’nın tümünde yaygın bir şekilde yaşamaktadır.

Gnawa müzik ve dansının İslâm öncesi dönemin animist geleneklerinden esinlendiği söylenebilir. Müzik ve dans, bu inanışlara mensup Afrika toplumlarında hastalıkları iyileştirmek ve birvecd hâli yaratarak ruhlarla irtibata geçmek için yapılan törenlerle benzerlik içindedir. “Derdeba” adı da verilen Gnawa Âyinleri, insan ruhunu hemen sarıveren, hızlı ve heyecanlı ritimleri ve bu ritimlere uygun akrobatik dansları içerir.

Köklü bir Gnavva ailesinin mensubu olarak Fas’ın kuzeyindeki Ksar El-Kebir’de doğan Maâlem Hamid El Kasri, bu müziğin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden biridir. Dünyanın birçok ülkesinde Gnavva müziğini sergileyen sanatçı, aynı zamanda guimbri sazının önde gelen icrâcılarındandır. Hamid El Kasri ve 6 seçkin icracının yer aldığı topluluk, renkli giysileri, hızlı ritimleri ve heyecanlı akrobatik dansları ile tüm dünyada ilgiyle izlenen ve beğeni toplayan “derdeba” sûfî geleneğini sahneye taşıyor.

 

Hindistan Klâsik Müziği / Pandit Hariprasad Chaurasia

Hint yarımadasının Klâsik müziği, insanlığın ortak kültür mirasının en gelişmiş ifâde tarzlarından biri olup zengin bir geçmişe sahiptir. Kökleri 5000 yıl öncesine, kadîm Indus uygarlığına kadar uzanır.

Hint müziğinin Müslüman kültürle ilk karşılaşması, Hindu tapınak müziklerinin cazibesine kapılan sûft dervişler aracılığı ile olmuştur. Sûfî dervişler, bu müziğin bölgenin yerli halkının günlükyaşamında büyük önemi olduğunu fark ederek, İslâm’ın öğretilerini yaymakta kullanmışlardır. Başta Hazret Amir Khosro (Emîr Hüsrev) olmak üzere birçok manevî önder, düzenledikleri semâ ve kavvâlî toplantıları ile İslâm’ı yaymışlardır.

Hint flütü “bansurf’nin uluslararası alandaki en büyük icracısı Hari Prasad Chaurasia 1938 yılında, şu anda Pakistan sınırları içinde bulunan Allahâbâd’da doğmuş, küçük yaşta müziğe ilgi duymuş ve daha genç yaşlarda iken kariyerinin en üst noktasına erişmiş, geleneğe bağlı ancak yeniliklere de açık, kendine özgü bir tarz gelişmiştir.

Hayatı boyunca yaptığı performanslarla Hindistan’ın en çok saygı duyulan müzisyenlerinden biri olmuş ve birçok ödül kazanmıştır. Dünyanın hemen her yerinde sahne almış, Yehudi Menuhin, Jean Pierre Rampal gibi dünyaca ünlü birçok müzisyenin ve dinleyenlerin büyük övgülerine mazhâr olmuştur.

19901ı yıllardan beri Rotterdam Müzik Konseıvatuan’nda eğitmenlik yapan ve Hint Müziği Bölümü’nün sanat yönetmenliğini yürüten Chaurasia’ya, 2008 yılında Hollanda Kraliyet Ailesi tarafından Amsterdam’da yapılan göz kamaştırıcı bir törenle “Officier in de Orde Van Oranje-Nassau” ünvânı verilmiştir.

Ayrıca 2009 yılında Fransa’da ve dünyada kültürün yayılmasına yaptığı kayda değer katkılar nedeniyle Fransa Kültür Bakanlığı tarafından “Ordres des Arts et Lettres” unvanı ile şövalyelik payesi verilmiştir.

Festival konserinde Hari Prasad Chaurasia’ya, yine bansuri ile Sunil Bhagwan Avachat, tabla ile Hindistan’ın en önemli tabla virtüözlerinden üstâd Rashid Mustafa Thirakwa ve tanpura ile Nayanashree Pushpanjali Chaurasia eşlik edecek.

 

Afroamerikan Gospel Müziği /The Fairfield Four

Hristiyanlık ve Hristiyan yaşamına ilişkin mânevi konulan dile getiren Gospel Müziği, dinî ya da törensel amaçlar için bestelenen ve aynı zamanda estetik beğeniyi hedefleyen bir müziktir. Gospel Müziğinin ana teması övgü. ibâdet ya da Allah’a, İsa Peygamber’e ve Kutsal Ruh’a şükran sunmaktır.

Afroamerikan Gospel Müziğinin tarihi XVIII. yüzyıl Amerika’sına, Afrika kökenli siyahi kölelere dayanır. Bu nedenle sözlü bir gelenek şeklinde oluşan Gospel Müziği, okuma yazma bilmeyenlerin de ibâdet edebilmesine imkân sağlayan tekrarlardan oluşur. XVII ve XVIII. yüzyıllarda köle olan Afrikalıların gittiği kiliselerde düzenli olarak kullanabildikleri müzik aletleri ve bugün olduğu gibi kilise koroları bulunmamaktaydı. Kiliselerde yapılan müziklerin çoğu akapella yanı sadece insan sesleri ile yapılan müziklerdi. Kaynağını siyahi maneviyâtından ve Amerika’da köle olarak çalıştırılan Afrikalıların çalışırken söylediği şarkılardan alan Gospel Müziğinin, jazz ve blues gibi yaygın müzik türleriyle birçok ortak noktası vardır.

Afroamerikan Gospel Müziğinin günümüzdeki en önemli temsilcisi olan The Fairfield Four, 1921 yılında Tennessee eyaletinin Nashville kentindeki Fairfield Vaftiz Kilisesinin papazyardımcısı Reverend J.R. Carrethers tarafından kurulmuştur.

The Fairfield Four, blues sanatçısı B. B. King’in de aralarında bulunduğu birçok değerli sanatçıya ilham kaynağı olmuştur. B. B. King: “Mississippi Indianola’daki evimde yaşarken, her sabah işe gitmeden önce radyoda The Fairfield Four çalardı. Zamanla gruba hayran oldum. İtiraf etmek gerekirse Sam Mc Crary’nin şarkı söyleyişim üzerinde çok etkisi oldu.” demiştir.

Fairfield Four, Coen Kardeşlerin 2000 yılında yaptıkları “O Brother Where Art Thou” filminde ve yine aynı filmin müziklerinin bulunduğu albümde yer almış ve büyük ilgi çekmiştir.

1997 yılında yaptıkları “I Couldn’t Hear Nobody Pray” isimli albümle “En İyi Geleneksel Gospel Kaydı” dalında Grammy Ödülü alan grup, bugüne kadar birçok ödül almış ve ödüle aday gösterilmiştir.

Festival, izleyicilerini 5 kişiden oluşan The Fairfield Four’un olağanüstü müziği ile buluşturuyor.

 

 

Felek Müziği /Davlatmand

Özbekistan, Afganistan, Kırgızistan ve Çin’in kesişim yerinde. Pamir Dağları’nın gölgesinde, Farsça konuşulan bir ülke olan Tacikistan, geçmişten bugüne birçok kültürün etkisinde kalmıştır. Bu etki, belki de en iyi biçimde müzik alanında gözlenebilir. Mevlâna Celâleddîn-i Rûmi, Bîdil-i Dehlevî, Bedreddln-i Hilâlî, Hâfız-ı Şirâzî gibi büyük mutasavvıf velîlerin manzum sözlerinin, İç Asya kökenli melodiler ve ritimler eşliğinde okunması, Tacik müziğine özgü eşsiz bir sentezdir.

Tacikistan’ın çeşitli bölgelerinin müzikal karakterleri birbirinden farklıdır. Bu farklılıklar ritimler, melodik yapılar ve icra biçimlerinde görülebilir. Güney bölgesinde yapılan müzik, Felek Müziği olarak adlandırılır.

Davlatmand Kholov, 1950 yılında, Felek müziğinin merkezi olarak tanınan Tacikistan’ın güneyindeki Katlan bölgesinin Kulâb şehrinde doğmuştur. Küçük yaşlardan itibaren, usta bir müzisyen olan babasından gicakve başta Hz. Mevlâna olmak üzere mutasavvıf velilerin söylediği manzum sözleri öğrenmiştir.

Felek müziğinde ve birçok sazın icrasında usta olan Davlatmand, Özbekistan Duşanbe Konservatuarımda “şeş-makâm”, yani klâsik müzik eğitimi almıştır. Daha sonra Kulâb, Pamir ve dağlık Badakşan bölgesinde derleme çalışmaları yapmış, böylece geniş bir repertuara sahip olmuştur.

Mezarı Kulâb’da olan Mir Seyyld Ali Hamedânîve özellikle {Tacik kaynaklarına göre) Katlan’da doğan Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî gibi büyük mutasavvıf velîlerin manzum sözlerini, müzikle seslendiren Davlatmand’ın icra ettiği Felek Müziği, bölgenin kültürel birliği için yapılan bir çağrıdır.

Davlatmand’e Festival konserinde kendi kurduğu topluluğun 5 seçkin icracısı eşlik edecek.

 

 

Budist Ayını /Tashi Lhunpo Manastırı Rahipleri

Budizm, dünyanın her yerinde takipçileri olan bir felsefe ve dindir. M.Ö. 500 yıllarında yaşayan ve “Buda” olarak tanınan Siddharta Guatama adlı bir mistik manevî öndere dayanır. “Buda” kelimesi “aydınlanmış, olgunlaşarak kemâle ermiş” anlamındadır.

Buda’nın ölümünden sonra Budizm, Hindistan ve komşu bölgelerde yayılmış, zaman içinde oluşan Budist düşüncenin değişik ekolleri manastırlarda kurumsallaşmıştır. Bu ekollerin en önemlilerinden biri Tibet ve Himalayaların bazı bölgelerinde yaygın olan ve Tantrik Budizm olarak da adlandırılan Tibet Budizmi’dir.

Tibet Budizmi, Bodhisattva olarak adlandırılan, daha önce aydınlanmış ve insanları aydınlatmak için dünyaya dönmüş ruhların reenkarnasyonu olduğuna inanılan kişilerin manevî önderliğinde özgün bir renk kazanmıştır. Bodhisattva’dan gelen reenkarne ruhlara sahip önderler “dalay lama” veya “pançen lama” gibi unvanlar taşırlar.

Yüksek dağlarda kurulmuş manastırlarda yapılan âyinler, yoğunlaşma (meditasyon); dua; davul, zil ve borular eşliğinde okunan dînî sözlü müzikler (ilâhî) eşliğinde yapılan danslardan oluşur.

Tashi Lhunpo Manastırı manevî önderlikte “dalay lama”dan sonra ikinci sırada gelen “pançen lamaların makamıdır. 1447 yılında ilk dalay lama tarafından Tibet’te kurulan manastır, Tantrik Budizmin en önemli merkezlerinden biridir. Tashi Lhunpo Manastırı bir dönem, aynı anda 5000 kadar rahibe ev sahipliği yapmıştır. Çin tarafından göçe zorlanan Budist rahipler, 1972 yılında Hindistan’da bir araya gelerek manastırı yeniden kurmuşlardır. Manastır, özenle hazırlanmış giysileri ve olağanüstü hareketlerle bezenmiş Çam Dansı ile ünlüdür.

Tashi Lhunpo Manastın’nın 8 rahibi, Festival konserinde Budist Âyini sergileyecekler.

 

 

Kırgız Mistik Müziği / Tengir Too

Kırgız müziği, dağlar, göller ve geniş bozkırların göçebe kültürüne dayanır. Bu bölgelerde yaşayan kuşlar, çeşitli hayvanlar, rüzgâr ve suyun sesleri ile başta Manas olmak üzere efsânevi kahramanların hikâyeleri müziğin esin kaynaklarıdır.

Kırgız müzisyenler, kendine özgü doğal ayırt edici özelliklere sahip kurganlara büyük saygı gösterirler. Genellikle bir yatırla ilişkili olan bu kurganlar, orada yatan ulu kişi ve onun adına adanan kurbanlar yoluyla doğaüstü güçlerle ilişki kurulan yerlerdir. Müzikle anlatılan hikâyeler ve destanlar, Kırgız mistik müziğinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Manas’ı anlatan yaklaşık 500.000 mısralık “Manas Destanı”, Kırgız müziğinin en yaygın konusudur. Müzisyenler, kurganları ziyaret ederek, başta Manas olmak üzere efsânevî kahramanların ruhları ile ilişki kurmaya çalışırlar.

Kırgızistan’ın kadîm müziğini yapan yeni bir grup olan TengirToo, adını Kırgizistanla Çin arasında yer alan Tengir (Tengri, Tanrı) Dağları’ndan alır. Eski adı Kırgizistan Devlet Sanatlar Enstitüsü olan Kırgızistan Ulusal Konservatuarından mezun olan ve büyüdüğü Kuzey Kırgızistan’ın dağlık Narın bölgesinde geleneksel müziği öğrenen Nurlanbek Nayşanov yönetiminde çalışmalarını sürdüren Tengir Too, Kırgız geleneksel müziğini geleneksel sazlar ve geleneksel üslûpla icra etmektedir.

6 kişiden oluşan Tengir Too, kadîm Kırgız müziğini Festival’e taşıyacak.

 

 

Fars Klâsik Müziği / Parissa

Fars Klâsik Müziği’nin makam sistemi “Dastgâh” ve ezgi hazinesi “Redif”, şiirdeki ölçüler temel alınarak, şiire eşlik etmek ve şiirdeki uhrevî dünyaya ışık tutmak için geliştirilmiştir.

Eğer gazel nazım şekli Iran şiir geleneğinin en parlak mücevheri ise, redife dayalı ezgiler de gazelin esrarını en iyi şekilde ortaya çıkaran müzik çeşididir. Klâsik müzikteki anlatım tarzları, kendi dünyasını tanımlamak için çoğu kez mecazî anlatımlar ve gizemli sözlere başvuran şairin mesajını en iyi şekilde iletmek üzere geliştirilmiştir. Melodik cümlelerin eşit olmayan uzunlukları ve usûller, şiirde kullanılan vezin esas alınarak, tam da buna göre tasarlanmıştır. Icrâ esnasında, müzik önce bir hiçlikte başlayıp yavaş yavaş ışığa ve aydınlığa doğru yönelir. Öyle ki müziği ve eşlik ettiği şiirleri dinlerken bir gizem dünyası gözlerimizin önüne serilir.

1950yılında İran’da doğan Parissa (Perûze/Firûze), müzik çalışmalarına Fars Klâsik Müziği’nin üstâdlarından Mahmoud Karimi {Mahmud Kerîmi) gözetiminde başladı. Kısa bir zaman sonra Kültür Bakanlığı tarafından Iran Ulusal Radyo ve Televizyon Kurumu’na atanan Parissa, Kültür Bakanlığı bünyesinde çalıştığı beş yıllık dönemde eşsiz üslûbu ve disiplinli çalışmaları sayesinde ünlü İranlı müzisyenler ve hocalar arasında kendine yer edinmiştir. 1995 yılından itibaren katıldığı festivaller ve konserler ile adını tüm dünyaya duyuran Parissa, son dönemde kendini İran’daki yeni yeteneklere adamıştır.

Festival konserinde Parissa’ya eşlik edecek Madjid Khaladj (Mâcid Hallaç) 1962 yılında Gazvin’de doğmuş, Iran vurmalı sazlarının tartışmasız en büyük ustalarından bindir. Khaladj, 1984 yılında. Sorbonne Müzikoloji Enstitüsü’ne bağlı Yehudi Menuhin idaresindeki Ortadoğu Müzik Çalışmaları Merkezi tarafından Iran vurmalı sazlarını öğretmek üzere Paris’e davet edilmiş, 1996’da Iran Ritim Sazları Çalışma Merkezi olarak da bilinen “Ecole de Tombak” adlı okulu kurmuştur. Aynca 1998’den beri de Paris’te “Cite de la Musique” adlı kurumda ve İsviçre’de Basel Devlet Müzik Akademisi’nde dersler vermektedir.

Genç kuşağın önde gelen besteci ve tar virtüözü İman Vaziri (İmân Veziri) ise 1970 yılında İran’da doğmuştur. Tahran Üniversitesi ve Almanya Köln Üniversitesinde müzikoloji eğitimi görmüştür. 13yaşından beri Klâsik İran Müziği ve tar ile ilgilenen İman Vaziri, Avrupa’da birçok solo konser vermiştir.

 

Türk Tasavvuf Müziği Örnekleri ve Semâ’ Âyini Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu

Türk Tasavvuf Müziği, repertuarlardan eser sayısı bakımından başta Yûnus Emre olmak üzere Niyâzî-i Mısrî, Aziz Mahmûd Hüdâyî ve Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî gibi büyük mutasavvıf velîlerin manzum sözleriyle bestelenmiş eserlerden oluşur. Bu eserlerin beste formu olarak en yaygın olanları çeşitli amaçlarla bestelenen ilâhiler, en hacimli olanları ise semâya eşlik amacıyla bestelenen MevlevîÂyinleri’dir.

Semâ’, sözcük olarak “işitmek” anlamındadır. Mevleviler arasında ise, mûsikî nağmelerini dinlerken vecde gelip hareket etmek, kendinden geçip dönmek anlamına gelir. Sembolik olarak kâinatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Yüce Yaratıcıya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunun idrâkine vararak, ‘İnsan-ı Kâmil” yani “Olgunlaşmış İnsan” olmaya yönelişini anlatır. Semâ’ ayakta, sessizce ve dönerek yapılan bir zikirdir. Semâzenler her dönüşte içlerinden sessizce “Allah” diyerek zikrederler.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 1990 yılında kurduğu Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu, bu müziğin tek resmî topluluğudur. Topluluk, Konya’da düzenlenen Hz. Mevlânâ’yı Anma Haftasındaki programları dışında, Mevlâna Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği periyodik konserlerde Tasavvuf Müziği örnekleri sunmakta ve Semâ’ Âyini icra etmektedir. Ayrıca yurtiçi ve dışında yaptığı sayısız programlarla Türk Tasavvuf Müziği geleneğini tanıtmaktadır.

Topluluğun yönetmeni Yusuf Kayya Kütahya’da doğmuş, erken yaşlardan itibaren geleneğin günümüzdeki son temsilcilerinden neyzen Ahmed Yakuboğlu’dan ney meşk etmiştir. Ankara üniversitesi Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan sonra TRT’ye sanatçı olarak girmiş, Ankara Radyosu’nda neyzen ve Müzik Dairesinde uzman olarak görev yapmıştır. 1990 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Toplulugu’na neyzen olarak nakleden Kayya, 2004 yılından beri topluluk genel yönetmenliği görevini yürütmektedir.

Türkiye’nin en önemli müzik icra kurumlanndan biri olan Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu iki bölümden oluşacak programının birinci bölümünde Türk Tasavvuf Müziği repertuarından seçkin örnekler sunacak, ikinci bölümde ise Semâ’ Âyini icra edecektir.

 

Yeşil Gazete

 

You may also like

Comments

Comments are closed.