Kültür-Sanat

Nazım için…

0

48 yıl önce bu sabah gözlerini açtığında, güneş henüz ısıtmaya başlamıştı ortalığı. Haziran sabahları tatlı bir rüzgar uyandırırmış insanı oralarda, belki de Haziran’da ölmek bu yüzden zordur Moskova’da. Yatağından doğruldu, usul usul çıkardı üstündekileri, başlayan günün kaygı ve sıkıntılarını giyindi besbelli. Gazetesini alacaktı. Memleketten haberler ve dünyanın ahvalini anlatacak yeni yeni sözler bekliyordu. Kahvesinin suyunu koymuş muydu ocağa, penceresini açıp “yaşamak güzel şey be kardeşim” demiş miydi o sabah? Kimbilir …

Apartman dairesinin kapısını açtı, yavaşça ikinci kata indi. İşte gazetesi oracıkta bekliyordu. Uzandı ama kalbi durdu Nazım’ın. O anda durdu. Yine de hazırlıksız yakalanmış değildi ölüme, veda şiirini çoktan yazmıştı Hoşçakal kardeşim deniz diyerek:

İşte geldik gidiyoruz
Hoşçakal kardeşim deniz
Biraz çakılından aldık
Biraz masmavi tuzundan
Sonsuzluğundan da biraz
Işığından da birazcık
Birazcık da kaderinden
Biraz daha umutluyuz
Biraz daha adam olduk
İşte geldik gidiyoruz
Hoşçakal kardeşim deniz

Mücadele, sürgün, ve hasret kadar coşku, aşk ve umut dolu bir hayattı onunki. Şiir ve sevda, şiir ve hayat hep aynı şeylerdi. Mücadele vardı, gerçekti ama bir yanıyla da masaldı tüm yaşadıklarımız ve yaşayacak olduklarımız.

Nazım Masalların Masalı şiirine: “Su başında durmuşuz” diye başlar ve tek tek taktim eder su başında duranları. Yanında bir çınar vardır, çınarın yanında bir kedi, kedinin yanında güneş, güneşin yanında ömrümüz. Etrafını saran ve parçası olduğu yalın gerçekliğin olağanüstülüğünü selamlar. Bu mucizevi birlikteliğin birgün dağılacağı bilgisi içini acıtır ama olsun “çok şükür yaşıyoruz” der. İnsanoğlunun yazgısına hem güzelleme hem de ağıt sayılabilecek olan bu şiiri ömrünün son yıllarında 1958’de Varşova’da yazmıştır büyük şair.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.

Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.

Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .

Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek…

Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze…

Hepsi masaldır, hem de “masalların masalı”, su başında durmamız da, suya yansıyan görüntümüz de, “çok şükür” yaşamamız da … Ama bu öyle bir masaldır ki, onu birgün daha fazla yaşamak boynumuzun borcudur. 3 Haziran 1963’de Moskova’da ayrılır aramızdan büyük şair. O kendi borcunu ödemiştir ve masalı da; sayısız şiir, oyun ve mektupla birlikte bizlere miras kalır.

İyi ki yaşadın Nazım, iyi ki vardın, iyi ki yazdın, iyi ki kendi masalını bize miras bıraktın, senin mısralarınla her gün güneşe çıktık biz, biraz daha insan olduk..

Alper Tolga Akkuş/Gülden Akyol

You may also like

Comments

Comments are closed.