Köşe Yazıları

Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku

0

Bu coğrafyada bisiklet ile seyahat etmenin tarihi çoktan bir asrı geçti.

Amerikalı Thomas Stevens, San Francisco’da başlayıp, Tahran’da bitirdiği seyahatine 1890’da başlamıştı mesela.

Geçen zaman zarfında, sayısız insan, şeytan arabasıyla yolları aşındırmaya devam etti. Hepsi kendine mahsus hikâyelerle evine döndü. Günümüz seyyahlarının hikayeleri anlatmak için evlerine dönmelerine gerek yok. İçinde yaşadığımız siber dünya yaşadıklarımızı anbean kayda geçirmeye müsait.

Hasan Söylemez de onlardan biri. 11 Temmuz’da İstanbul’dan yola çıkan Hasan, bisikletiyle 7 ayda 10.bin km yapmayı planlıyor, hikâyelerini de www.hasansoylemez.com sitesinde paylaşıyor. Gazeteci olmaktan gelen kıvrak dili ve çektiği nefis fotoğraflarlarla bize bir memleket ziyafeti çekiyor.

Bütün bunlar yeryüzünde birçok bisiklet seyyahının yaptığı şey. Hasan’ı diğerlerinden ayıran çok özel bir yan var: O bu yolculuğu kelimenin tam anlamıyla ‘beş parasız’ yapıyor. Yola çıkarken cüzdanındaki banka kartlarını kırıp, son parasını da çocuklara dağıtıyor ve yol boyunca karnını çalışarak doyurmayı planlıyor.

Tam bir ay önce başladığı bu parasız seyahat, ufak tefek aksamalar dışında amacına uygun bir şekilde devam ediyor. Memleket insanı güneşini ve sofrasını büyük bir cömertlikle Hasan’a açıyor, elini bir işe bulaştırmasına izin vermiyor, o sadece pedal çevirerek yoruluyor.

Onun bu seyahatiyle ilgili haberi aldığım zaman aklıma gelen bir Sadri Alışık cümlesi oldu: “Ben cebimde beş kuruş olmadan Edirne’den yola çıksam, Ardahan’a kadar bu halk beni doyurur ve yatacak bir döşek verir.”

O cümleyi duyduğumda içimden şöyle bir şey geçmişti: “Üstadım onlar seni değil de, Turist Ömer’i besliyor olmasınlar?” Allah’tan bu cümlenin hem ona hem de bu memleket insanına haksızlık olduğunu idrak etmem uzun sürmedi.

Kaldı ki, Onun ‘Turist Ömer-öncesi” dönemi pek efkarlıdır. İlhami Algör tadından yenmez romanı “Fakat Müzeyyen bu Derin bir Tutku” da o durumları anlatan enfes cümleler kurar.

(Hani yaz tatili gelirken yayıncılar ortalığa bazı kitaplar salar ve her yerde herkesin elinde o kitapları görürsünüz ya, ‘Müzeyyen’de ilk çıktığında onlardan biri oldu mu diye merak ederim. Hem sağlam hem de ‘eğlenceli’ edebiyat arayanlar için bulunmaz bir nimettir.

Mesela, şu sıralar pek moda olan PuCCa’nın günlüğüne on kere tercih ederim onu. “Küçük Aptalın Büyük Dünyası” üst başlığıyla çıkan kitabı okudum geçen gün. Başlarda eğlenceli, hınzır, ağzıbozuk PuCCa, sayfalar ilerledikçe gece boyu açıkta kalmış tuzlu fıstık misali pelteleşiyor, damağa yapışıyor. Ama Müzeyyen öyle mi, Her dem taze, her dem yeni, her dem cerbezeli…)

Bu köşeyi izleyenler artık farkında: Yazı bir konudan başlıyor ama bambaşka bir yerde bitiyor. Bunun benimle bir ilgisi yok; tamamen yazının kendi serseriliği. İkide bir Heidegger’e özeniyor, ana yoldan sapıyor, patikalara dalıyor. Çoğu zaman o patikalarda ya kayboluyor ya da ana yola dönmeyi unutuyor. Dilerim Hasan’ın seyahati böyle olmaz, planladığı rotada ilerler ve planladığı zamanda evine döner.

İyi yolculuklar Hasan. Kazasız belasız bir altı ay dilerim..

You may also like

Comments

Comments are closed.