Köşe Yazıları

Koş Hanım, Askerlik Kanunu Anayasaya Aykırıymış!

0

Bundan 4 sene önceydi sanırım. Sınavlarında ve sınav sonrası “Kaç aldın abi?” muhabbetlerinde bizi hüngür hüngür ağlatan, ve ama dersleri de bir o kadar ilgi çekici olan İdare Hukuku hocamız bir gün şöyle bir soruyla başladı derse : “Askerlik Kanunu’nun anayasaya aykırı olduğunu biliyor muydunuz arkadaşlar?”

Dalgaydı, şakaydı, ya da o günkü derste anlatılacak konuya odaklanmamız için bir “ilgi çekmece” oyunuydu belki de. Aklımdan geçen ilk düşünceler aşağı yukarı böyleydi açıkçası. 5 dakika sonra ise ağzım açık dinliyordum anlattıklarını. Toplam 10 dakikanın sonunda İdare Hukuku’nun zehir zemberek hocası yüzüne yerleştirdiği oldukça manidar bir gülümsemeyle şöyle bitirdi sözlerini : “İşte böyle… Her sene söylüyorum sınıfta, bu dediğimi yaparak kanunun Anayasa Mahkemesi’ne gitmesini sağlamak o kadar kolay ki… Ama aranızdan bir kızın bu işi üstlenmesi lazım. Bakın söz veriyorum, aranızdan bir kız çıkar da bunu yapmaya karar verirse, mahkemeyle ilgili tüm kağıtlarını, dilekçelerini, herşeyini ben hazırlayacağım…”

Hocamız haklıydı, bizim sınıftan da kimse çıkmadı bu işi yapacak. O sıralar şunu düşündüğümü çok net hatırlıyorum : “Kadın olsam 5 dakika beklemem yaparım!” .

Askerlik Kanunu’nun olduğu gibi iptalini sağlayacak bu hamle nedir peki? Ya da şöyle diyelim, bu basit hamle yapılırsa, ya anayasa değişikliği gerekecek (ki böylesi bir anayasa değişikliği de başka sorunlara yol açacaktır muhtemelen), ya da askerlik kanununu değiştirmek gerekecek.

Anlatayım…

Herşeyden önce, kanuni metinler arasında evrensel bir hiyerarşi vardır. Bu hiyerarşiye göre (ulusal ölçekte) Anayasa en üsttedir, kanun bir altında, ardından yönetmelik, tüzük ve yönerge gibi ikincil metinler gelir. “Anayasanın da uluslararası sözleşmelere uyuyor olması gerekir mi gerekmez mi?” gibi tartışmalar da var, ama detaya girmeyelim. Değişmeyen kaide şudur : Yönetmelik-tüzük vb… kanuna aykırı olamaz, kanun da anayasa’ya aykırı olamaz. Bir kanunun anayasaya aykırı olduğu iddiası ortaya çıkarsa Anayasa Mahkemesi bu iddiayı değerlendirir ve eğer “Evet, bu kanun anayasaya aykırı” derse o kanun iptal edilir.

Şimdi anayasamızın 72. maddesine bakalım. Bu madde “Vatan hizmeti” adında, ve aynen şöyle :

V. Vatan hizmeti

MADDE 72. – Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir. [1]

Bu maddenin ilk cümlesindeki iki tane noktaya dikkat çekelim : 1) “..her Türkün”  (yani, hem her türk kadınının, hem de her türk erkeğinin), 2) “…hakkı ve ödevidir.” Ve vatan hizmetinin nasıl yerine getirileceği kanunla düzenlenirmiş. Hemen üst satırda belirttiğim iki noktayı akılda tutarak Askerlik Kanunu’na bakalım o halde.

Askerlik Kanunu – Madde 1

Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur. [2]

Şimdi, durum nedir? Anayasa vatan hizmetini her türke bir hak ve ödev olarak veriyor. Buradaki “ödev” kelimesine odaklanalım, yani vatan hizmeti yapmak her türkün anayasal hakkı. Anayasal hak dediğimiz şeyin özelliği “en kutsanmış” hak olmasıdır, yine anayasada istisnai haller özel olarak belirtilmediği sürece istisna uygulanamaz, kaldırılamaz, görmezden gelinemez. Askerlik kanunu ise vatan hizmetinin nasıl yapılacağını belirleyen kanun olarak sadece askerliğe odaklanıyor ve bunun “her türk erkeğinin ödevi” olduğunu belirtiyor.

Ortadaki büyük çelişkiyi gördünüz mü?

Henüz görmediyseniz, ağır çekim oynatalım bu defa, hem de bir senaryo eşliğinde : Siz 18 yaşına gelmiş bir kadınsınız. Vatan hizmeti yapmak istiyorsunuz, anayasayı açıp okuyorsunuz ve bunun sizin bir anayasal hakkınız olduğunu görüyorsunuz. Bu sefer kanunu açıyorsunuz ve Vatan Hizmeti’nin sadece askerlik üzerinden işlediğini görüyorsunuz. “Tamam” diyorsunuz, soluğu askerlik şubesinde alıyorsunuz. Gidiyorsunuz yetkili subaya, “Ben vatani hizmetimi yapmak için geldim, alın beni askere” diyorsunuz. Subay şaşkın, “Alamayız, sadece erkekleri alıyoruz askere” diyor. “Ama vatani hizmet benim anayasal hakkım, anayasal hakkımı nasıl engellerseniz?” diyorsunuz. Subay, “Alamayız abla, kanun böyle” diye ısrar ediyor; e o da haklı. “Peki” diyorsunuz, “Bana yazılı bir kağıt verin o halde, kanunun ilgili maddesi yüzünden beni askere almadığınıza dair”. Alıyorsunuz kağıdı elinize, koşa koşa caddenin karşısına geçiyorsunuz, idare mahkemesinin kapısını çalmaya. Şöyle diyorsunuz, aşağı yukarı :

“Sayın İdare Mahkemesi, size İdare’yi şikayete geldim. İdare (ki bu davada askerlik şubesi ve Genelkurmay Başkanlığı’dır) bir anayasal hakkım olan vatani hizmet yapma hakkımı kullanmama izin vermiyor. Anladığım kadarıyla kanuna göre yapacak birşeyleri de yok zaten… Bu durumda bana öyle geliyor ki 1111 numaralı (ve 1927 tarihli, uuh çok da eskiymiş) Askerlik Kanunu, Anayasanın ilgili 72. maddesine aykırıdır. Siz de bi’ bakıverin duruma, ona göre hareket edin. Saygılarımla, ellerinizden…”

İdare mahkemesi dilekçenizi alıyor, okuyor, Askerlik kanununu okuyor, anayasanın 72. maddesini okuyor, çok açık olan bu aykırılığı görüyor ve Anayasa Mahkemesi’ne dönüyor : “Sayın Anayasa Mahkemesi, bana bir dava dilekçesi geldi ve bu davanın içeriğinden yola çıkarak 1111 numaralı Askerlik Kanunu’nun, Anayasa’nın 72. maddesine aykırı olduğu izlenimine kapıldım. Görevim gereği tarafınıza bildirmekten onur duyarım.”

Anayasa Mahkemesi isteği okuyor, aykırılık olduğu çok belli tabi, konuyu görüşmeye alıyor. Karara bağlıyor  :

“1111 sayılı Askerlik Kanunu anayasanın 72. maddesine aykırıdır. Kanunun iptaline…”

***

Kanunla anayasa arasındaki bariz aykırılık bir yana, “bir kadın vatandaş çıkar da yukarıdaki adımları izleyip kanunun iptali kararı aldırırsa ne olur?” diye bir düşünelim…

Birinci ihtimal hükümet ve hatta CHP-MHP ikilisinin el çabukluğuyla bir anayasa değişikliği geçirmeleri olur. “Ordu kutsaldır, dokunulmazdır” ne de olsa; konu ona geldi mi akan sular durur. Anayasa değişikliğiyle 72. maddedeki “Her Türkün” ibaresi yerine “Her Türk erkeğinin” ibaresi konabilir.

Ama bu durumda da anayasanın 10. maddesinde geçen “Kanun önünde eşitlik” ilkesiyle çelişilmez mi? Kimbilir…

Başka bir ihtimal, aynı anda vicdani retçiler, yeşiller, savaş karşıtları ve diğer tüm barışçılların da baskısıyla konu doğrudan “Hadi şu sistemi sıfırdan elden geçirelim” tartışmasına kaydırılabilir. Bu sayede vatan hizmetinin askerlik dışında şekillerde yapılabilmesinin yolunu açacak yeni bir vatan hizmeti kanunu da yaratılabilir. Bunun yanına vicdani ret’i olması gerektiği gibi bir hak olarak görmeyi de ekleyin, yeme de yanında yat. Bir bakmışız ki konu zorunlu askerliğin kaldırılmasına kadar gitmiş, düşünmesi bile şahane!

Belki de bunların hiç biri olmaz, ama en azından idareye (yani devlete, genel anlamda) güzel bir çalım atılmış olunur, konu güncele taşınır, falan filan. En kötü ihtimalle askerlik kanunu değişir, onun kaosu sürer bir süre.

***

Bütün bu şenlikli süreci başlatacak bir kadın var mı aramızda?

You may also like

Comments

Comments are closed.