ManşetTürkiye

-Son Dakika- DİSK üyelerine ‘Otağ-ı Hümayun’ müdahalesi

0

Osmanlı Ordusu’nun Batı’ya yapacağı seferlerden önce ordunun toplandığı alanda Hünkâr Kasrı olarak inşa edilen Otağ-ı Hümayun, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nin (YTÜ) işbirliğiyle onarıldı ve bugün resmi açılışı için tören düzenlendi.

“MÜZE OLMASINI İSTİYORUZ”
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) üyeleri ise buranın müze yapılmasını istediklerini ifade ederek Otağ-ı Hümayun’un yeraldığı YTÜ Davutpaşa Kampusü önünde toplandı. Aralarında DİSK Başkanı Süleyman Çelebi’nin de yeraldığı grup, “Otağ-ı Hümayun 12 Eylül 1980’de DİSK üyelerinin sorgulandığı bir işkencehanedir. Müze yapılmalıdır” açıklamasında bulundu.

COP VE KALKANLI MÜDAHALE

Grup açıklamanın ardından Otağ-ı Hümayun’a doğru ilerlemek istedi. Ancak polis izin vermedi. Yaşanan tartışmanın ardından aralarında Çelebi’nin de bulunduğu yaklaşık 20 kişilik grup, “12 Eylül İşkencehanesi Otağ-ı Hümayun, İnsan Hakları Müzesi olmalıdır” yazılı pankartla kampuse doğru yürüyüşe geçti. Grup, kampus girişine geldiğinde polis ilk olarak kalkanlarla müdahale etti. Yaşanan gerginlik arbedeye dönüştü. Kalkanlarla itilen gruptaki bazı kişilerin direnmesi üzerine polis cop kullandı.

BU DAYAKLAR BİZE VIZ GELİR
Süleyman Çelebi, basın mensuplarının “Polisin müdahalesini nasıl değerlendiriyorusunuz?” sorusu üzerine, “Demokrasinin en ilerisi olarak görüyorum. İyi bir karşılama yaptılar. Coplarla tekmelerle çok iyi bir dayak attılar. Ama biz bunları daha önce DİSK olarak yaşadık. Biz işkencelerden, bedeller ödeyen bir örgütüz. Susturulmuş bir toplum istiyorlar. Hiçbir zaman susmayacağız. Bu dayaklar bize vız gelir. Bizi susturamadılar, susmayacağız” diye konuştu.

Otağ-ı Hümayun’a girmediğini söyleyen Çelebi, “Otağ-ı Hümayun’un İnsan Hakları Müzesi olduğunda içeri gireceğim” şeklinde konuştu. “Otağ-ı Hümayun bir insanlık ayıbı merkezidir” diyen Çelebi yaşadıkları işkenceleri anlattı.

1980 yılının askeri darbesinin ardından bir kez daha onbinlerce işçi, emekçi, ilerici hapishanelere dolduruldu” diyen Çelebi, “Binlerce DİSK üyeleri göz altına alınmış ve askeri hapishanelere doldurulmuştur. DİSK 12 Eylül’cü genarrallerin baş hedefi olmuştur. Bu bina bütün yaşananlara tanıklık etmiştir. Bu binada tıpkı Mamak, Madımak, ve Diyarbakır gibi işkence tezgahları kurulmuştur. DİSK üyelerinin bütün sorgulamaları bu binada işkenceler altında tamamlanmıştır. Biz DİSK olarak bu binanın mutlaka insan hakları müzesine döştürülmesini istiyoruz” şeklinde konuştu.

Otağ-ı Hümayun’unda yıllar önce işkence gördüğünü söyleyen DİSK üyesi Ali Haydar Uğurlu da, “30 sene önce burada işkence gördük. Otağ-ı Hümayun’un müze olmasını istiyoruz” dedi.

Grup basın açıklamasının ardından olaysız bir şekilde dağıldı.

Yapılan açıklama şu şekilde:

“Bugün 27 Aralık 2010. Bir kez daha Otağ-ı Hümayun önündeyiz.

1971 yılında 12 Mart Askeri Darbesi’nin ardından ilericiler, devrimciler ve sosyalistler hapishanelere doldurulmuştu.

O dönemin en önemli davası olan DEV-GENÇ davasının İstanbul duruşmaları OTAĞ-I HÜMAYUN’da başlamıştı.

Sansaryan Han’da, Ziverbey Köşkü’nde işkencelerde alınan ifadelerle adeta bir tiyatro oyunu gibi bu salonda göstermelik duruşmalar sergilenmiştir.

1980 yılında 12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından bir kez daha on binlerce işçi, emekçi, ilerici, demokrat, devrimci, sosyalist, hapishanelere dolduruldu.

Kuşkusuz 12 Eylül’de en büyük saldırılar ve hukuksuzluklar DİSK ve DİSK’e üye sendikalara yönelmişti.

Binlerce, DİSK üyesi gözaltına alınmış ve askeri hapishanelere doldurulmuştu.

27 sendikası ve 600 bini aşkın üyesi ile DİSK 12 Eylülcü generallerin baş hedefi olmuştu.

Bu bina bütün bu yaşananlara tanıklık etmiştir.

Bu binada tıpkı Mamak gibi tıpkı Metris gibi Diyarbakır gibi işkence tezgâhları kurulmuştur.

DİSK üyelerinin, Yönetim Kurulu ve Yürütme Kurulu üyelerinin tüm sorgulamaları bu binada, görülmemiş işkenceler altında tamamlanmıştır.

DİSK Başkanlar kurulu üyeleri, DİSK’e destek olan aydınlar,sanatçılar  ve akademisyenler, dönemin milletvekilleri, belediye başkanları bizimle beraber burada işkence gördüler.

O dönemin Genel Başkanı Abdullah BAŞTÜRK ve Yürütme Kurulu üyeleri başta olmak üzere günlerce burada kalmıştır.

Ben, o günleri DİSK Yürütme Kurulu üyesi olarak gözleri bağlı ve işkence altında bu binada geçirdim.

Elektrik…  Falaka…  Açlık… Uykusuzluk… Gözlerimiz bağlı…

O günler unutulamaz. Unutulmadı ve affedilmeyecek…

İşte bugün yeniden bu binanın önündeyiz.  “12 Eylül’de Türkiye çok şey kaybetti. NE UNUTURUZ NE AFFEDERİZ“ diyoruz.

12 Eylül ile mücadele etmek lafla olmaz…

Suçluları yargılamakla olur, İspanyada, Şili’de, Yunanistan’da ve en son Arjantin’de olduğu gibi…

Karşısında düğmeni ilikleyerek, maaşına zam yaparak 12 Eylül ile mücadele edilemez…

12 Eylül referandumunda esip, gürleyecek, yeri gelecek ağlayacak… ama işin bitince unutarak 12 eylül ile mücadele edilmez…

12 Eylül’ün bütün kurumları temizlenmeden, suçluları yargılanmadan ve topluma bu yaşananları unutmamaları için bütün işkencehaneleri sergilenmeden ne demokrat olunur, ne de darbelere karşı safsatalarına güven duyulabilir.

Evet, Diyarbakır cezaevi unutturulamaz, Mamak, metris, unutturulamaz, madımak unutturulamaz…

DİSK üyelerinin hafızasında derin izler bırakmış OTAĞ-I HÜMAYUN da unutturulamaz.

Biz DİSK olarak bu binanın mutlaka insan hakları müzesine dönüştürülmesini istiyoruz.

Gelecek kuşakların bu binada yaşanan acıları, insanlık dışı uygulamaları unutmaması için insan haklarına yönelik bir yapıya devredilmesini istiyoruz.” (Ajanslar-DİSK)

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.