Dış Köşe

Kürt sorununda radikal kafa karışıklığı – Koray Çalışkan

0

Mağdurun kim olduğunu nasıl anlarsınız, biliyor musunuz? Herkes ona ne yapması gerektiğini söyler.

Kürt sorununda sapla saman iyice birbirine karışıyor. İdeolojik pozisyonların katılığı, şiddete boğazına kadar bulaşmış bir siyaset, nedenle sonucu, tanıyla tedaviyi iç içe geçiren perspektifler… İyimser olmak iyice zorlaşıyor. Bakın bir siyaset bilimi profesörü, hem de kendini solda gören, eleştirel sosyal bilimle uğraşmış, Radikal iki’ye (galiba) her hafta yazan, Şarkiyatçılık falan üzerine kalem oynatmış biri ne yazıyor: “12 Haziran seçimlerinde Türkiye yüzünü BDP’ye dönmüş, elini BDP’ye uzatmıştı. Kürt sorununa demokratik çözümün ana ve kilit aktörlerinin başında BDP’nin geldiğini de verdiği oylarla ortaya koymuştu. Bugün geldiğimiz noktada, BDP sırtını Türkiye’ye dönmüş durumda ve kendisine uzatılan eli sıkmama kararında. Bu tavırları kabul etmek mümkün değil: Demokratlık bu tavra karşı eleştirel olmayı gerektirir.”

Kavramsal kargaşa

Zor zamanlardan geçiyoruz. Demokratik tepki ısmarlayanların dahi demokratlığın asgari gereklerinden yan çizdiği günlere girmişiz: Türkiye seçimden önce yüzünü BDP’ye dönmüş, diyor yazar. Sanki BDP Türkiye’de değil, Türkiye dışında, sistemimizin uzağında bir şey. ‘Biz’ BDP’ye bir şey bahşetmişiz. Ona el uzatmışız, ama nankör (bu benim lafım) BDP uzatılan eli tutmamış (bu kendi lafı). Sorun bu. Aydının, demokratın görevi de BDP’ye yapması gerekeni anımsatmak. “Nankörlük etme, sana el uzattı bu ülke, kendine gel ya da arkanı dön ve çık” demek.

Şimdi gelin, eğri oturalım doğru konuşalım. Mağdurun kim olduğunu nasıl anlarsınız, biliyor musunuz? Herkes ona ne yapması gerektiğini söyler. Filistinli misiniz? Şiddete mesafe al, taş atan çocuklarına mukayyet ol, sonra başlarına kurşun gelirse sorumlusu sensin! Kürt müsün? Sana el uzatıyoruz, kabul et. Dağda siyaset yapma, ovaya in! İnmeyene önce sen kız! Biz o uzattığın eli tutup seni yere çarpsak da, tüm il ve ilçe yöneticilerini içeri tıksak da, her eyleminde yaralı ya da ölülerin sokaklara saçılsa da, KCK davalarında hırpalarken Kürtçe savunma yapmana bile izin vermesek de, seçilmiş vekillerini kanıtlanmış suçlan olmadığı halde hapiste tutuyorsak da, hani o biz… El uzattığımız BDP’liler, elimizi sıkmayanlar, siz suçlusunuz!

Bir de üzerine bir kısım aydın (bu benim lafım) BDP’yi her koşulda koruyormuş, ona ve yandaşlarına arka çıkıyormuş. Hatta Radikal gibi gazeteler, siyaseti AKP eleştirisi olarak görüyormuş, bu yüzden de okur kaybediyormuş: “Bu tavır içinde, aslında Radikal de kaybediyor. Radikal, Sim Süreyya Önder’i ve BDP’yi eleştirilmez bir konuma koydukça, sadece siyaseti AKP eleştirisi yapmak olarak gördükçe, okur gözünde de o kadar kaybediyor.”

Ay’da mıyız hocam? Arada yazdığımız gazeteyi, atılan manşetleri okuyalım. Akif Beki ya da başkaları ekte yazmıyor diye mi atlıyoruz? Dikkat edelim, gazetenin adı Radikal, Mülayim değil. Kayıp varsa radikallikten tavizden. İroni tehlikelidir. Bir de düz lafla anlatalım. 1) Türkiye BDP’ye el uzatamaz. Çünkü BDP Türkiye’dir, Türkiyelidir. İncelikli milliyetçiliğin âlemi yok. 2) Dışlayan taraf hukuk sistemi, polisi, askeri, medyasıyla Kürt kimliğini ve meşru siyasetini ve taleplerini tanımayanlardır, Kürtler değil, Türkler değil, Türk milliyetçileri ve onun kişisel, kurumsal takipçileridir. 3) BDP mağdur ve mazlum olandır. Zulmedilenin meşru temsilcisidir. Ona tepki sipariş etmeden önce 1 ve 2’yi anımsamak ve anımsatmak elzemdir. Meselenin abc’sini, elif lam’ı öğretenlere de anımsatmak gerekiyor artık. En çok buna üzülüyorum. Çünkü aklıselim sahibi olmasını beklediklerimiz dahi, en basit hataları, öğrenilmiş bir tepki verir gibi yapmaya başlıyorlar. Söylemin gücü! Hoca anlamıştır. Entelektüelin bir sorumluluğu var. Ama gerçekten bir tane. Öyle mazlumdan yana olmak, sosyalist ya da şu bu olmak değil, olanı biteni açıkyüreklilikle anlatmak. Yanlış anlaşılmasın. Bilinmeyen şeyleri değil, her mağdurun zaten gündelik hayatında yaşadığı, etiyle kemiğiyle bildiği, hissettiği ama diliyle dillendiremediği şeyleri söylemektir entelektüelin görevi. Öyle çok da zor bir iş değil. E, bunu bile yapamayınca ne gerek var bize!

 

Radikal

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.