Röportaj

Pelin Başaran:”Sanatta imkansızlığın yaratıcılığı pekiştirdiğine inanmıyorum”

0

Kısa bir süre önce PARCPerforming Arts Research and Creation” kuruldu. Türkçe’de Performans Sanatları Araştırma ve Üretim Derneği ismiyle faaliyet gösterecek kurumu yakından tanımak için derneğin kurucusu Pelin Başaran’la Yeşil Gazete olarak bir röportaj yaptık.  Pelin Başaran özellikle performans sanatlarında sahne arkası çalışmalarıyla tanınıyor.

Öncelikle okurlarımıza biraz kendinizi tanıtır mısınız?

ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi’nde lisans eğitimimi tamamladıktan sonra Boğaziçi Enstitüsü ATA’da yükseklisans yaptım ve tezimi “Kültürün Özelleştirilmesi: 1980 sonrası kültür merkezlerinin gelişimi” üzerine yazdım. Tezimde Türkiye’de 1980 sonrası burjuvazinin kültür ve sanata yatırım yapmasının nedenlerini araştırdım, daha çok “cultural turn” denilen mesele ile ilgilendim. Tabii ki, bu Türkiye’ye özgü bir durum olmadığından tezin çerçevesini geniş tuttum. Bu sırada Tarih Vakfı Tarihi Darphane Binaları’nın yöneticiliğini yapıyordum. Tezi verdikten sonra, garajistanbul’da çalışmaya başladım ve kurucu ekibinde yer aldım. garaj’da uluslararası projeler yönetciliği yaptım. Benim için çok önemli bir deneyimdi. Uluslararası camia ile tanışmam ve uluslararası prodüksiyonun nasıl yapılacağını öğrenmem garaj sayesinde oldu. garaj’da yaklaşık 4 yıl çalıştıktan sonra kendi başıma devam etmeye karar verdim ve PARC’ı kurdum. Bu arada, Anadolu Kültür’ün projelerinde kültür politikaları alanında araştırmacı olarak çalıştım, Alternatif Kültür Politikaları raporu yazım sürecinde rol aldım. Halen Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü’nde ders veriyorum ve ÇGSG  (Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi Derneği)’nin yönetim kurulu üyesiyim.

Bildiğimiz kadarıyla PARC yeni kurulmuş olsa da, fikir ve proje hazırlıkları bir kaç yıl öncesine dayanıyor. Bu süreç hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?

Sen de çok iyi bilirsin ki, Türkiye’de performans sanatlarına sistematik bir şekilde destek verilmiyor. Ne devlet ne de özel sermayenin böyle bir hedefi var. Bu durumda, garaj gibi mekanların yaşaması zorlaşıyor. IKSV ve İDANS gibi festivallerde de kaynak bulma sorunu yaşanıyor, öncelikleri gruplara prodüksiyon yapmaları için kaynak aktarmak olmuyor. Bu durumda, destek alabilecekleri yerel herhangi bir mecra kalmayan yerel performans gruplarından bazıları kendi imkanlarıyla varlıklarını sürdürüyor, bazıları ise uluslararası alanda iş yaparak kaynak yaratıyor. Uluslararası alanda iş yapmanın, kaynak yaratmaktan daha fazla getirisi olduğu aşikar. Bazı gruplar için öncelikli hedef diyebiliriz. Sorun, bu sanatçıların uluslararası estetiğin dışında iş yapmaları zorlaştığında ve uluslararası alanın kodlarına uygun iş yapmayan, fakat yine de kaliteli işler üreten sanatçılar söz konusu olduğunda başlıyor. PARC’ın amacı varolan kaynakları (sadece finasman kaynaklar değil; mekan, kişi vs) biraraya getirerek ve yenilerini yaratmaya çalışarak bu boşluğu doldurmaya çalışmak. Bu kolay değil. Fakat sadece buna odaklanıldığı takdirde, olumlu sonuçlar alabileceğimizi düşünüyorum.

İsminiz performans sanatlarında işin mutfağında anılıyor. Türkiye’de performans sanatlarının gelişim sürecini siz nasıl gözlemliyorsunuz? Sizce performans sanatçılarının önündeki engeller nelerdir?

Bilgi Üniversitesi’nin çalışmasını yürüttüğü ve önümüzdeki aylarda yayınlanacak Alternatif Kültür Politikaları raporunda belirtildiği üzere; en önemli sorun, sanatçının meşruiyet sorunudur. Bu birçok meseleyi etkiliyor. Bağımsız üretim yapan sanatçının varlığı resmen tanınmadığı için birçoğu yaşamını sigortasız ve iş güvencesinden yoksun sürdürüyor, sosyal haklardan faydalanamıyor. Bir sonraki mesele sanatın finansmanı sorunu. Devletin daha çok klasik ve geleneksel sanat formlarına destek verdiği, özel sektörün de performans sanatlarıyla birçok sebeple pek ilgilenmediğini düşünürsek, bağımsız sanatçının üretmesi ancak kendi imkanlarıyla mümkün olabiliyor. Diğer bir mesele ise sanatta ifade özgürlüğü. Sanatçıların yaptıkları işlere yapılan doğrudan sansürün yanında, hatta belki de daha çok sanatçının otosansüründen bahsedebiliriz. Bu yaratıcılığı etkileyen, üzerine pek de konuşulmayan bir mesele. Bunların yanında, üretimin büyük şehirlerde yoğunlaşmış olması, sanat eğitiminin içeriği, sanatçıların örgütlenme sorunu ve eleştirinin kurumsal olarak yerleşik olmamasını da sayabiliriz.

Bütçeleri neredeyse yarı yarıya kesilen Hollandalı sanat kurumları şu anda bu durumla başedebilmek için bizim deneyimlerimizden faydalanmaya çalışıyor. Biliyorsun ki, imkansızlığın yaratıcılığı pekiştirdiği iddia edilir. Ben buna katılmıyorum. Evet, sanatçıyı üretim sürecinde daha esnek ve pratik yapabilir, fakat uzun dönemde yaratıcılığı olumsuz etkileyecektir.

Bizde imkansızlıklarla yapılan üretimlerin Hollandalı sanat kurumlarını hayrete düşürdüğü anlaşılıyor. Bu konuyu biraz açabilir misin?

garajistanbul projesi başladığında Avrupalı ortaklar böyle bir projenin yapısal bir destek almadan hayata geçebileceğine inanmamışlardı. garaj şu anda çok zor ayakta duruyor, yine de dört yıl içinde binbir zorlukla birçok prodüksiyon gerçekleştirdi. Bunların kalitesi her zaman sorgulanabilir, fakat aklımızdaki bir fikri kıt kaynaklarla fikre en yakın bir şekilde gerçekleştirme becerisi edinmişiz. Bu beceriye sahip olmak güzel ama uzun dönemde çok yorucu ve bıktırıcı. Beraber çalıştığım Hollandalı bir meslektaşım, bizimle iş yaparken, kendi memleketinde karşılaşmadığı bir sürü sorunla karşılaştıklarını ama sonunda herşeyin istenildiği gibi sonuçlandığını söylemişti. Türkiye’de daha fazla risk alıyorsun. Şu da bir gerçek ki, sanatçı ve yapımcı olarak hayatının bazı dönemlerinde bu riskleri göze almak istemeyebilirsin.

Peki PARC nedir, kısa ve uzun vadede ne amaçlıyor, nasıl bir kurumdur?

“PARC performans sanatçılarının yapıp ettiklerini merak eder, takip eder, konuşur, tartışır, araştırır, eleştirir, destek olur. Yürüdükleri yolu anlamaya çalışır, kimi zaman o yolda onlara eşlik eder, kimi zaman da beraber düşünür, tasarlar, uygular. Süreç odaklıdır; varacağı yerden çok, geçtiği yola bakar. Birlikte düşüneceği başka başka insanları biraraya getirir, ağ oluşturur, yeni sorular sorar, cevaplar arar. Eldekileri birleştirir, yeni kaynaklar geliştirir, alternatif üretim yolları bulur. Yürüdüğü yola şüpheyle yaklaşır, üretim yaptığı alanı da sorgular, taşı kaldırır altına bakar.”

PARC’ın amacı Türkiye’de performans sanatları alanında sanatsal gelişimi araştırma, üretim ve danışmanlık yoluyla desteklemek. Bu amacına ulaşmak için laboratuar, eğitim, atölye programları oluşturur, sanatçıların üretim sürecini görünür kılan ve sürecin tartışıldığı ağlar oluşturur, sanatçıların yaratım sürecini destekler ve ortak üretimi için yerel ve uluslararası işbirlikleri gerçekleştirir, sanatçılara ve kültür kurumlarına proje, ortaklık geliştirme ve danışmanlık desteği verir. Aynı zamanda, sanatsal üretimin gerçekleştiği alanın dinamiklerine eleştirel yaklaşır ve sanatın iktidarla olan ilişkisini sorgular.

Daha açıklayıcı olabilmesi için PARC’ta yapılmış veya devam eden projeler hakkında biraz bilgilendirir misin?

İlk adım olarak, sanatta ifade özgürlüğü ile ilgili “Siyah Bant” adıyla yeni bir proje başlattı.

Siyah Bant projesi, Türkiye genelinde ve özelde beş kentte farklı aktörler tarafından farklı modalitelerle sanata uygulanan sansürün izlendiği, raporlandığı ve tartışıldığı bir araştırma ve web sitesi projesidir. Sitede vakalarla birlikte, sansürle ilgili yasalar, mevzuat ve bildiriler, akademik kaynaklar ve yurtdışından sansür örnekleri yer alacak. Site www.siyahbant.org adıyla erişime açılacak. Proje Hollanda Konsolosluğu tarafından destekleniyor.

Ayrıca Çetin Sarıkartal’ın yönettiği “Ara” adlı bir oyunun, Aydın Teker’in Japon bir sanatçıyla yaptığı ortak işin ve Hollandalı ve Türkiyeli genç sanatçıların beraber üretecekleri birçok işten oluşan projenin yapımını Perform 2012 koalisyonu olarak, PARC ortaklığında gerçekleştiriyoruz.

Halihazırda destekçileriniz varsa kimlerdir ve destek verecek olanlara nasıl bir çağrıda bulunuyorsunuz?

Şu anda proje bazlı destekçiler mevcut. Fakat ben daha geniş tabanlı bir destek mekanizması oluşturmaya çalışıyorum. Özel sektörü ikna etmek için harcanacak emek yerine, başka yöntemler geliştirmeye çalışıyorum. Bakalım, sonuç nasıl olacak.

Yeni mezun sanatçılar veya bir projesi olanlar PARC’a nasıl dahil olabilir, nasıl başvurabilir, ne yapmaları gerekli?

Şimdilik PARC’ı çalışmalarından haberdar etmeleri yeterli. PARC’ın da biraz zamana ihtiyacı var. Bu zamanı alırken bir yandan da sanatçılarla tanışabilir, konuşabiliriz.

 

www.parc-int.org

[email protected]

Röportaj: Ramazan Kaya / Yeşil Gazete – Sanat

More in Röportaj

You may also like

Comments

Comments are closed.