Köşe Yazıları

2010 yılında dijital aktivizm

0

Victor Papanek “Gerçek dünya  için tasarım” isimli endüstriyel tasarım eleştirisi klasiğinde zihnime kazınmış olan şu cümleleri kullanır:

“Tasarımdan daha zararlı çok az sayıda meslek vardır. Büyük ihtimalle bunlardan sadece biri tasarımdan daha yapmacıktır. Reklamcılık insanlara sahip olmadıkları paralarla, onları umursamayan insanları etkilemek için, ihtiyaçları olmayan şeyleri satın aldırtan, muhtemelen varolan en yapmacık iş alanıdır. Tasarım ise reklamcıların cafcaflı fişteklemelerini hayata geçirerek birinciliği burun farkıyla kaçırır.”

Ayarsız Kuşkucu

Uzun süredir aklıma gelmemiş olan bu cümleleri hatırlamamı sağlayan şey The Guardian websitesinde okuduğum bir yazı oldu. Bu yazıda Micah White, dijital aktivizmin geniş kitelelere ulaşmak adına reklamcılık yöntemlerini benimseyerek karşı olduğu şeye dönüştüğünden yakınıyor. Dahası, dijital aktivizmin fiziki aktivizmi öldürmekte olduğunu ve “sol”un düşmanı olduğunu savunuyor. “Wall-Mart aktivizmi” olarak adlandırdığı dijital aktivizm furyası geçtiğinde “Tutkulu” ve tüketim toplumunu kökünden eleştiren aktivistlerin çağının başlayacağını müjdeleyerek yüreğimize su mu serpiyor, yoksa suratımıza mı tükürüyor bilemiyorum.

Micah White’ın söylediklerinin bir yarısına katılıyor olsam da, internet üzerinden imza kampanyası düzenlemiş herkesi tüketim toplumunun beyinsiz zombileri yerine koymasını ve dijital aktivizmin reklamcılık ilkelerini benimsemeyen uygulamalarını görmezden gelmesini aşırıcı indirgemeci buluyorum.

Adam Haklı Beyler…

Geçtiğimiz günlerde New Yorker‘da yayınlanan başka bir eleştirel yazı ise dijital aktivizme körlemesine cephe almadığı ve kot pantalon giyenlerin Amerikan uşağı olmakla suçlandığı günleri hatırlatmadığı için daha çok ilgimi çekti. Malcolm Gladwell yazısında 60’lı yıllarda Afro-Amerikalıların hakları için sopa yemeyi göze alan aktvistler ile günümüz Facebook aktivistlerini kıyaslıyor. Ve benim kolay kolay yanlışlayamadığım şu sonuçlara varıyor:

  • “Sosyal ağlar motivasyon arttırıcı araçlar değildirler. Sosyal ağlar katılımı kolaylaştırarak, düşük motivasyonlu bireylerin katılımını arttıran araçlardır.”
  • “Dijital aktivizm ağ tipi yapılar oluşturur. Ağ tipi yapılar geniş katılımlı, düşük risk içeren ve küçük hedefleri olan hareketlere daha uygundur. Yüksek hedefler ve dolayısıyla yüksek risklerle başa çıkmak için bir kısım hiyerarşi gereklidir.”

İnterneti kullanarak dünyayı değiştirmekten ve risklerden bahsederken es geçemeyeceğimiz bir güncel fenomenle karşı karşıyayız: Wikileaks. Wikileaks başka mecralarda yayınlanma şansı bulamamış kamu açısında yayımlanmasında fayda bulunan gizli bilgileri ve belgeleri ifşa eden bir site. Pek çok kez birilerinin foyasını meydana çıkardığı için de ciddi riskler içeren bir hizmet. Wikileaks hakkındaki en taze tartışmalardan birini Orhan Şener Türkiye internetine taşıdı. Bu ve benzeri tartışmalarda Wikileaks’in sürekli bir şeyleri ortaya çıkarttığı halde kendisinin neden şeffaf olmadığı ve neden wikileaks’in fikir babası Julian Assange’ın öne çıktığı sorgulanıyor. Bence yanıtı çok basit: Çünkü Wikileaks karşısına ABD istihbaratını alacak kadar yüksek risk içeren işler yapıyor.

İcraatın İçinden

Memlekete dönecek olursak, tüm bu tartışmalar sürerken Yeşiller olarak “2 milyon ağaç için 2 milyon İstanbullu” kampanyasını başarıyla yürüttük. Bu kampanyanın Türkiye pratikleri içinde ciddi örnekler arasında yer alacak bir internet ayağı vardı. Tüm sosyal ağların kullanıldığı, imza kampanyasının olduğu ve ünlü isimlerin videolarıyla desteklenen yaygın bir internet kampanyasıydı. Ancak tam da Gladwell’in dediği gibi sokağa çıkıp el ilanı dağıtan insan sayısı internetten destek verenlere kıyasla çok fazla değildi. İşin koordinasyon ve eylem hazırlığı kısmı ise sorumluluk üstlenen çekirdek bir ekibin yoğun çalışması sayesinde kotarıldı.

2 ekim akşamı 2 milyon İstanbulluya İzmirden destek vermek için sayılı gün kala başlattığımız internet organizasyonuna katılacağını beyan eden insan sayısının yarısı kadarı eyleme geldi. Ancak eyleme gelen insan sayısının 20 katı kadar insan davetimizi aldığı halde, tam da Micah White’ın yazısındaki bir örnekteki gibi, yanıt bile vermemişti.

Peki şöyle bir şey olsa…

Kamuya açık sosyal ağların büyük değişimler yaratmak için verimsiz olmalarının yanı sıra bir sınırlamaları daha var. Sosyal ağlar binlerce “arkadaş” edinmemizi sağlayıp, hiç biriyle gerçekten iletişim kurmamızı sağlayamıyor. Ne kadar geniş ve kalabalık bir sosyal ağ içindeysek o ağ üzerinden bize ulaşan bir mesajın ya da kişinin gözümüzdeki potansiyel değeri de o kadar düşük oluyor. Kalabalık bir disco ortamında muhabbet etmenin zorluğu ve edilen muhabbetlerin boş oluşu gibi.

Başka bir ülkede sizinle aynı konuda kampanya yürüten bir kişiye Facebook üzerinden ulaşsanız dahi işlevsel bir iletişim kurma ihtimaliniz düşük olacaktır. Çünkü o kişiye muhtemelen günde bir kaç yüz facebook mesajı ve güncellemesi geliyor olacaktır ve o da çoğumuz gibi o mesajları okumadan silecektir.

Çok ham bir fikrimi sizlerle paylaşmak istiyorum:

Sosyal ağların avantajlarını sadece yüksek motivasyonu olan insanları bir araya getirmek için kullanmayı, yani tematik sosyal ağlar kurmayı öneriyorum. Bu insanlar bir araya geldiklerinde girişecekleri işler görece daha riskli işler olacağı için bu tematik sosyal ağların güvenlikli olmasını ve sadece üyeler tarafından kullanılmasını öneriyorum. Üye kabulünün de mevcut üyelerin referansıyla gerçekleşebileceğini düşünüyorum.

Önerdiğim bu odaklanmış ve yüksek motivasyonlu sosyal ağların en azından reklamcı ruhundan uzak olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Sonuç gibi

Son bir kaç senedir tutturulan “devrimler internetten yapılacak!” teranesi için henüz çok erken. Ancak internetin de, dijital aktivizmin de bir yere kaybolduğu yok. Varlığını sürdüreceği kesin olan bir organizma için rahatlıkla “onu öldürmeyecek olan şeyin onu güçlendireceği” söylenebilir. Dolayısıyla, Micah White üzülecek olsa da, onun eleştirileri dijital aktivizmin bitmesine değil evrim geçirmesine sebep olacaktır. Belki size ve bana düşündürdükleriyle bu evrim çoktan başladı bile…

Efe Göktoğan – 09/10/2010

Yeşiller Partisi Korsan Cephesi – www.ypkc.org

(Yeşil Gazete)

You may also like

Comments

Comments are closed.