Yeşeriyorum

Anayasa Değişiklikleri Üzerine / Kemal Tuncaelli

0

Anayasa değişikliği paketinin götürüldüğü Anayasa Mahkemesi’nden kimi kesimlerin istediği gibi bir iptal çıkmadığı için 12 Eylül’de referandumla değişiklikler oylanacak.

Bu nedenle siyasi partiler ve diğer kurumlar, bu değişiklik paketine karşı tutumlarını açıklıyor ve kendi tavırlarının ne olduğunu belirtiyorlar.

Genel olarak baktığımızda bir karmaşa yaşanıyor gözükse de AKP dışında asıl iki ana eğilim mevcut.

1.Eğilim- AKP ne yaparsa kötüdür. Şeriat devleti oluşturmak gibi bir niyeti var. Devleti ele geçirmek için operasyon yapıyor. Onu durdurmak lazım… Öyleyse paketin içeriğinden bağımsız olarak hayır demek ve onu sandıkta bir yenilgiyle tanıştırmak gerekir. Asıl amaç bu olmasına rağmen bazı maddelerdeki sakıncalar ileri sürülerek geliştirdikleri hayır tavrına hukuki mesnet yaratılmaya çalışılıyor.

2.Eğilim- Bu yasal değişikliklerde AKP, bazı maddeleri kendi işine geldiği için değiştirmeye kalksa da değişikliklerle eski haline göre daha demokratik bir yasal düzenleme getirildi diye düşünüyor.

Asıl gerekli olan ise baştan yazılacak özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa olması gereğini bir an bile unutmadan, var olan her adımı kimden gelirse gelsin doğru ise desteklemek; yanlış ise karşı çıkmak. Bu tavır da ismini “yetmez ama Evet kampanyasında” buluyor.

Genel eğilimlere baktığımızda zaten geçmişten beri statükoyu savunan bazı  partilerin, AKP muhalefetini de eklemleyerek neden hayır cephesinde olduklarını anlamak mümkün.

Ama bazı  sol partiler ile BDP’nin bu hayır cephesinde olmayı kendi kitlelerine ve halka nasıl açıklayacaklarını oldukça merak ediyorum doğrusu. Gerçi BDP hayır yerine boykot önererek kendisine ayrı bir manevra alanı açmaya çalışıyor ama sonuç olarak hayır cephesindeler.

Bir hukukçu olarak kişisel tavrım tek tek maddeleri karşılaştırıp eskisiyle yenisi arasındaki farklara bakıp öyle karar vermekten geçiyor. Sizlere de bunu öneririm.

Tabi tüm bunları  yaparken var olan Anayasa’nın kimler tarafından hangi amaçlarla yapıldığını ve bu maddelerin neye hizmet ettiğini de bir an için aklımızdan çıkarmamak gerektiğini de unutmayalım.

Süreç  içinde üzerinde değişikliklerle tırpanlansa da elimizde faşist darbenin baskıcı, ceberut devlet yaratmak için kutsal devlet anlayışıyla hazırlanmış bir hukuk metni var.

Değişikliklere karşı çıkan bazı arkadaşlar yapılmış değişiklikler nedeni ile var olan metnin artık 12 Eylül anayasası olmadığı  gerekçesini de ileri sürüyorlardı.

Hayır, öyle değil arkadaşlar!

Daha evvel yapılmış değişiklikler bir adım ileriye götürse de elimizde yeni bir Anayasa yapılana kadar, orasını burasını düzeltmiş olsak da ruhu itibariyle özgürlüklere kapalı, baskıcı, kutsal devlet anlayışı ile hazırlanmış bir Anayasa olacaktır.

Yani bu yapılan değişiklikler de Cuntacıların bu topluma biçtiği bu deli gömleğinin niteliğini tam değiştiremeyecektir.

Ama bir nefes alma alanı yaratacaktır.

Asıl hedefimizin özgürlükçü, demokratik ve sivil bir anayasa olduğu gerçeğini unutmadan eski maddelerle yenilerini bir karşılaştırma yapalım.

Özetlersek;

  • Kişisel hürriyetler alanını genişletiyor,
  • Sendikal haklarda olumlu gelişmeler var,
  • Askeri Mahkemelerin yargı alanı daraltılıyor,
  • Yüce Divan Kararlarına karşı yeniden inceleme istenebiliyor,
  • Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının görevleriyle ilgili suçlarda Yüce Divan’da yargılama yolu açılıyor,
  • Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılıyor,
  • Siyasi parti kapatılması ve devlet yardımından yoksun bırakılma zorlaştırılıyor,
  • Darbecilere yargı yolu açılıyor.

Buraya kadar saydığım değişiklerde bir itiraz olduğunu sanmıyorum. Genel olarak olumlu bulunduğunu biliyoruz.

Gelelim büyük itirazlara neden olana maddelere…

Bunlar Anayasa Mahkemesi ve HSYK ile ilişkin maddeler.

Burada üye sayısını arttırıldığını ve meclisin de üye seçmesinin eklendiğini ve üyelik süresine ilişkin değişiklikler yapıldığını görüyoruz.

Üzerinde büyük gürültü kopartılan maddeler ve değişiklikler bunlar. Bunları incelediğimizde Meclis’in Anayasa Mahkemesi’ne üye seçmesi ve HSYK’nun kadro yapısının değiştiğini farklılık olarak görüyoruz.

Kişisel kanımca da bu maddelerde yapılan değişikliklerde eskisine göre daha anti-demokratik bir şey yok. AB üyesi ülkeler ve demokraside gelişmiş diğer ülkelerde de üç aşağı beş yukarı bu tarz düzenlemeler mevcut. AB’nin düşüncesi bizim için belirleyici olmasa da onların da bu paketi doğru bulması ayrı bir referans noktası olabilir.

Ama bunlarda problem olduğunu varsaysak bile paket genel haliyle Anayasayı  eskisine göre bir adım öne götürüyor.

Eleştirilerin büyük kısmı “Yürütme erkini diğer erkler aleyhine kuvvetlendiriyor” itirazından geliyor. Toplumsal yönetim modelleri açısından Kuvvetler ayrılığı bir yönetme biçimi, dengelemenin öne çıkarıldığı bir sistem, demokrasiyi sağlamada bir enstrümandır sadece. Ama bunun sağlandığı her toplum demokratik midir; o da ayrı bir sorudur. Doğrudan demokrasinin uygulandığı topluluklarda kuvvetler birliği uygulanır. Yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanmıştır; o da halkın kendisidir ve demokratiktir. Bunları neden söylediğime gelince kuvvetler ayrılığının tek başına demokrasiyi sağladığını düşünmek yanlış bir yerden bakmak anlamına gelir diye düşünüyorum.

Özellikle bu konuda bayraktarlığı yürüten Kemalistlerin özlemle andıkları Atatürk dönemine bir bakalım. (Meclisin ilk yıllarının Kuvvetler birliğinin uygulandığını, sonrasında da sözde ayrılık var olduğu ileri sürülse de yürütme erkinin tüm yetkileri elinde topladığı bir dönemdir.) Yasama da, yargı da tamamıyla yürütmenin elindedir. Ama bu döneme itirazı olmayan kesimler, şu anda kuvvetler ayrılığının yılmaz bekçileri haline nasıl gelmişlerdir bu da ayrı bir merak konusudur.

Toplumsal modellerin birbirine üstünlüğünden çok tek tek bireylerin bu erkler karşısında ne gibi denetim yolları vardır? Demokratik bir toplum için asıl bu soru önemlidir diye düşünüyorum.

Konumuza geri dönersek Anayasa değişiklikleri tek tek değerlendirildiğinde eskisine göre önemli düzeltmeler taşımaktadır. Bu nedenlerle desteklenmesi “Yetmez ama EVET” denmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bunların dışında kişisel bir nedenim daha var.12 Eylül cuntacılarının yargılandığını görmek, idam sehpalarında, işkencelerde katledilen arkadaşlarımın hesabını sormak istiyorum. Sırf cuntacıların yargılanmasını önünün açılması bile ülke demokrasi tarihinde dev bir adım olacaktır.

12 Eylülle hesaplaşmanın yolu 12 Eylül de EVET demekten geçiyor biraz da.

Bu nedenlerle YETMEZ AMA EVET…

ek: değişiklikler karşılaştırmalı tablosu: http://www.hukukihaber.net/anayasa-degisiklik-teklifi-karsilastirmali-tablo-haber,2398.html

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.