Köşe Yazıları

Katliamlar Günü 19 Aralık

0

Bugün 19 Aralık. Bugün Türkiye tarihine geçmiş ve hala hesabı sorulamamış iki katliamın yıl dönümü. 1978’de Kahramanmaraş’ta gerçekleşmeye başladı ilk katliam. 2000 yılında bu sefer hedef cezaevleriydi. Hayata Dönüş adı verildi katliama. Kahramanmaraş Katliamını, Kahramanmaraş Olayları’na çevirmeyi başaramayanlar bu sefer önceden ismi istedikleri gibi koymaya çalıştılar ama olmadı. 19 Aralık, tarihe ne olaylarla, ne de hayata dönüşle geçti.

Kahramanmaraş Katliamı, bir sinemaya atılan bombayla başlamıştı. Bombayı attığı öne sürülen kişi daha sonra soyadını değiştirdi. Bir partide üst düzey göreve geldi. Hatta, katliamın hedefi olan Aleviler adına yapılan çalıştaylara kadar davet edildi. Katliamın adını olay yapmaya çalışanların “imaj” çalışması 31 yıl sonra dahi devam ediyor. 19 Aralık’ta başlayan katliam 26 Aralık günü kontrol altına alınabildi. Belki de, kontrollü olarak katliamın sürmesi istendi. İktidarda Bülent Ecevit vardı. 111 kişi hayatını kaybetti. Yüzlerce yaralı vardı.

19 Aralık 2000’e gelindiğinde ise iktidarda yine Bülent Ecevit vardı ve Kahramanmaraş Katliamı kadar yaşananlara mesafeli durmuyordu bu sefer. Adalet Bakanıyla birlikte, katliamı savunan açıklamalar yapıyordu. Hatta ve hatta Bülent Ecevit, bu operasyonu IMF politikalarını daha rahat uygulamak için yaptığını söyleyecek kadar ileri gitmişti. 24 Ocak 1980 kararlarını için “Bu Şili modelidir, askeri müdahale olmadan uygulanamaz.” diyen Ecevit, benzer bir dönem için bu sefer cezaevlerine saldırmıştır.

Cezaevlerinde F Tipi hücre sistemine geçmek istemeyen mahkûmlar açlık grevi yapmaktadır. 19 Aralık’ın bir gerekçesi böyle açıklanmıştır. Açlık grevi/ölüm orucu yapan mahkûmları kurtarmak… Ama ne ilginçtir ki, 19 Aralık’a kadar ölen hiçbir tutuklu yokken o gün eylem yapanlardan 28 kişi hayatını kaybetmiştir. Bu sayı daha sonra 122’ye çıkmıştır.

19 Aralık günü, 20 hapishanede birden başlayan katliamın sonunda 30’u tutuklu, 2’si (asker kurşunuyla) asker 32 kişi hayatını kaybetmiştir. Toplam bilanço şu şekildedir:

operasyon düzenlenen cezaevi sayısı: 20
öldürülen tutuklu ve hükümlü sayısı: 30
hastaneye kaldırılan yaralı tutuklu-hükümlü: 237
yaşamını yitiren asker: 2
yaralanan asker sayısı: 6
edirne f tipi cezaevine sevk edilenler: 348
kocaeli f tipi cezaevine sevk edilenler: 340
sincan f tipi cezaevine sevk edilenler: 341
kartal f tipi cezaevine sevk edilenler: 67
bakırköy kadın ve çocuk tutukevine sevkler: 45
açlık grevi süren cezaevi: 41
operasyon öncesi ölüm orucunda olanlar: 259
operasyondan sonra ölüm orucunu sürdürenler: 357
açlık grevini sürdürenler: 1656
operasyonu protesto sırasında gözaltına alınanlar: 2145
operasyonu protesto edenlerden tutuklananlar: 58
copla tecavüz iddiası: 8
operasyon sonra basılan kültür merkezi, dernek, parti binası: 18

Üzerinde durulması gereken bir nokta da adli tıp raporudur. Dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün hala daha söylemekte devam ettiği yalanları ortaya koyması açısından önemli bir noktadır bu:

“Bayrampaşa Kapa-lı Cezaevi’ndeki
‘Hayata Dönüş Operasyonu’nda C-1 koğuşundaki kadın tutukluların güvenlik görevlilerinin kullandığı göz yaşartıcı, gaz ve sinir bombalarının çıkardığı yangında öldükleri belirlendi. Adli tıp uzmanlarının raporunda, yanarak ölen kadınların giysi parçaları ve ciltlerinde yanıcı olan solvent maddelerinin bulunduğunun tespit edildiği vurgulandı. Bilirkişi raporunda ayrıca mahkûmların bulunduğu taraftan güvenlik görevlilerinin bulunduğu yöne doğru ateş açılmadığı, atışların dışarıdan içeriye doğru yapıldığı kaydedildi.
Bayrampaşa Kapalı Cezaevi’nde 12 kişinin öldüğü operasyonda C-1 koğuşunda bulunan altı kadından beşi yanarak, birisi de duman ve gazdan zehirlenerek ölmüştü. Yaralı kadın tutuklular ise arkadaşlarının askerler tarafından tavana açılan deliklerden üzerlerine bir sıvı serpildikten sonra yakıldığını öne sürmüştü.

Ölüm nedenleri
Raporda, C-1 koğuşundaki kadınlar Yazgülü Güder Öztürk, Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Şefinur Tezgel ve Özlem Ercan’ın cesetlerinde
yapılan otopsilerde elbise parçaları ile saç, doku ve cilt örneklerinde tinerde bulunan organik solventlerden toluen, xylene ve metanol saptandığı belirtildi.
Ölümlerin yanık, duman soluması ve karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu olduğu, Nilüfer Alcan adlı tutuklunun ise duman soluması ve karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu öldüğü tespit edildi.

Öldürücü doz aşılmış
Dört adli tıp uzmanı 22 Aralık 2000 ve 19 Ocak 2001 tarihlerinde Bayrampaşa’da inceleme yaptı ve 14 Şubat 2001 tarihli bir rapor hazırladı. Raporda şu bulgulara yer verildi:

30 metreküplük bir kapalı
alanda 20 gram C-S (göz yaşartıcı gaz bombası) maddesi kullanıldığında öldürücü dozaj süresi 38.1 dakika olduğu, olay yerinde 35 gram C-S ve 0.21 gram patlayıcı madde bulunduğu, 12 saniyelik gaz çıkarma süresi boyunca yuvarlanarak hareket ettiği için ortamdaki kişiler tarafından geriye atılma olasılığının yok denecek kadar az olduğu,

Göz yaşartıcı gaz bombasına maruz kalmış kişilerde gözlerde ve deride yanma hissi, tahriş, solunum yollarına etkisiyle yanma, boğulma hissi neticesinde panik, mide bulantısı, baş dönmesi ve ağrısı, halsizlik ve hareket kısıtlanmasına yol açtığı bilindiğine,

C-1 koğuşunun hacminin hesaplanandan daha az olduğu,

C-1 koğuşunda patlayanların dışında 45 adet farklı tipte patlamamış göz yaşartıcı gaz bombası bulunduğu tespit edildiğine göre, C-1’de öldürücü dozun çok üzerinde göz yaşartıcı gaz etkisi açığa çıkmış olduğu belirlenmiştir.

‘Kapalı yerde atılmaz’

Koğuşta bulunan ve üzerinde ‘Kapalı yerde kullanmayın, yeterli hava akımı olması gereklidir. Bombayı insan veya yanacak malzeme olmayan sahaya fırlat’ yazılı göz yaşartıcı gaz bomba ve roketlerinin bazı tiplerinin yangın çıkabilecek sahaya atılmaması gerektiği bilindiğine,

Yangının çok miktarda kolayca tutuşabilecek materyalin bulunduğu koğuşa çok sayıda göz yaşartıcı gaz bombası atılması sonucu olabileceği gibi koğuştaki kişilerce de meydana getirilmiş olabileceği tespit edilmiştir.

Ateş yönü

C blok maltası boyunca tüm mermi çekirdeği deliklerini oluşturan atışların, ‘idari kısım tarafından maltanın sonu olan 19. koğuş yönüne doğru yapılmış olduğu, ters yöne doğru yapılmış atış veya atışlara ait herhangi bir bulgu saptanmadığı’, koğuşlar arasındaki avlularda yapılan incelemelerde duvarlarla pencerelerde ve koğuş içlerinde mermi çekirdeği deliklerini oluşturan atışların, ‘karşı koğuş çatıları ile avlu iç cephe duvarlarındaki mazgal deliklerinden yapılmış olduğu’ tespit edilmiştir.

Av tüfeği de kullanılmış

Raporun 4’üncü sayfasında C-1 koğuşu kolonları, duvarları ve pencere demirleri ile koğuş içindeki duvar ve ranzalarda mermi çekirdeği delikleri görüldüğü ve bunların C-2 koğuş çatısı ile avlunun iç cephe duvarlarındaki mazgallardan yapılan atışlarla oluşmasının mümkün olduğu belirtildi. Ayrıca avluda iki adet 12 kalibrelik av tüfeği fişeğine ait plastik tüp tıpa bulunduğu belirtildi. (Aramalarda tutuklulara ait herhangi bir av tüfeği bulunmamıştı.)

Raporun 5’inci sayfasında C-15 koğuşunun merdiven girişindeki yoğun kan lekelerinin üzerinin çimento ile kısmen kapatılmaya çalışıldığı ve yoğun kan lekesi olduğu yer aldı.

C-14 koğuşunun girişinde görevlilerce olaydan sonra oluşturulduğu belirtilen çok büyük bir gazete, dergi ve kitap yığını olduğu ve yığının altında çok büyük kan lekelerinin bulunduğu kaydedildi. (Ahmet Şık)”

Devletin ve onun kolluk güçlerinin, yine devletin ve onun kolluk güçlerinin denetiminde bulunan yerlere saldırması ve içerdekileri yok etmek için müdahale etmesidir hayata dönüş operasyonu. İçeriye ölüm dışarıya mesaj… içeriye kimyasal silahlar, dışarıya dezenformasyon ile ideolojik silahlar. Sonuç ortada. Dava bile, zaman aşımına uğradı.

Yeşil Gazete ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

You may also like

Comments

Comments are closed.