Yeşeriyorum

Serdar Turgut’a Davetimdir

0

SERDAR TURGUT’A DAVETİMDİR
Hüseyin Güngör

Serdar Turgut’un aksam gazetesindeki ‘’terörist olmadığıma pişmanım’’ yazısına İnci Hekimoglu çok güzel cevap yazmış. Terorist olma rehberiyle Serdar Turgut’un bu treni kaçırdığını yazmış Hekimoglu. 1naePye1wEMBende düşündüm tasındım genel yayın yönetmenlerine yağ dökmekten ve şehri İstanbul’da ki ‘’dağ adamlarından’’ çektiği ezadan kurtulması için Serdar Turgut’a yardımcı olunması gerektiğine karar verdim. Yardım derken hani dağ koşullarına alışması anlamında, yanlış anlasılmasın.

Bu değerli şahsiyete tavsiyem su olacak; Kandil’i Mandil’i bilmem ama bizim koyun koşullarında adaptasyon denemesi yapabilir kendisi. Zira Anadolu’nun birçok dağ köyünde olduğu gibi bizim köyde de doğa koşullarıyla mücadele ederek yasamak için gerçek bir survivor olmak gerek. Bu konuda kendisine eşlik ederek yardımcı olacağıma dair söz veriyorum hem de istediği zamanda.

Bizim koy Dersim yani senin anlayacağın Tunceli il merkezine 25 km mesafede, Pülümür Vadisi üzerine konuşlanmış yalçın dağların eteğinde kurulu Dizik adında şirin bir koydur, daha doğrusu köy idi.90’lı yıllarda güvenlik gerekçesiyle boşaltıldığı için simdi kimseler yasamıyor ama olsun derme çatma yarısı yıkık bir iki ev ayakta duruyor hala.Manzarası,havası,suyu eşsizdir. İste orada bir adaptasyon denemesi yapabilir. Gerçi köy olmaktan cıkmış bu virane yerde yasamak dağda mağara ya da kovuklarda yasamanın yanında Hilton gibi lüks kalır ama olsun çok istekli olan Serdar’a bu torpili geçmek te sakınca yok sanırım.

Bizim köye çıkmak için ilk olarak vadinin en altında yer alan karayolundan köye doğru S seklinde ki zikzaklar ve ucurumlarla dolu patika yoldan 1 saat yürüyüş yapmak gerek. Bizler çocukluk yıllarında henüz orada yasıyorken, oyun havası içinde bir tazı gibi defalarca çıkıp inebiliyorduk. Ama bu yıl gittiğimizde köye çıkıp inmek abartısız 5 saatimizi aldı. Öyle ki özellikle çıkışta bacakların kopar gibi oluyor insanın. Çünkü yol hem dik hem de dar olduğu kadar sivri taslar, diken ve ağaçlarla kaplı.Serdarcıgım bilesin ki her iniş-çıkışta bir pabucun saftı kayıveriyor. Senin için durum biraz daha zorlaşıyor tabi. Yumuşacık, tonton ayakçıklarını korumak için 5-10 çift sağlam timberland ayakkabı ve bol miktarda çorap almanı öneririm. Kazara şort falan giyeyim deme bacakların, ayakların yarık çiziklerle haritaya döner. Tabi bizim bölgede karasal iklim hakim olduğundan öğlen vakti güneş altında yürümemek için sabah erkenden henüz güneş dogmadan yola çıkmak gerek, aksi durumda hiç sakası yok güneş altında pancara dönersin valla. Zınk diye yolun ortasında kalıverirsin inan ki,oyle yardıma koşacak 112 acil servis falan da yok bilesin. Görünüşüne bakılırsa kıç ve göbekten biraz yağlı olduğundan 60 derecelik eğimde daha çok zorlanacaksın eminim ama gerekirse dayımların eşeğini senin için getirebiliriz. Gerçi senin gibi şehirli tontişlerden pek hoşlanmaz ama olsun. Eğer inatçılığı tutarsa katır kiralarız, o da inatçılık yaparsa ne yapacağımızı ben de bilmiyorum doğrusu.

Serdarcığım bizim orada yürüyüşlerde öyle aşırı terliyorsun ki hemen susayıveriyorsun. İlginçtir her ceşme basında kana kana su içmene rağmen akşama kadar küçük tuvalete gitme isteği bile duymuyorsun. Terin hemen buharlaştığından cildin kupkuru oluyor.İlk zamanlar hem rakımdan, hem oksijen fazlalığından, hem de havadaki nem oranının düşüklüğünden burnun, yüzün, gözün de yanma, kuruluk, kasınma hissedersin. Bir hafta sonra alışıyorsun artık. Sinekler öyle bir üşüşüyor ki hem de binlercesi inan abartmıyorum olumu bile tercih eder hale geliyorsun bazen. Hele senin gibi besililere bayılıyorlar. Bir gün içinde vücudun kıpkırmızı beneklerle doluveriyor. Hatta bizim köylülerin bununla ilgili uydurdukları bir söz vardır.’’Bıra name tayi Dızıke, mordem kenu vızıke’’.(Buranın adı Diziktir adamı vızıldatır mealinden)

Köyde ve dağda yürürken bastığın her yere dikkat etmelisin her an dev bir yılan, akrep vs önüne çıkabilir. Özellikle su kaynaklarının olduğu yere. Buralar hem hayvanların su ihtiyacını giderdikleri yerdir hem de av sahalarıdır. Öyle İstanbul sokaklarındaki gibi kaykıla kaykıla mesela ceşme basına su içmeye gidersen, vallahi olmaz olmaz deme bir gün mutlak bir yılan seni sokuverir. O yüzden köye 100 mt uzakta olan çeşmeye her gittiğinde önceden mutlaka bağır çağır yani ben âdemoğlu suya geliyorum mesajı ver ki civarda bulunan yılanlar mutlaka uzaklaşsın.

Bastığın yerlere dikkat et. Hep aynı hat üzerinde yürümelisin. Eskiden yoktu malum simdi bir de bölgemizde nur topu gibi mayın sorunu var bilesin. Her kesin kafasına göre gömdüğü ama yerini bilemediği.

Kösende her konuya bodoslama daldığın gibi öyle ormanlık alanlara canın her istediğinde dalma sakın. Oralar da domuz, ayı, kurt doludur. Gerçi zavallı hayvanların yasam alanlarıdır buralar onları tehdit etmediğin surece sana karışmazlar ama yine de belli olmaz acemice atacağın bir adım seni onlarla karsı karsıya getirebilir. Bu yüzden dağ koşullarının raconuna uymalısın mutlaka. Ama kısa zamanda alışırsın bunlara.

Çeşmeden suyu kendin taşıyıp ihtiyacını karşılıyorsun. Isıtmak için gerekli odunu da.Temizlige düskünsen eger her gun duslu banyo yok bilesin neyse ki havası cok temiz oldugundan haftada bir banyo yetecektir sana. Öyle cafe restoran falan da yok, yalnız koy meydanında adını rest cafe koyduğumuz karşılıklı iki ceviz kütüğü ile genişçe bir sal tasından teşkil ettiğimiz harika manzarası olan bir mekânımız var ama servis yok.Sadece oturup dinleniyorsun ama olsun yorgunluktan sonra burada oturmanın verdiği keyfi inan ki Reina’da bile almıyorsun.

Köyde tuvalet falan yok tabi, yumuşak poponu koyacak alafranga klozet bekleme sakın. Oturarak gazete, dergi okuma fantezin varsa onu da unut gitsin. Şehir yaşamındaki gibi iki isi bir arada çıkaramıyorsun ne yazık ki. Tuvalet ihtiyacın için kıçını ya derelere ya da bir kaya kovuğuna vurmak zorundasındır. Eskiden koyun ortak bir tuvaleti vardı ama simdi yerleşim olmadığından buna mecbursun. Zaten fazla yeme içme olmadığından öyle İstanbul’daki gibi sık tuvalet ihtiyacı duyacağını sanmıyorum. Bir de tuvaletin gelirse sakın ha geceye bırakma, çünkü zifiri karanlıkta evlerin iki adım ötesine gitmektense altına yapmayı tercih edersin. Ha bu arada geceleri köy ayılarla domuzlarındır bunu da bilmen de yarar var. Ayrıca bizim oraların Temmuz Agustus aylarında gündüz 40 derece sıcaklık olurken geceleri öylesine soğuktur ki parkalarla oturmak, kalın yorganlara sarılarak yatmak zorundasındır. Yaz gecelerinde bile öyle bir soğuk yersin ki yüzün gözün daima sis ve yanık görünür canım ciğerim.

Bütün Serhat illerine Keban’dan gecen elektrik direkleri koyumuzun tam karsısındadır ama elektrik-melektrik bizim oralara 30 yıl sonra tam gelmeye başlamışken köylerimiz boşaltıldı.nasiplenemedik anlayacagın. Belki senin sayende köyümüze elektrik gelir de bu vasıtayla senin de yararın dokunmuş olur.

Koyun civarında ki yollar öyle asfalt ve düz değil,daracık patikadır hepsi s seklinde kıvrılarak tırmanır ya da iner. Bu yüzden eğer iki ya da daha fazla kişi yürüyorsanız özellikle dere yataklarında bulunan bolca taslar yuvarlanıp aşağıdaki kişiyi öldürebilir ya da sakat bırakabilir. Çok sakat insan vardır bizim oralarda zaten dikkatini çekecektir bu durum ve tabi sen bunun nedenini soracaksındır.İste sebeplerinden biri budur Serdarcığım. Dağda yaşama fantezini bozmak istemem ama inanı ki absurd görünen her şey sonuna kadar gerçektir. Bizim oranın deyimiyle hem vallahi, hem billahi…

Ha bu arada cinsel fantezinle ilgili duydum ki Rojin seni mahkemeye vermiş. Haklı tabi. Buralarda sakın öyle bir şey ne söyle ne de yanlış davranışta bulun. Hani nasıl söylerler adamın kestanesini anında çizerler inan. Soylentiler yüzünden dahi çok insanın kurban gittiği pek sık yaşanmıştır buralarda. O yüzden c..kune sahip olmanı öneririm.

Sevgili Serdarcığım bütün bu yazdıklarım yaz koşullarının gerçeğidir. Kısın da 2-3 metre kar yağar, sık sık çığ düşer. Çok insan çığ altında kalmıştır bizim oralarda. Kışa hazırlık için yaz boyu odun toplamak, hayvanların kışlıklarını hazırlamak için yaprak kesmek zorundasındır ve bunlar aylar alır. Öyle İstanbul’daki gibi genel yayın yönetmenlerine methiyeler düzmekle yaşanılmıyor oralarda. Araba giremediği için her şeyi kendin taşımak zorundasındır. Geçmişte yokluktan insanların bir kışı palamut ve helige denilen bitkiyi yiyerek yasayabildikleri dönemler çok olmuştur.

Umarım dağda yasama fantezini kursağında bırakmamışımdır. Ama gelmeye karar verirsen emin ol ki orada doğayla kurduğun birebir temas fiziken fazla kilolarından kurtulmanı ve tığ gibi bir delikanlıya dönüsmeni saglayacaktır.. Ciğerlerin açılacak, eklemlerindeki paslar sökülecektir. Tabi beynindeki yanlış yazılımlardan da sıyrılarak özgürleseceksin inan.Dersim’in bu şirin koyu sana apayrı ruh ve karakter verecek hayata bakısın değişecek. Türk, Kurt ya da baska bir şey olmaktan ziyade bir insan olduğunu hatırlatacaktır.Savaşın dili yerine barışın dilini kullanmaya baslayacaksın eminim. Yapamaz da donmeye karar verirsen, senin deyiminle şehirdeki ‘’dağ adamları’’ için olmasa da düşünen insan için okunması gereksiz uyduruk yazılardan vazgeçip adam gibi durusu olan ciddi yazılar yazmaya baslarsın belki. Bu durumda seni de adam yerine koymaya başlarlar herhalde.

Yazılacak daha nice sey var köye dair satırlara sığmayan, artık onları da yuz yuze anlatırım sana.

Sevgili Serdarım Turgutum yazdıklarımda ve davetimde çok ciddiyim yeter ki sen gelmeye karar ver.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.