Doğa

“Kurtlarla Yaşadım”

0

Birçok çocuk gibi ben de kurtların korkutucu hayvanlar olduğu bilgisiyle büyütüldüm. İlkgençliğimin sonuna doğru ilk defa bir hayvanat bahçesine gittiğimde orada bir kurt gördüm ve işte o an kurtların bana kitaplarda ve filmlerde gösterildiği gibi korkunç mitolojik hayvanlar olmadığını hissettim.

Norfolk’un ufak bir köyünde büyüdüm, doğal ve yabanıl hayata karşı hep bir ilgim vardı. Büyüdükçe hayatımın geri kalanını yabanıl hayat hakkında çalışarak geçirmek istediğimi farkettim. 20’li yaşlarımda Levi Holt adında Amerikalı bir doğacının kitaplarıyla tanıştım. Kendisi Idaho’da bir yabanıl hayat merkezinde çalışıyordu. Kendi kendime “Ben de oraya gideceğim” dedim. Sahip olduğum ne varsa sattım, anca uçak biletime yetti. Idaho’ya vardığım gibi bu doğal koruma alanında çalışan biyologlarla tanıştım. Bu kişiler bana temel saha biyolojisi ilkelerini öğrettiler, kurtların izini nasıl takip edebileceğimi ve yaşamları hakkında nasıl bilgi toplayabileceğimi gösterdiler.

Kısa bir süre sonra kurtlara daha da yakın olmak istedim. Bunun oldukça tehlikeli olacağı konusunda defalarca uyarıldım, ama “Bir insan kurtların ailelerinin bir parçası olabilir mi?” sorusu aklımdan çıkmıyordu. Bunu bir başarsam, paylaşacak çok bilgi toplayabilirdim kurtlar hakkında.

Merkezde 1-2 yıl boyunca çalıştım, bulunduğumuz bölgeyi iyice tanıdım : Sert, dağlık ve ormanlarla kaplı bir coğrafyaydı. Bu sürenin sonunda yabana karıştım. Bir kurtla ilk defa 30 metreden fazla yakınlaştığım an, o zamana kadar içimi kemiren korku birden yerini saygıya bıraktı. Kurtların yavrularını korumaya aldıkları inlerinin yakınlarında yatmaya başladım. Çok kısa bir süre sonra, inlerden birinde kalan bir kurt ailesi bana güvenmeye başladı. Gece gündüz onlarla yaşamaya başladım; daha ilk günden beni aralarına almışlardı. Ne yedilerse ben de ondan yedim; avlandıktan sonra bana da bir kısmını getirdikleri çiğ geyik eti, civardaki yabanıl meyveler ve dutlar. Kendimi hiç hasta ya da güçsüz hissetmedim, vücudum bu yeni beslenme diyetine hızla uyum sağladı. Şimdi geçmişe bakınca “Ne berbat bir yemek yahu” demek kolay da, bir haftadır boğazınızdan bir lokma geçmediyse inanın gördüğünüz an ağzınızı sulandırıyorlar.

Avlanamıyordum, ama kısa zamanda kendime ve sürüye yararlı bir iş buldum : Yetişkinler avlanmaya gittiklerinde yavru kurtlara göz kulak oluyordum. Bütün gün inlerinin hemen önünde oturuyor, yavruların hareketlerini inceliyor ve başlarına kötü bir şey gelmesini engelliyordum.

1 yıldan uzun süre boyunca aynı sürüde yaşadım. Bu süre içinde yavrular büyüdü, yetişkin kurtlar oldu. Arada insan sohbetini hiç özlemedim.

Kurtlarla birlikteyken inanılmaz güçlü bir aitlik duygusu hissediyordum. Ne zaman eski hayatımı düşünmeye başlasam bu hülyaları aklımdan uzaklaştırıyordum; hayatta kalabilmek için sürekli olarak bulunduğum ortama ve etrafıma dikkat kesilmem gerekiyordu. Kimseyle karşılaşmadım ama doğal koruma alanının bir kısmında araştırma yapanlar vardı. Ayrıca başıma kötü bir şey gelirse, ya da kendimi tehlikede hissedersem yazılı bir mesaj bırakabileceğim bir buluşma noktamız vardı. Sadece ilk defa ölümüne korktum. Birincisinde bütün kurtlar toplanmış avladıkları hayvanın etini yiyorlardı. Ben de arada etin yememem gereken bir kısmını yedim. Kurtlar arasında kimin etin hangi parçasını yiyeceği konusunda kati bir hiyerarşi var. Kurtlardan biri anında üzerime sıçradı. Bütün yüzümü çenelerinin arasına aldı ve sıkıca bastırmaya başladı. Çenemdeki kemiklerin kırılmak üzere olduğunu hissediyordum, ve o an aslında ne kadar aciz olduğumu, kurtların isteseler beni anında paramparça edebileceklerini anladım.

İkinci defasında da nehre, su içmeye gidiyordum. Kurtlardan biri yolumu kesti aniden, karşıma dikilip hırlamaya, beni köşeye sıkıştırmaya başladı. “Tamam” dedim, “Bu sefer yolun sonuna geldim, öldürecek beni.” Yaklaşık bir saat sonra yanıma gelip yüzümü yalamaya başladı ve beraber su içmeye nehre indik. Orada daha taze ayı izlerini ve dışkısını gördüm; aslında kurt beni korumak istemişti! Ayı beni anında öldürürdü, ama ondan da önemlisi ayak izlerimi takip ederek kurtların inine ulaşır, yavruları öldürürdü. Yani kurt benden de önemlisi yavrularını koruyordu.

Eninde sonunda ayrılma vakti gelmişti. İpince, bir deri bir kemik kalmıştım. Böylesi bir ortamda hayat süresi oldukça kısaydı, ve uygarlığa dönme vaktinin geldiğini hissediyordum. Uygar dünyaya dönüş benim için çok ağır bir kültür şokuydu, ama edindiğim bilgi ve deneyimle yapabileceğim çok şey olduğunu biliyordum. Şu anda Devon’da yabanıl ve tutsak kurtlara yardım eden bir merkezin başındayım ve eğitim programları düzenliyorum. İnsanlara kurtların vahşi ve acımasız yaratıklar olmadıklarını göstermek istiyorum. Kurtlar dengeli ve güvenilir, ailelerine bu dünyadaki herşeyden çok değer veren hayvanlar.

Shaun Ellis – Guardian’a verdiği röportaj (15 Ocak 2011)

Çeviri : Durukan Dudu, Yeşil Gazete

*Shaun Ellis’in hayatını ve yaptıklarını anlatan National Geographic Belgeseli “A Man Among Wolves” un fragmanını şu adreste izleyebilirsiniz.

More in Doğa

You may also like

Comments

Comments are closed.