Köşe Yazıları

Güneşten 250 Kat Daha Büyük

0

Bir Fransa Bisiklet Turu’nu daha maziye gömdük muhterem okur.

Eurosport raporlarına göre hem Dünya’da hem de Türkiye’de reyting rekoru kırılmış. Tur biteli dört gün olduğuna göre, hadiseleri yeniden anlatmak, soğuk yemeği ısıtmaktan başka bir anlama gelmez.

Ayrıca Caner’in (Eler) Salı günü Taraf’ta çıkan deneme tadındaki metnini okuyanlar mevzuya doymuştur. Eurosport’taki leziz anlatımıyla binlerce insani bisiklete bağlayan Caner, yazarken de ne kadar mahir olduğunu, “3 Haftalık Film: Fransa Bisiklet Turu” ile gösteriyor. **

Bu yılın Fransa Turu’nda bisikletçi olmayıp podyuma çıkan 3 kişi vardı.

İlk ikisi Hollywood’dan: Cameron Diaz ve Tom Cruise. Diğeri ise buralardan: Hıncal Uluç.

İkili, birlikte oynadıkları ve Türkçe’ye de ‘Gece ve Gündüz’ adı ile çevrilen son filmin Fransa tanıtımı esnasında Tur’un 18. etabına konuk oldular.

Dorian Gray’in karikatürü olarak podyuma çıkan Tom Cruise için fazla cümlem yok.

Ama 1.86 boyunda, 68 kilo ağırlığındaki Andy Schleck’e kadınsı bir cümleyle takılan Cameron Diaz’in hali ilginçti. Belli ki tabiat kanunları ona Tom Cruise gibi torpilli davranmamış, yanaklar elma, basenler armut efekti vermeye başlamıştı.

Lance Armstrong’un akranı Diaz, ‘sıfır beden’ Andy’e kadınsı bir refleksle nasıl bu kadar zayıf kaldığını soruyor, yerçekimine ve zamana kahrediyordu. **

Gelelim Hıncal Uluç’a.

Uluç’a dair yeni bir şey söylemek gerekli mi bilmiyorum. Ekşi Sözlük’te hakkında ikibinden fazla madde yazılmış biri için yeni bir cümle ne olabilir ki?

Ama şeytan bu, dürtüyor insanı ” yaz, yaz “diye.

Köşenin ismi hatırına birkaç cümle kurmak zorundayım.

Uluç, geçen yıl Eurosport spikeri Caner Eler’i göklere çıkaran bir yazı kaleme almıştı.

Ama o yazıda ki hava bile Gazinocular Kralı ile Popstar Ajdar arasında bir potansiyel taşıyordu.

Malüm: İlkinde “seni ben yarattım” havası, ikincisinde “alırım senden tüm yetkimi” üslubu hakim.

(Abarttığımı düşünenler son bir haftada bu konuyla ilgili yazdıklarına göz atsın)

Bilenler biliyor, Sarper (Günsal) ve ben bisiklet yarışlarına konuk yorumcu olarak dahil oluyor, bilgimiz görgümüz çerçevesinde Caner’le programı kotarmaya çalışıyoruz. (Deyim yerindeyse ‘Uzun Caner Efe ve Kızanları’ biçiminde bir ekibiz.)

Uluç, geçen hafta kahvehane muhabbetine daldığımızı söyledi. Doğrusunu söylemek gerekirse, söz konusu programda konuk ben olmama rağmen o kısma takılmadım. Halen de takılmıyorum. Zira kahvehane muhabbeti denen şeyi çok severim. Hele bir de kıraat fazına geçmişsek…

Uluç ve onun gibi düşünenlerin sorunu başka. Onlar “ayrıcalık”larını kaybetme korkusu yaşıyor. Bir taraftan bisiklet yaygınlaşsın istiyor, ama öbür taraftan böyle bir yaygınlaşmannın pozisyonlarını sarsacağı ihitmalinden korkuyorlar. Sayıca çok fazla değil ama, yayına gelen bazı maillerde de bunu görmek mümkün. Azınlık psikolojisinden beslenen o marazi duygu, çok kuvvetli bu ülkede.

Dönelim Uluç’a. Geçen hafta Contador hakkında o kadar ağır cümleler yazmıştı ki, asıl sorun o kirli dildeydi ve bisiklet gibi bu ülkede yeniden yeşermeye başlayan bir spor için çok yanlış bir başlangıçtı.

Söz konusu yazı boyunca Alberto Contador’u aşağılamış, birkaç kez “pislik” demişti. Ancak ilerleyen günlerde Contador’la ilgili o lafı söylemesine vesile olan Andy Schleck bile Alberto’yla muhabbetini bozmayınca bizimki de ağız değiştirdi. Aynen alıntılıyorum: “…Çizgiyi geçtikten sonra birbirlerine sarılırlarken istese etabı kazanabileceğini iki kere gösteren Contador, Schleck’e göz kırptı. Şampiyon, Fransa turu içinde özür diliyordu. Ben de kabul ettim…”

Bu cümle üstüne daha ne söylenebilir ki?

Hani geçenlerde bilim adamları güneşten 250 kat büyük bir gezegen buldular ve R136a1 diye bir isim koydular ya.

Ben başka bir isim öneriyorum.

Bildiniz siz onu…

ALPAY ERDEM YOLLARDA:

Bu yazıyı yazarken Alpay (Erdem) aradı. Bisikletle Karadeniz Turu’na çıkmış. Kazasız belasız sürüşler Alpay. Bir an önce gel de, heybendeki tonlarca hikayeyi dinleyelim senden.

You may also like

Comments

Comments are closed.