Yeşeriyorum

Tarımda Kapitalist Paradigmanın İflası–3 / Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

0

“GIDA SEKTÖRÜ’NDE TEKELLEŞME ve YABANCILAŞMA”

Tarımda, genelde dev işletmeler şeklinde ortaya çıkan kapitalist paradigma, gıda sektöründe de tekelleşme  ve yabancılaşmayı ortaya çıkarmıştır.

GIDA SANAYİNDE KÜRESELLEŞTİRME

Sermayeyi ellerinde tutan merkez ülkelerin (Genellikle ABD/AB kökenli) çokuluslu  şirketleri, piyasayı ellerine geçirmek ya da denetim altına almak için pazar liberalizasyonu denilen  politikalar uygularlar Bu kapsamda yürütülen politikalar özetle şunlardır;

  • Gelişmekte olan ülkelere uygulanan politikalar;  ticaretin serbestleştirilmesi, kamusal düzenlemelerin azaltılması ve kaldırılması (özelleştirmek vb), yabancı sermayeye eşit muamele hatta avantajlar, ekonomik istikrar programları (özünde emek ücretlerinin düşürülmesi)  şeklinde özetlenebilir.. Kısaca anılan politikalarla çokuluslu firmalar için yeni bir ticaret ve yatırım ortamı oluşturulur.
  • Böylece, özelleştirilen   kamu şirketleri ile yerli firmalar, çokuluslu şirketlerce satın alınmaya başlanır. Buna rekabete yenik düşme diyenler var. (?)
  • Küçük üretici, tarım ve gıda sektöründe devre dışı kalır ya da daha ucuza mal satmak durumunda kalır.
  • Gıda sanayinde yeni üretim ve pazarlama teknikleri sağlanır. Tekelleşen ve yabancılaşan gıda sanayi ürünlerini daha yüksek oranda süpermarket / hipermarket  zincirleri ile pazarlar. Bu şekilde kar marjları yüksek  olur ve kar transferlerine olanak sağlanır. Daha açıkçası ve doğrusu, gelişmekte olan ülkelerin dış ödemeler dengesi  bu yolla da giderek bozulur.

TÜRKİYE’DE GIDA SEKTÖRÜNDE  TEKELLEŞME ve YABANCILAŞMA NE DURUMDA?

Birkaç örnek verelim;

  • Süt ve ürünleri piyasasını yedi şirket yönetiyor. Pınar, Ülker ve Danone en büyükleri. Daha sonra SEK, Yörsan ve Dimes geliyor.
  • Makarna piyasasında, dört şirketin egemenliği var.  Sektörde Ankara, Filiz, Piyale ve Pastavilla ilk sıralarda yer alıyor. Anılan firmaların piyasa payları yüzde 70’i geçiyor.
  • Bebek maması, yerli+yabancı ortaklığı ve yabancıların tekelinde. Payları yüzde 90. Group Danone ve Ülker Hero Baby, bebek piyasasının en büyükleri.
  • Yağ piyasasında kurulu kapasitenin yüzde 65’i, pazarın yüzde 80’i yabancıların olmuş. Sıvı yağlarda baş aktörler Suudi Savola Group.
  • Bira piyasasının hemen bütünü yabancıların. Dörtte üçü Efes Pilsen ve geriye kalan ise İsrail firmasının.
  • Hazır kahvede egemenlik Neskafe’de. Piyasanın üçte ikisini denetliyor.
  • Margarin sanayinin yüzde 90’ına yakını Ünilever, Ülker ve Marmara Gıda’nın
  • Çikolatanın egemeni Ülker. Şekerleme sanayi ise Shwepps’in eline geçti. (Türkiye’de gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşmanın durumu hakkında daha ayrıntıl

bilgi; Oral N. Mülkiye Derneği, Bahar, 2009 Cilt:23, Sayı:262)

KİMLER KAYBEDİYOR?

Gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşmadan kimler kaybediyor? Başlıcalarını sıralayalım;

  • Küçük ve orta ölçekli tarım işletmeleri. Bunlara Türkiye’de yaşanan süt krizinde olduğu gibi büyük işletmeler de eklenebilir .Küçük ve orta ölçekli işletmeler, gıda firmaları karşısında örgütsüz. Bu durumda ürünlerini yok  pahasına gıda firmalarına satma zorunda kalıyorlar. Üstelik son dönemlerde hızlanan  sözleşmeli tarım modeliyle gıda firmalarına tek yanlı bağımlılık egemen olmuş. Kimi gıda firması yetkilileri, “Çiftçiler,bizim nikahlılarımızdır” diyebiliyorlar.
  • Tüketiciler Kimileri gıda ve perakende sektöründe yaşanan tekelleşme ve yabancılaşmadan tüketicilerin karlı çıktığını söyleyebiliyorlar. Gerçekten durum böyle mi? İki örnek verelim. Birisi et olsun. Et krizini tetikleyen öğelerden birisi de gıda ve perakende sektörünün yapısal özelliğidir. Et krizinden hayvan yetiştiricileri değil, hipermarketler karlı çıkmışlardır. Bunlar baskülde oluşan fiyat artışını daha büyük ölçüde tüketicilere yansıtmışlardır. İkincisi de domates olsun. Firmalar, salça yapmak ya da taze olarak pazarlamak için tarladan domatesi yok pahasına topluyorlar. Siz salça fiyatlarının düştüğünü ya da ucuz taze domates aldığınızı hatırlıyor musunuz?
  • Küçük ve orta ölçekli gıda firmaları.  Bunlar çokuluslu şirketlerce satın alınıyor ya da kapanmak zorunda kalıyorlar. Bundan yerli büyük gıda firmaları da etkilenecek gibi gözüküyor. Ya taşeron firma olacaklar ya da firmalarını satarak belki de kendi işletmelerinde işletme müdürü olarak görevlerini sürdürecekler.
  • Çevre sağlığı. Gıda sektöründe tekelleşme ve yabacılaşma, tarımda endüstriyel tarımla olası. Bu durum ise çevre sağlığını olumsuz etkiliyor.
  • Gıda güvenirliliği ve yarayışlılığı. Gıda sektöründe tekelleşme ve yabancılaşma, kıtalararası ve bölgesel ticareti de gündeme getiriyor. Bu durumda kullanılan katkı maddeleri, gıdaların besleme açısından güvenirliliğini ve yarayışlılığını azaltıyor.
  • Küresel ısınma. Gıdaların işlenmek üzere ya da işlendikten sonra, bölgeler, ülkeler, hatta kıtalararası taşınması, çok büyük bir enerji gereksinmesini de ortaya çıkartıyor. Küresel ısınmanın yeryüzünü tehdit ettiği günümüzde, bu konunun önemi de dikkate alınmak zorunda.
  • Beslenme açısından tek tip insan oluşturma ve farklı kültürlerin yok edilmesi. Gıda firmaları, reklamlarla hazır-hızlı yiyeceklerin tüketimini özendiriyor. Bu şekilde, hamburger yiyen,kola ve bira içen ,çağdaşlaşmayı böyle sanan tek tip insan tipi yaratılıyor,yaratılmak isteniyor… Farklı kültürler yok ediliyor.

Not: Paradigma sözcüğü, değerler dizisi karşılığı olarak kullanılmıştır. Fransızca yoluyla Türkçe’ye giren Latince asıllı bir sözcük. Örnek, model ve numune karşılığı olarak da kullanılabiliyor.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.