Yeşeriyorum

1 Mayıs her türlü sömürüye karşı emek ve dayanışma günüdür

0

Sanayileşmenin 18. yüzyılda ortaya çıkışı üretim biçimini değiştirirken, eski feodal düzenin yerine modern toplumun gelişimini de tetiklemiş oldu. Yeni toplumsal düzene geçiş birey hak ve hürriyetleri gibi yepyeni kavramları beraberinde getirirken, kapitalist iktisadi düzen, eski kölelikten pek de farklı olmayacak formasyonlarla yeni (modern) sömürü aracı olarak insanlığın karsısına cıktı. İnsan emeğinin sömürüldüğü kapitalist düzende, emekçilerin 19.yüzyılın ortalarında yeni sömürü biçimine tepkilerinden 1 Mayıs İşçi Bayramı doğdu.

Dünyanın her bir kösesinde kutlandığı için bir bakıma tek evrensel bayram olan 1 Mayıs, emek sermaye karşıtlığından doğmuş olmasına rağmen, bu gün sadece emek cephesinde mücadele eden emekçilerin değil, meslek dayanışmasının, demokrasi ve özgürlük mücadelesi veren halkların, ezilenlerin, kadınların, cinsel tercihlerinden ötürü ayrımcılığa uğrayanların, yoksulların, ekoloji ve cevre hareketlerinin bütününü kapsayan politik mücadele hattını simgeliyor. Bütün dünyada ‘’emekçilerin bayramı’’ olarak 1 Mayıs’a değer atfedilirken, Türkiye’de ise emek, demokrasi ve özgürlük adına ödenmiş ağır bedeller, çok daha derin ve farklı anlam yükleyerek sahiplenmemize neden olmaktadır.

1 Mayıs Türkiye’de neredeyse tüm cumhuriyet tarihi boyunca yasaklı kalmış ya da bahar bayramı olarak anlamından saptırılarak kutlanmaya çalışılmıştır. Türkiye’nin yakın tarihinde, özellikle 70’li yıllarda yükselen sol hareketler ve gelişen sendikal örgütlenmeler 1976’da Taksim’de ilk defa 300 bin kişiyi bir araya getirdi. Kanlı 1 Mayıs olarak adlandırılan 1977’de 500 bin kişi kutlamalara katılırken, kontrgerilla tarafından yapılan saldırılarda 34 kişi hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. 1978’de ise 1 milyon kişi emek bayramını kutlamak için bir araya geldi. En önemli amacı bu yükselen örgütlülüğün önünü kesmek olan 12 Eylül darbesinden sonra 1 Mayıs kutlamaları yine yasaklandı. İlk defa 1987’de öğrenciler tarafından kutlanmaya başlandı ki bu süreçlerde de Mehmet Akif Dalcı gibi pek çok insanın hayatına mal oldu.

Taksim Meydanı isçilere, emekçilere, solculara yasaklanırken, başka türlü faaliyetlerin, yılbaşı kutlamalarının, dini ya da milliyetçi mitinglerin kullanımına ise müsaade edildi. Bu nedenle 1 Mayıs’ın bizler için görkemi ve anlamı, Taksim Meydan’ında kutlanmayla eşdeğer hale geldi. Emekçilerin, demokrasi güçlerinin, devrimcilerin, Kürtlerin ve Yeşillerin uzun yıllar süren kararlı direnişi sonucu, devlet gecen yıl Taksim Meydanı’nı kutlamalara açmak zorunda kalmıştır.

Bu gün emek sömürüsünün yanı sıra, doğanın sömürülmesi de insanlığın bilincinde sorgulanmayı gerektiriyor. Çünkü gezegenin kendini yenileyebilme sınırlarını zorlayan üretim ve tüketim biçimimiz, doğayı da sömürü nesnesi haline getirmiş ve matematiksel olarak bu koşullarda yaşamı sürdürülebilir olmaktan çıkarmaya başlamıştır. Emek ve doğa sömürüsü kapitalist iktisadın bir birinden ayrı düşünülmemesi gereken yıkıcı sonuçlarıdır. Kapitalizmin ölçüsüz kalkınma, büyüme ve ilerleme kavramları, sadece karların sürdürülmesini sağlayan, yoksulları daha da yoksullaştıran, yaşamımızı borçlu olduğumuz toprağı, suyu, havayı, bitkileri birer kar aracı olarak gören aldatıcı paradigmalardır.

İnsan onurunun, emeğin, doğanın haklarının gözetildiği; daha yaşanılabilir; sürdürülebilir; adil; paylaşımcı; sömürüsüz ‘’başka bir dünya’’ mümkündür.

Yaşasın 1 Mayıs,

Yaşasın işçilerin, emekçilerin bayramı.

Hüseyin Güngör

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.