Yeşeriyorum

Ökkeş Şendiller’in yumurtası

0

Aslında günlerdir tartıştığımız meseleye son noktayı Ökkeş Şendiller koydu veya konuyu yeni baştan ve farklı bir bakış açısıyla tartışmamızı sağlayacak tartışmayı başlattı. Pazartesi günkü Radikal’de görüşlerine başvurulan Şendiller’in 19 Aralık Maraş olaylarını anma gününde çıkan olaylara ilişkin yorumu şöyle: “ büyütmeyin, yumurta atma gibi bir şey.”

Pazar günü Maraş’ta 32 yıl önce yapılan ve tamamına yakını alevi 111 insanın ölümüyle sonuçlanan katliamın anma törenleri yapılırken ülkücü işaretleri yapan bir grup anma törenlerini provoke ederek güvenlik güçlerinin zor kontrol edebildiği olaylara yol açmışlardı.

1978’teki katliamı hatırlatacak şekilde anma törenlerini yapanların üzerine “burası Maraş, buradan çıkış yok” sloganları ile yürüyen grupları Maraş katliamı davasının1 nolu faili olarak yargılanan Ökkeş Şendiller balkonunda muzaffer bir komutan gibi seyrediyordu.

Yumurta atma eylemi Ökkeş Şendiller gibi birinin ağzında dillendirildiği andan itibaren farklı bir anlam kazanır. Artık birilerini protesto etme iddiasıyla eline yumurta (veya domates veya tuvalet kâğıdı) alan ne yaptığını bir kez daha düşünmek zorundadır. Yaptığı acaba Ökkeş Şendiller gibilerinin mazur göreceği bir eylem midir?

Yumurta atma gibi başlangıçta demokratik bir hakkın masumane kullanılması çerçevesinde düşünülebilecek bir eylemi tasarlarken iki kritik eşiğin mutlaka göz önünde tutulması gerekir:

İfade özgürlüğü ve şiddet kullanımı.

Protesto eylemleri eğer devlet imkânları ile susturulan ifade özgürlüğünüzü gündeme getirmek için yapılıyor ise demokratik bir haktır. Bu hakkın engellenmesi ise anayasal bir suçtur ve bu suçu işleyenlerin hesap vermesi için mücadele edilmelidir. Eylemler eğer birilerinin ifade özgürlüğünü engellemek amacını taşıyor ise tehlikeli bir eşiğe yaklaştık demektir. Protesto edilen ifadeler katılmadığımız, hatta karşı çıktığımız görüşler olsa bile engelleme hakkını nereden aldığımızı kendimize sormamız gerekmez mi? Katılmadığımız, karşı çıktığımız görüşleri eleştirme kanalları açık olduğu sürece susturmaya çalışmak, sizin görüşlerinizi doğru bulmayanların da sizi susturma hakkını meşru kılmaz mı?

“Sakıncalı” bulduğumuz görüşlerin yayılmasını engellemenin sayısız yolu vardır. Siyasi mücadeleler bunun içindir. Beğenmediğiniz görüşleri niçin yanlış bulduğunuzu açıklarsınız, insanları ikna etmeye ve kendi yanınıza çekmeye çalışırsınız, bu doğrultuda örgütlenirsiniz.

Eğer bu yolu değil de, karşı görüşteki insanları susturmaya, sindirmeye, korkutmaya çalışırsanız şiddet kullanımına çok yakın bir noktada bulursunuz kendinizi.

Bu noktadan sonrası artık sadece şiddetin değişik tonlarıdır. Yumurta atmaktan yumruk atmaya, hatta sokak ortasında güpegündüz arkadan kurşun sıkmaya kadar uzanır. Ne yazık ki insanlık bugüne kadar şiddetin küçüğünü, büyüğünü, masumunu, günahkârını tefrik edecek bir mekanizmayı henüz bulamadı. Bu anlamda öfke ile sallanan bir işaret parmağı veya elde tutulan bir sopa veya meydanlarda dolaştırılan bir tank eğer düşündüklerinizi dile getirmenizi zorlaştırıyorsa tehdit anlamı taşır ve orada bir sorun olduğu açıktır. Demokrasilerde bunun yeri olmamalıdır.

İfade özgürlüğünün ister devlet, ister görüşlerinizi sakıncalı bulan diğerleri tarafından engellenmesi eşitsiz bir egemenlik durumunu gösterir. Demokratlığın temel ölçütlerinden biri de eşitsizliğe ve egemenlerin iktidarına karşı çıkmaktır.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.