Dış Köşe

Demokratik meşruiyet krizi berdevam – Cengiz Aktar

0

Meclis’in meşruiyet krizi konusunda geçen haftaki yazının sonunda ‘Başbakan hâlâ bekleniyor’ diyorduk, bir hafta sonra hâlâ bekleniyor. Bütün hafta bir yanda hukuki çözüm arayışları diğer yanda kimseleri muhatap almayan hâkim millet temsilcisi AKP kurmayının afra tafrasıyla geçti. Karşısındakini muhatap alma babında tek dişe dokunur gelişme Cumhurbaşkanı’nın dün Kılıçdaroğlu ile yaptığı bugün de Elçi ve Türk ile yapacağı görüşme. Bu arada siyasi magazine ‘yemin krizi’ olarak geçen gelişmelerin Ortaçağ kokan ve hiçbir denetlenebilirliği olmayan yemin kısmı için Beyaz Nokta’nın ‘Seçilmişler İçin Etik Güvence’ (www.beyaznokta.org.tr) önerisini hatırlatayım.

Gelişmeler, temsilî demokrasi konusunda 1946’dan bu yana oluşmuş müktesebatıyla övünen Türkiye’nin daha ziyade bir muz cumhuriyeti kıvamında olduğuna işaret ediyor. Cenevre’de 1889’dan bu yana parlamenter haklarını savunan hükümetlerarası bir kuruluş mevcut: Parlamentolararası Birlik. (www.ipu.org) Dünyada takriben 40 bin parlamenter var. Ama kimi ülkede parlamenterlerin seçimden doğan vekâletlerini icra etme hakkı ellerinden alınıyor. Bunun için vekilliği hukuk dışı yollarla düşürmekten düzmece skandallara, parlamenterleri yurttaşlıktan atmaktan uyduruk davalara, vekilleri öldürmekten ev hapsine kadar envai çeşit yöntem uygulanıyor. Kuruluşun ‘Parlamenterlerin İnsan Hakları Komitesi’ bu uygulamaları kaydetmek ve girişim yapmak için kurulmuş. Sitedeki bilgide parlamenterlere kötü davranan ülkeler şunlar: Bangladeş, Belarus, Burma, Burundi, Ekvator, Eritre, Filipinler, Irak, İsrail, Kamboçya, Kolombiya, Lübnan, Madagaskar, Malezya, Moğolistan, Ruanda, Rusya, Sri Lanka, Tayland, Türkiye ve Zimbabve. Birlikte zikredildiğimiz ülkeler, kıyas ederken küçümseyerek adlarını andığımız ülkeler. Bu kadar iddiaya rağmen neden hâlâ bu ligdeyiz acaba?

Tutarsızlıklar dizisi

Nedeni, demokratik zaafın hukuk ile siyaset arasındaki yapısal asimetriye yansımasında. Günün birinde yapılacak anayasanın ve Kürt çatışmasının çözümünün ana zeminini oluşturacak Meclis daha ilk günden tıkandı. Tıkanma, demokratik bir anayasanın eksikliği ve Kürt çatışmasının sürüp gitmesinin birebir sonucu. Bu, altı bağımsız vekil kadar Ergenekon davası sanığı vekiller için de geçerli. Bir kurucu meclis konumundaki 24. dönem bu iki konuyla birebir alakalı bir krizi çözmekten acizken çok daha çetin olan anayasayı nasıl yapacak, Kürt çatışmasını nasıl çözecek? Aslında cevabı dün Başbakan veriverdi: Muhalefet olmasa da Meclis çalışır!

Vekâlet ve sorumluluğun yüzde 50’sini taşıyan AKP’nin tezatlarını Yalçın Akdoğan bu hafta Vatan’da Deniz Güçer’e verdiği uzun mülâkatta gayet güzel ele veriyor: ‘Mesele hukuki, siyasi mücadelenin bir parçası olan bir konu değil. Siyasetçiler değil, YSK karar veriyor. Kararı eleştirmek mümkündür ama kriz çıkmasın diye anayasayı ve yasaları göz ardı etmek de mümkün değildir. Anayasa’yı çiğneyerek, direnerek siyasi bir alan açamazsınız kendinize.’ Birkaç cümle sonra yeni anayasanın gerekliliğinden emin bir üslupla : ‘Önümüzde tarihi bir misyon var. Yeni anayasayı yaparsak meclis ve o sürece katkıda bulunan insanlar tarihe geçecek’ diyor. Bir yanda 1982 Anayasası’na biat, diğer yanda bugünkü tıkanıklığın nedenlerini ortadan kaldıracak ve 1982’nin antitezi olacak yeni anayasa arzusu. Tuhaf! AKP kurmay heyeti krizi azdırma pahasına fuzulî incitici lâf üretmekte de usta. Örnek: Eski adalet bakanının ağzından ‘Ogün Samast da bir gün seçilebilir’ yollu kabahatten büyük özür. Samast’ı bilmem ama Hrant Dink’in katlinde en azından ihmal suçu işlediği iddia edilenler ortada fink atıyor, kimisi de AKP’den meclise seçildi bile. Bir diğeri ise öcü masalı anlatıyor: ‘Karayılan da seçilebilir’!

Türkiye, çatışma çözümlerinin nasıl olacağı dersini daha yeni sökmeye başladığından ‘Çözüm yeri Meclis’tir’ lafına bayılıyor. BDP’liler daha önce de Meclis’teydi. Derdest edilip hapse atıldılar, partileri sürekli kapatıldı, Başbakan ellerini bile sıkmadı. Kürt Açılımı’nda katiyen muhatap alınmadılar. Bu AKP’li Kürt vekiller için de böyleydi. Şimdi Meclis’e gelseler çözümler için muhatap alınacaklarının herhangi bir göstergesi var mı?

Haziran’da yazmışım: ‘Toplumun geçirdiği dönüşüm AKP’nin bahşettiğini düşündüğü bir dönüşüm değil. Toplumca, topyekûn bedel ödenerek gerçekleşmiş bir dönüşüm bu. Darbelerden, katliamlardan, soykırımlardan geçerek kazanılmış çok değerli ve paha biçilmez bir mevki. Dönüşümü kendi bildiği gibi dönüştürmek azminde olan ve bunun emarelerini artık açık eden iktidarın işi, dönüşümün kimyası gereği pek zor görünüyor. Sert bir döneme doğru evriliyoruz. Maharetinden emin ustanın toplumsal çelişkilerin çatışmaya dönüşmesini engelleme yeteneği ve birikimi yok. Zira bunun için gereken usta iktidar değil usta toplum.’

Ustalık yaşının ilk krizini çözemeyen AKP ne anayasa yapabilir ne de Kürt çatışmasını çözebilir. Sonuçta bu işler vizyon meselesi. Vizyon da ‘2023’te şu kadar duble yol, bu kadar TOKİCITY’den başka bir şey.

Cengiz Aktar / VATAN

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.