Köşe Yazıları

YirmiÜçNisan…Çocuk Bayramı…

0

Çocuk nedir?

18 yaşın altındaki herkese de çocuk denir dünya literatüründe. İstediği kadar babayiğit, istediği kadar döşü kıllı, parmağı nasırlı olsun…18’inden küçüksen, çocuksun…Gerisi de yok, ilerisi de.

Türkiye YürmiÜçNisan’ı resmi olarak Çocuk Bayramı ilan eden tek ülke.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’nin de ilk imzacılarından…

Çocuksan herkese çocuksun

Hrant Dink’in katili de çocuktu vakti zamanında…Nam-ı diyar Ogün Samast…Çocuk olduğu için, O.S diye yazmayan gazetelere binlerce lira para cezası kesildi…Haklılardı; çocuktu. Amenna.

Ne demişti, Rakel Dink : Bebekten katil yaratan zihniyeti sorgulamalı… Haklıydı, o da biliyordu “Ogün çocuktu. Bir zamanlar şirin bir bebeydi. Ogün Bebek veyahut Samast Bebek diye geçti, hastane kayıtlarına. Amenna.

Hüseyin Üzmez 14 yaşına bir kız çocuğu ile, rıza dışı cinsel ilişkiye girdi, 70’li yaşlarındaki Üzmez 14 yaşlarındaki kız çocuğu… Yaş farkına sözümüz yok… 14 yaşındaydı küçük kız, adının ve soyadının baş harfeleriyle yazılan küçük kız çocuktu. Sözümüz yok. Mensubu olduğu gazete, sahip çıkmıştı yazarına, dini açıklamalarla, hadislerle vecizlerle süslemişti. Bir çocuk tanımı da onlar getirmişti. Sayın Cumhuriyetçiler, hakkaniyetle, haklılıkla, itiraz etmişlerdi. Üstüne üstüne gitmişlerdi. Haklılar.

23 Nisan Çok Renkli Türkiye!

YirmiÜçNisan Çocuk Bayramı… Ordan Burdan, gözü çekik, mav gözlü, sarı saçlı, siyah tenli tüm çocukları davet ederiz bir güzel…CumhurReis’in,Başbakan’ın,Bilmemkimin koltuğuna bugün çocuklar oturur YirmiÜçSaniyeliğine, yirmiüç harfli iyi dilekler söyler, oranın-buranın başkanları reklam dişlerini gösterir, çekilen yirmiüçfotoya… Seromoni biter. Evli evine köylü köyüne. Bir yirmiüçnisan daha atlatılmış olur, resmi tatile geçilir, yürmiüçsaniyeliğine başkasına verdikleri terletmeyen deri koltuklarına tekrar döner, bay başkanlar. BİTTİ.

Öte yandakiler

YirmiÜçNisan’ın resmi Çocuk Bayram’ı olduğu Türkiye’de 14 yaşında Ceylan öldürülmüş kimin neyine ki? Uğur Kaymaz polis kurşunuyla öldürülmüş kimlere nesi ki?

1000’e yakın( yazıyla:BİN, on tane 100, yüz tane 10)  yakın çocuk Güneydoğu’da polise taş atmaktan, yüzünü saklamaktan, terli olmaktan, yüzü kızarmaktan, ayakabısının tekinin olmamasından, tipinin “terörist”e benzemesinden göz altına alınıp, hapis cezasına çarptırıldı. Aynı çocuklar YirmiÜçNisan’da da hapishanedeler..

Şimdi, deseniz, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi filan; k.çlarıyla gülerler. Kim takar.Bazı şeyler evrensel değil bizde. Türk’e özel raconumuz var. Ya da Kürt’e özel…

Terörle mücadele Kanunu’na göre onlar çocuk değil. Yaşları muhim değil.Cezai ehliyet filan boş laflar.

Kürt Çocukları Ne kadar Çocuk?

2050 yılında Kürt nufüsü Türk’leri geçecek diye 90 ların sonunda, birilerini telaş sarmıştı içten içe. Doğu-Güendoğuda doğum kontrol yönetemi adı altında “pazarlanan” söylemlerle, Kürt Analarının rahim tüplerini bağlamış, doğurabilme yeneklerini almışlardı.Kimse duydu mu? Yok.

Tüpleri bağlanan kadınlardan biri, tekrar çocuk yapmak isteğiyle doktora gittiğinde, artık doğuramazsın yanıtı alıp, o “feodal” yapı içerisindeki baskıya dayanamayıp, intihar etmişti. Kimsenin haberi var mı? Yok.

Kürt kadınları uzunca bir süre, doktorlardan uzak yaşadı içten içe, özelikle kırsal bölgelerde. Zührevi hastalıklarla ilgi ne bir bilgi, ne bir yardım istedi. Kısırlaştırılma korkusuyla.

Neden? Devletimizin, Kürt nüfusunun Türk’ü geçeceği korkusu yüzünden. Devletimizin, Kürt çocukları fobisinden.Kürt fobisinden…

Ne demişti Fevzi Paşa zamanında, “bunların cahilleriyle baş edememişken, okumuşlarıyla nasıl baş edeceğiz”

Kürtlere okul mokul yoktu. Okumaları tehlikeliydi. Nitekim doğuya okul yapılamadı vakti zamanında. Sonradan sonradan yapılan okullar da. Ana dili Kürtçe olan, Kürt çocuklarına baskıcı bir eğitimiyle zorla Türkçe öğretildi. Artık okul yaptırmak, “cahil” bir Kürt sevmekten öte, Kürtleri Türkleştirmek için yapılan bir projeydi.

Nitekim de hala bu şekilde devam etmekte, Kürt çocuklarının anadillerindeki, eğitiminin daha kolay, anlaşılabilir ilerleyici olması pek muhim değildi. Ki hala değil. Zorla yabancı bir dil öğrenme travmasının yanı sıra, Kürtçe yasak dildi.

Analarının henüz bağlanamamış rahimlerinden, doğmuş olan bir Kürt bebenin en zor geçen dönemi çocukluk dönemidir sanırım. YirmiÜçNisan diye, hayrkırılan günde kimse, bir ses veriyor mu Kürt çocuklarına,? Kimse hapishanedeki Kürt çocuklarının eğitimi ne durumda, pedagojik yardım alıyorlar mı diyor mu? Diyecek mi?

CumhurReis’in koltuğuna oturan bir çocuk, Kürtçe konuşabildi mi bunca yıllık YirmiÜçNisanNisan tarihimizde, 3 te biri Kürt olan bir ülkede? Diye bildi mi, Cumhurbaşkanım, ben Kürtçe eğitim istiyorum? Diyebildi mi? YOK

Geçtik bunları, geçelim ya da şimdi.İyisimi geçelim. 18 yaşının altında yüzlerce çocuk “polise taş atmaktan” Terörle Mücadele Kanunu kapsamında dava açılıyor. Hapis ediliyor, işkence görüyor,yetişkinlerle kalıyor, elleri kelepçeli şekilde, o mahkeme senin bu mahke onun sürükleniyor. Hiç mi aklı selim, hukuk adamı kalmadı şu ülkede? Her ne olursa olsun, olayı Kürt sorununa ne kadar bağımlı veya bağımsız düşünürsen düşün, 18 yaşının altındakiler çocuktur demiyor mu birileri. Hala mı diyemiyor? Sözde DGM’ler kaldırılmışken de mi, diyemiyor, AKP’nin sözde askeri iyileştirmeleriyle de mi diyemiyor? AKP de diyemiyor? Kürt sorununu anlamdırdığını söyleyen AKP, ve söz arkadaşları da mı diyemiyor? Çocuk yahu onlar çocuk.Kimse diyemiyor mu bunu? Sorulur?

Kamuoyuna, taş atan çocuklar diye geçti. Şimdi oturup o çocukların, hangi ruh hali içerisinde o “polislere” taş attığını sorgulamaya gerek yok. Ki çoğu da taş atmış değil, tipten kaybetmişer Türk Polisine göre. Aynı üniformaların anasını-babasını-abisini vurduğunu-dövdüğünü, yani anlayacağınız aynı üniformaların onlar açısından pek de parlak bir geçmişe sahip olmadığını, hali hazirda şugün bile onlar için ne düşündüklerini çok iyi biliyorlar. “Terör örgütü, çocukları taş atmaya zorluyor, çocukları kullanıyor” diye; yazanlar, manşet atanlar, konuşanlar; bu kadar futursuzca hiç bir gerisi-ilerisi olmayan bir söylemi kullandıkları için, kendilerini sorgulamıyorlar mı? Onlar da mı çocuk nedir bilmiyor? Onlarda mı büyüklerin fotokopik olarak küçültülmüş halleri sanıyor çocukları?Şimdi ne kadar rahat içleri? O taşları o çocuklara devletin “attırdığını” herkes bilmiyor mu? Burda Kürt sorununa girme derdinde hiç değilim. Demem şu ki, eğer ki 18 yaş altındaki biri, çocuksa, eğerki cezai ehliyeleri de yoksa bu çocukların hapisane de işi ne? Yok, öyle bir şey diyorsan. Kürdü Türkten sen ayırıyorsan. Söz burda biter. Yazı burda anlamsızlaşır.

Hergün sabah “Türküm Doğruyum Çalışkanımcılar”, Polis bayramında Taksim Meydanında  bir savaş aracı olan panzerlerin üstünde çocuklarla poz verenler, milliyetçiliğin genetik olarak geçmesi için tıbbi çalışmalar yapmayı bile düşünenler, ve bin farklı şekilde bir birlik/teklik sağlamak için bin bir türlü işler peşinde koşup,  kan kokusu savaş kokusu fetişi olanlar oldukça bu ülkede Ne 23 Nisan, Ne 19 Mayıs Ne 29 Ekim, Ne de “beridekilerin” nebilimne bayramları Kürtler için bir anlam ifade etmeyecek. Etmemişti de zaten.

***

Bunlar cerayan ederken Ülkemizde, yani devlet kendi eliyle kendi çocuğunu tutukluyorsa burda,  işkenceden geçiriyorsa, psikolojilerini bozmak için ellerinden gelenleri arkalarına koymuyorlarsa, yazılı tutanaklara geçiyorsa dosya numaralarıyla,cümle alem biliyorsa; şimdi Türkiye’nin ensestte birinci olduğunu söylemek, tecavüzlerin hat safhada olduğunu söylemek,binlerce çocuğun sokak çocuğu olarak yaşam savaşı verdiğini söylemek sanırım biraz silik kalacak.

Varsın onlar, YirmiÜçNisan’ı bildikleri gibi kutlasınlar.

Ne diyelim!

You may also like

Comments

Comments are closed.